Saturday, 3 April 2010

motosikletli kız

Gizli gizli sevdiğim ve sorarsanız sevdiğimi asla kabul etmeyeceğim guilty pleasure şarkılarım listesine Teoman-Motosikletli Kız da eklemek istedim bugün. Ortaokulda çok severdim bu şarkıyı, Teoman'dan beklenmeyecek kadar güzel ve sözleri mükemmel kesinlikle. Şu ana kadar motosikletli kız 1 tane oldu hayatımda ama bir gün birine aşık olursam fon müziğimiz bu olsun mümkünse.



Videoyu direk görmezden gelip şarkıyı dinleyin bence.

Motosikletli kız günlerdir seni bulmak için buralardayım
Sen yoksun
Motosikletli kız çatladı mı dudağın, avucun, yüzün, yüreğin?
Üşüyor musun?
Kırık bir kalp elinde kala kala

Bir karamel tadıysa dünya senin ağzında
Gittikçe azalan her nefes aldığında
Bir karamel tadıysa dünya senin ağzında
Gittikçe azalan her kalbin atışında

Sanki seni benim için yapmışlar
Sanki benim için yaratmışlar.

le deuxième sexe

Ekşi Sözlük'teki "kadınlığını kullanamamış kadınlar" başlığını gördüm biraz önce.

Aşağıda da başlıktan 2 entry görmektesiniz:

7. efenim bir de şu okulu bitireyim, şu doktorayı yapayım, şu master da bitsin ondan sonra mantığı ile kariyerinden başka herşeyi geride bırakarak zirveye ulaşan bayanlar vardır. zirveye vardıklarında bir de farkederlerki yaşları 40ı geçmiş ve kadınlıklarını zirvede yaşayacakları zamanları kariyer peşinde harcamışlardır. otomatikman etraftaki bekar, yaşı yaşına ve huyu huyuna uygun olan sosyo kültürel seviyesi yüksek erkek konsantrasyonu da zaten dip yapmıştır. es kaza kafaya ve mantığa uygun bir erkek bulunupta evlenip çocuk yapıncaya kadar da zaten kapıya menapoz çilesi dayanır. bir ömür böyle yiter gider işte. bekar, kariyerli, kültürlü ve bir o kadar da yalnız kadınlar çoğalır toplumda.
(matrixx, 03.04.2010 15:32)

8. düzenin düzdüğü kadınlar.
(gloomystorm, 03.04.2010 15:36)

-Bir kere o başlık neden "kullanmamak" değil de "kullanamamak"? (Self-cevap: Çünkü erkek egemen, misogyny diz boyu bir ülke Türkiye.) Oradaki -amamak gayet kullanmamanın kötü, tercih edilmeyen bir eylem olduğunu ima ediyor. Kadın illa "kadınlığını" kullanmak zorunda mı? "Kadınlık" nedir bir kere? Cinsel cazibesini kullanarak kendini güçlü hissetmek midir? Ben bunu yapmıyorum diye "kadın" değil miyim? Böyle salak şeyleri nerelerinden çıkarıyor insanlar?

-7. entry konusunda ne desem bilemedim. Böyle zihniyetler beni çok sinirlendiriyor kesinlikle. Neymiş, mastermış doktoraymış derken kadınlar koca fırsatını kaçırıyorlarmış. Kadının hayatının yegane amacı koca bulmak zaten. Bunu yapmayarak geçen hayatlar "bir ömür böyle yiter gider" kapsamına alınıyormuş. (Bir de kendimi tutamayarak ekliyorum ki "menapoz" menopoz diye, "bulunupta" bulunup da diye ve ki de ayrı yazılır.)

Bu "kariyerli, kültürlü, ve bir o kadar da yalnız kadın" stereotipi nedense kadının-yeri-evdedir'ciler tarafından çok karşımıza çıkarılıyor. Herhalde böyle olayları dramatize ederek kadının bağımsızlığının kötü bir şey olduğuna bizi inandıracaklarını sanıyorlar. Kadının kariyer yapmasının özel hayatını feda etmesini gerektirdiği gibi salak bir önyargı yaratılıyor kafamızda (sanki kariyer yapan erkekler için aynı şey geçerli değilmiş gibi). Kadınlar çocuklarını kreş, anaokulu, bebek bakıcısı vs. yerlere teslim etmek için "Ama çok çalışıyorum" gibi bir bahaneleri olmak zorunda hissettiriliyorlar. Geçin bence bunları. Her kadın evlenmek isteyecek, çocuk isteyecek, maternal dürtü sahibi olacak ya da çocuğuna %100 kendisi bakmamak için geçerli bir bahanesi olmak zorunda gibi bir şey yok. Ben ne evlenmek istiyorum, ne de çocuk sahibi olmak; olsam da çocuğuma benden çok bakıcılar bakar herhalde, kesinlikle sürekli bir başkasına bakmakla uğraşamam ve "annesel"liğin A'sı yok ruhumda. Bunda da en ufak bir anormallik görmüyorum. Hayatın amacı uygun eşi bulmak ve üremek değil.

-8. entry konusunda ne desem bilemedim. Böyle insanlar o kelimeleri kullandıkları ağızlarıyla annelerini nasıl öpüyorlar merak ediyorum.

Friday, 2 April 2010

wrapped in lust and lunacy

Çok sıkılıyorum bu aralar. Yeni insanlarla tanışasım var. Bunu okuyanlar bana ulaşsalar ve insan ufuklarım genişlese hayat ne kadar süper olur değil mi?


Time to pass you to the test. Hanging on my lover's breath.
Always coming second best. Pictures of my lover's chest.

Get through this night, there are no second chances.

Always falling to the floor, softer than it was before.
Dog boy - media whore, it's who the hell you take me for.

Give up this fight, there are no second chances.

now i know how joan of arc felt

Az önce nereden estiyse bilmiyorum ama aklıma ben orta sondayken aynı okulda lise 2'de olan ve çok hoşlandığım bir kız geldi. Adını hatırlıyordum ama soyadını unutmuştum, saatlerce -abarttım evet, dakikalarca- Google'da arayıp bulamayıp sinir olduktan sonra aklıma okulun sitesine bakmak geldi. Thank the gods ki Avni Akyol internet sitesine mezunlarının listesini koymuş, böylece Deniz hanfendinin soyadını bulabildim. Sonra fark ettim ki o zamanlar arkadaşım olmayan, mezun olduktan sonradan tanıştığım bir insanla aynı sınıftalarmış lisedeyken. Böylece söz konusu arkadaşımın profilinden Deniz'in profilini buldum ve gayet beautiful as ever bir şekilde karşımdaydı yüzü.

Onu düşünürken aslında o zamanlar o hislerime hoşlanmak olarak değil, gayet platonik bir girl crush gözüyle bakıyor olduğumu fark ettim. En ufak bir şekilde bile cinsel olmayan bir hoşlanmaydı mı desem, ne desem bilemiyorum, ama daha çok duygusal bir şeydi. Daha sonra coming out öncesi kızlarla arkadaşlık ilişkilerime bakınca ortaokul ve lise yıllarındaki okul dışındaki birkaç yakın arkadaşlarıma karşı yine o hissin var olduğunu fark ettim. Yani ben gayet farkında olmadan en yakın kız arkadaşlarımdan hoşlanıyormuşum 17 yaş öncesi dönemimde. Bu jetonun şu anda düşmesi nedendir bilemiyorum ama bir sürü şeyin (özellikle yakın arkadaşlarımı aşırı sahiplenme ve kıskanma huyum, sürekli el tutma/sarılma/öpme/birlikte uyuma vs. isteğim) nedenleri daha anlaşılır hale geldi kafamda.

Sweetness
Sweetness I was only joking when I said
I'd like to smash every tooth in your head
Oh sweetness
Sweetness I was only joking when I said
By rights you should be bludgeoned in your bed

And now I know how Joan of Arc felt
Now I know how Joan of Arc felt
As the flames rose to her Roman nose
And her discman started to melt

Thursday, 1 April 2010

you can't love who you want to love in times like these


Alternatip'te "gençliğin eşcinselliğe özendirilmeye çalışılması" diye bir topic açmış birisi, günlerdir o tartışılıyor. Homofobi ile ilgili o kadar çok şey yazdım ki, artık aynı şeyleri tekrar etmekten üşeniyorum. Zaten ben oturup saatlerce mantıklı bir şekilde anlatmaya çalışsam da o tür insanlar için bu bir şeyi değiştirmeyecek. O yüzden bunu belirtip topicten çıktım en son, günlerdir gözüme çarpıyor, yine de ısrarla girip bakmıyorum kim ne yazmış diye çünkü bu tür "düşünce" denemeyecek kadar düşünme eylemi içermeyen şeyleri gördükçe boşu boşuna sinirleniyorum, o insanların öyle ot zekasıyla yaşayıp gideceklerini ve onların ufuklarını genişletemeyeceğimi bilmek beni çok büyük bir hayal kırıklığına uğratıyor. Daha fazla aynı şeyleri tekrar etmek istemiyorum, o yüzden konu ile ilgili bütün post'larımı -bulabildiklerimi- buraya topladım.

Gerçekten hayatta bir tür karma olmasını ve homofobiklerin eğlence, konuşmuş olmak için ya da her ne amaçla bilemiyorum ettikleri (ve insanların duygularıyla, özgüvenleriyle, özsevgileriyle ve bazen de hayatlarıyla oynadıkları) bu lafların onlara bir gün bir şekilde döneceğini umuyorum.















Şarkı sözü de eklemesem olmazdı:

Homophobia
The worst disease
You can't love who you want to love in times like these


PS. Kalbimin prensesi Dilara, sana yolladığım "Paris'e geliyorum" konseptli mail'i aldın mı acaba?

Tuesday, 30 March 2010

it's not a hit

Sonunda US Foreign Policy essay'imi bitirmiş bulunuyorum. Foucault essay'imden de 67 aldığımı öğrenip mutlu oldum, 80 üstü alan zaten olmuyor ve olursa uluslararası journal'larda yayınlanıyor çünkü.



Reading line-up'ı açıklandı. Gördüğünüz gibi pek ilgi çekici değil. Görmek isteyebileceğim maksimum 10 grup var şu listede, onların da çoğunu zaten görmüş bulunuyorum. Eğer ilerleyen günlerde süper isimler bu listeye eklenmezse (ki pek sanmıyorum), 500TL verilesi bir line-up değil kesinlikle, o yüzden biletimi satmayı düşünüyorum. İşin iyi tarafı bilet paramı çanta fonuma katabilecek olmam.

Ricky Martin'de eşcinsel olduğunu açıklamış. Biz zaten biliyorduk, ama olsun. "I am proud to say that I am a fortunate homosexual man. I am very blessed to be who I am." demiş hem de. You go Ricky Martin!!


Any asshole can open up a museum
Put all of the things he loves on display
So everyone could see them
The house, a car, a thoughtful wife
Ordinary moments in his ordinary life

Sunday, 28 March 2010

for my lady of the flowers


Sevgili Dilara, sana Facebook'tan cevap atana kadar accountunu kapatmışsın. Seni özledim çok, görüşelim? 9 Nisan-2 Mayıs arası İzmir'deyim, 14-18 Nisan İstanbul'dayım, sen? Kocaman muck.

Sing for your lover like blood from a stone
And sing for your lover who's waiting at home
If you sing when you're high and you're dry as a bone
Then you must realise that you're never alone
And you'll sing with the dead instead

Saturday, 27 March 2010

scared of girls


Post-feminism essayim sonunda bitti ve bugün Amerikan dış politikası essayime başlamam gerekiyor. Sanırım en son haftasonu gece dışarı çıkışım Ocak'ta İzmir'deykendi (geçen haftaki IAMX konseri dışında). Burada nedense çıkınca hep haftaiçi çıkıyorum, ama en son haftaiçi çıkışım da 1 ay önce falandı. Zaten bu aralar haftasonlarım hep essay yazarak geçiyor. Yaşasın asosyallik.

1-2 hafta önce Placebo'nun en sevdiğim albümü olan Without You I'm Nothing'i yeniden aldım. Yeniden dediğim 10 yıl önce falan Türkiye'deyken almıştım ama mp3 çılgınlığı sonrası şu an nerede bilemiyorum. Hem albümü, hem de elimde bir CD ve booklet olmasını ne kadar özlediğimi (ve iPod'a tercih ettiğimi) fark ettim. Without You I'm Nothing albümünü baştan sona sanırım en son 14 yaşındayken falan dinlemiştim CD'den. O anki ruh ve kafa halimle şu anki arasındaki fark dinleyişime, sözleri anlayışıma ve benim için ifade ettikleri şeylere o kadar çok yansıyor ki, çok ilginç bir deneyimdi.

Scared of Girls ayrıca tüm zamanlarımın favori Placebo şarkısı sanırım. Benden başka pek seven yok ama galiba.

An introverted kinda soul,
The earth did open, swallow whole,

Her next of kin who lived in sin,
was asking god to let her in,

An extroverted kinda girl,
did tour the world with MC5,

Her younger sister, had a blister
where I kissed her on her thigh

Careenin',
Careenin',
Careenin',
Careenin',

I'm a man a liar
Guaranteed in your bed,
I gotta place it on the rack,
got a place inside it.

2000 Placebo İstanbul konserinde aldığım bir WYIN albüm kapağı posterim vardı ayrıca, bulasım var.

Tuesday, 23 March 2010

fashion's just not feminist

Post-feminizmi tamamen pre-feminizm olarak görüyorum ve tamamen saçmalık olduğunu düşünüyorum. Özgürlük/eşitlik/güçlenme adı altında kadınların kendi kendilerini objeleştirdikleri toplumsal bir delilik bence. Ama tamamen pornografi karşıtı, kadın cinselliğini yok sayan bir feminizmi de aynı derecede abartılı buluyorum. Peki o zaman orta yolu nasıl bulabiliriz? Prude ve slut olmak arasındaki orta nokta neresi?

Bugün okula giderken otobüste karşımda oturan kız dikkatimi çekti. Gayet öğlen bir saatte aşırı bir makyaj, büyük ihtimalle sahte ve fönlü uzun saçlar, upuzun takma tırnaklarda yarısı çıkmış ojeler, daracık ve çatalına kadar görebildiğimiz bir kot, ağzında çat çat çiğnediği bir sakız. Akşam dışarıda olduğumda herhangi bir mekanda görebildiğim "Her an hazırım" izlenimi veren minicik etekli elbiseleriyle buz gibi soğukta donan, topuklu ayakkabıları üzerinde zor yürüyen küçük kadınlar. Objeleştirmeyi erkeklerden daha güzel bir şekilde kendi kendilerine yapan kadınlar. Bu tiplerden beni ayıran nedir? Erkeklerle ilgilenmiyor olduğum için ben o şekilde davrandığımda kendimi objeleştiriyor olmuyor muyum? Kadınlar arasındaki cinsellikteki eşitsizlik/sömürü feminizmin konusu olmalı mı, yoksa savaş sadece erkeklere karşı mı? Peki heteroseksüel bir kadın sınırı nerede çizmeli? Heteroseksüel olup gerçekten (post-feminist olmayan) feminist olmak imkansız mı? Kadınların cinselliklerini özgürce yaşayabilmelerinin erkek izleyiciye yönelik olmaması nasıl sağlanabilir?

Feel free to chime in.

stop telephoning me

Eğer homofobi temalı ranting'lerimden sıkıldıysanız şanssız gününüzdesiniz. Onu geçtim, ben artık insanlara laf anlatmaya çalışmaktan sıkıldım.

Bugün sözlükte yazdığım bir entry'i ve üzerine birisinin mesaj atması üzerine aramızda geçen konuşmayı aktarıyorum aynen:

eşcinsellik başlığına entry:

heteroseksüeller tarafından savunulma nedeni insan olma bilinci olan cinsel yönelim.

"e madem o kadar süper gidin eşcinsel olun" laflarını eden insanların bihaber oldukları üzere eşcinsellik bir tercih değil yönelim olduğundan, heteroseksüeller tarafından "tercih" edilmesi mümkün değildir. heteroseksüellerin eşcinsel haklarını savunması kadınların erkeklerle eşitliğini savunan erkeklerle aynı mantıktır tamamen, insan olan herkesin aynı haklara sahip olması gerektiğine duyulan bir inançtan kaynaklanır, gizli bir kadın/eşcinsel olma isteğinden değil.

bugün eşcinselliğe karışılan bir toplumda, yarın öbür gün heteroseksüel bir insanın özel hayatına da el atılmasını engelleyecek hiç bir şey yoktur.


-orpro- (#18558612) zaten karısılsın demiyoruz.. sadece evlilik ve evlat edinme gibi toplumu ilgilendiren konulara el atmasınlar diyoruz..

slackerbitch -> orpro: benim kiminle evlenebileceğim ya da evlat edinip edinemeyeceğim konusunda toplumun ya da devletin sözü olduğuna inanmadığımdan bu benim asla anlayamayacağım bir bakış açısı, üzgünüm. (23.03.2010 13:16:00) -> X

-orpro- kız olduğunu varsayarak yazıyorum.. evlenip boşanman gerektiginde.. yada kocan sana siddet uyguladıgında yada cocugun escinsel davranıslar gostermeye basladıgında yada bir cocugun anasız veya babasız buyumesinin ne demek oldugunu gordugunde anlarsın devletin sözü olup olmaması gerektiğini.. tek bir soru sorucak.. cevap vermen gerekmiyor bana.. kedni kendine cevaplaman yeterli benim icin.. kucuk yasta cocugun var, gecinden versin, olmek uzeresin.. aynı konumdaki gay cifte mi emanet edersin yoksa hetero cift mi.. kal saglıcakla.. (23.03.2010 13:21:04) cevab ver /msg ? -> X

slackerbitch -> orpro: evlilik kavramını tamamen gereksiz buluyorum zaten, ama türkiye'de bir kadınla evlenmem yasal olarak olanaksız olduğundan zaten istiyor olsaydım da evlenemezdim. çocuğumun eşcinsel olması beni rahatsız etmez, gay çifte emanet etmekte de sakınca görmem. iyi günler. (23.03.2010 13:26:27) -> X

-orpro- soru gay cifte emanet eder misin degildi.. (23.03.2010 13:27:57) cevab ver /msg ? -> X

slackerbitch -> orpro: eğer hetero ve gay çift arasında seçmem gerekse gay çifti seçerdim eğer soru buysa. (23.03.2010 13:29:17) -> X

-orpro- nedenini ogrenebilir miyim? (23.03.2010 13:29:55) cevab ver /msg ? -> X

slackerbitch -> orpro: farklılıktan korkmayarak büyümesini isteyeceğim için. (23.03.2010 13:33:38) -> X

-orpro- eyvalla.. farklılıktan korkmayıp ana sevgisinden mahrum kalarak diye duzeltiyim ben yine de.. (23.03.2010 13:35:06) cevab ver /msg ? -> X

slackerbitch -> orpro: gay dediğimiz 2 kadın da olabilir. fazlasıyla ana sevgisi bu durumda. (23.03.2010 13:43:35) -> X

-orpro- e bu sefer de baba rolunden mahrum kalıcak cocuk?!? :s hic kasmasak? olmaz mı? eşcinsellik ve cocuk bi arad olmuyor, olabilemiyor.. yoksa kimi yalarsan yala bana ne.. (23.03.2010 15:07:33) cevab ver /msg ? -> X

slackerbitch -> orpro: kimi yalarsan yala gibi saygısız laflarla mantık çerçevesi dahilinde bir tartışma olamayacağından cevap vermeme gerek yok. iyi günler. (23.03.2010 18:07:20) -> X

-orpro- haun lezbiyen veya misteress artık her ne bokumsa.. bana ne arkadasım kimi yalarsan yala diyorum.. bana saygısız dio :s dunyanın bicok yerinde buna saygı duymak derler cicim.. sen git misteress numaralarını submissivelerine uygula ;) gün bitti iyi aksamlar.. (23.03.2010 18:10:56) cevab ver /msg ? -> X

Yorum yapmama bile gerek yok sanırım. Ben adama doğru düzgün laf anlatmaya çalışıyorum, o bana yalamaktan "misteress"lerden falan bahsediyor. "Allahım yarattın bari takip et" serzenişlerim eşliğinde mallar listeme eklendi kendisi.

Dün Rights Freedom and Individualism dersimde iyi bir tartışmanın özelliklerinden bahsediyorduk. Öncelikle tartışmanın tartışma olabilmesi için tarafların aynı şeyden bahsediyor olmaları gerekiyor. This is clearly not the case here. İkinci olarak, tarafların "mantıklı" (rational) insanlar olmaları ve karşı tarafın argümanını kafalarında evirip çevirip sonuç olarak bir uzlaşmaya varmaya açık olmaları gerekiyor. Again, this is clearly not the case here. E o zaman bu tartışma olmuyor değil mi, kafanda asla değişmeyecek, sabit bir düşünceyle gidip insanların kafasını sikmek oluyor.

O değil de sözlüğü yaratan güçlere sesleniyorum, Ekşi Sözlük'te moderasyonun gerçekten ciddi anlamda bu tür homofobi propagandalarına (ve her türlü ayrımcılığa) tolerans göstermeyen bir tutum edinmesi GEREKİYOR. Bu düşünce özgürlüğü falan değil çünkü. Daha eşcinsellerin adam gibi temel hakları bile yokken kimsenin homofobik olma hakkından bahsedilemez.