Saturday 20 February 2010

you were standing on another track like a real aristocrat

Okula gitmek için bile erken uyanmaya üşenen bir insan olarak bu sabah dağıtılan YSL Manifesto tote'lardan almak için sabahın 7 buçuğunda kalkıp Londra'ya gittim hiç üşenmeden. Tam tren yaklaşırken son anda YSL Facebook sayfasından kesin nerede dağıtılacakmış bir bakayım dedim, ben Bond Street'e gitmeyi planlamışken Covent Garden yazıyordu, iyi ki bakmışım yani. Sonuç olarak iç bayıltıcı bir metro yolculuğu sonunda dağıtım saatinden (11.00) 15 dakika önce Covent Garden istasyonundan dışarı adımımı attığımda hiç de beklediğim gibi "2 saat nerede dağıtıldığını aramak zorunda kalacağım, insanlar izdiham içinde kapışıyor olacaklar" şeklinde bir ortam yoktu, 2-3 tane kız sakin sakin gelene geçene dağıtıyorlardı YSL tote'ları. Onu alıp tekrar metroya binip Oxford Circus H&M'e gittim yeni Sonia Rykiel koleksiyonuna bakmak için. Fashionista izdihamı asıl orada yaşanıyormuş meğer. Koleksiyonun satışa çıkmasının üzerinden sadece 2 saat geçmesine rağmen XS ve S dışında tek bir şey kalmamıştı, son M ve L bana denk geldi sanırım. Ayrıca H&M'in kalıpları zaten normalden küçük olduğuna göre XS hangi yaratıklar giyiyor bilemiyorum, ilginç.

Blog'uma eklemiş olduğum bir adet şey sayesinde kim nereden buraya geliyor bakıp eğleniyorum bir kaç gündür. Dilara'nın -Strasbourg'da başka okuyucum yoktur herhalde :) - varlığından haberdar olmak bana mutluluk veriyor. Ayrıca gayet enteresan bir şekilde istisnasız her gün Google'da "nasıl cool olunur" diye aratıp cool kid olmakla ilgili yazıma ulaştıklarını görüyorum insanların. Çok garip gerçekten. Eğer buraya bu yüzden geldiyseniz boşuna, cool olmak internetten öğrenilecek şey değil nitekim, özenilesi bir şey de sayılmaz.

Asıl bahsetmek istediğim gerizekalının tekinin "sarhoş etmek için İMOVANE" diye aratıp benim uyku ilacım Imovane'dan bahsettiğim yazıya gelmiş olması. Birincisi i harfi büyük olduğunda noktalı olmuyor, I oluyor, hala öğrenemiyor insanlar sinirleniyorum. İkincisi insanların uyuyabilmesi için üretilmiş bir hapı tecavüz hapı olarak kullanmayı akıl eden zihniyetten (Imovane kesinlikle "hadi kafa olalım" şeklinde alınacak etkiyi yapan bir hap olmadığından amaç bu sanıyorum ki) de tiksiniyorum ayrıca, her kim aradıysa bir zahmet gidip kendini öldürsün lütfen. Ya da ilaç dolabımda kutular dolusu Imovane var, hepsini yutturup gecenin bir yarısı Tarlabaşı'nın ortasına bırakayım kendisini. Buraya bak sen: http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=allah%C4%B1m+madem+yaratt%C4%B1n+takip+et

Tuesday 16 February 2010

if at first you don't succeed, failure may be your style

Kalbimin prensesi Florence okulumuzun 2010 SummerBall'unda sahneye çıkacakmış. 15 Mayıs Florence + the Machine biletimi almış olduğumdan buna 44 pound verip gidesim yok, the Venue ortamından ayrı bir nefret ediyorum zaten, ama yine de Florence ile bir süre aynı şehrin havasını soluyacak olmak ve hatta o gece the Venue arka kapısında stalkerlık yapabilme potansiyeli bile heyecan verici.

Bu akşam Duygu'ya Babyshambles biletini vermek için Londra'ya gidiyorum yine, aylardır uğramadığım Wotever'a gitmeye karar verdik yemek yedikten sonra. Bu gece Wotever'da Quentin Crisp'in ölmeden önceki son görüntülerini içeren bir kısa film gösterilecekmiş ve Quentin Crisp seviyorum kesinlikle.

"The very purpose of existence is to reconcile the glowing opinion we hold of ourselves with the appalling things that other people think about us." --Quentin Crisp

Monday 15 February 2010

A Single Man + I Can't Think Straight

Dün Londra'da A Single Man izlemeyi başardım sonunda. Aylardır bu filmi bekliyor olduğum gibi hayatımda hiç bir filmi beklememiştim, izlemeden önceki gece heyecandan zor uyudum, o derece. Son derece yüksek olan beklentilerime rağmen hayal kırıklığına uğratmadı beni A Single Man.

Film Christopher Isherwood'un aynı adlı romanından Tom Ford tarafından uyarlandı bilmeyenler için. Isherwood'un partneri Don Bachardy'nin -filmde İngilizce hocalarından biri olarak görünüyor- kendisini başkası için terk etmesinin ardından kaleme aldığı roman, 16 yıllık sevgilisi ölen George'un hayatındaki bir günü başından sonuna bizlere gösteriyor.

George karakteri Colin Firth için yazılmış sanki, o derece üzerine oturmuş. Filmi izlediğinizde Firth'ün bu rolle neden Venedik Film Festivali'nde En İyi Aktör ödülü aldığını ve aynı dalda Golden Globe ve Akademi ödülüne aday gösterildiğini anlayacaksınız. Aşağıdaki fotoğrafta ve filmin genelinde görebileceğiniz yüz ifadesi verilmek istenen yalnızlık, umutsuzluk ve hüzün hissini çok iyi yansıtıyor. George'un sevgilisi olmadan yaşama devam edemeyen, bir nevi ayakta ölü modunda bir adam haline geldiğini açıkça görebiliyoruz.



Eğer hareketli filmlerinden hoşlanıyorsanız bu filmi büyük ihtimalle sıkıcı bulacaksınız, çünkü çok durgun ve yavaş ilerleyen bir film. Ayrıca tam bir melankoli ve umutsuzluk hakim, başlamasından 5 dakika geçmeden salonun çoğunun ağladığı duyulabiliyordu. Bence kesinlikle görülmeli, ama hüzünlü bir ruh halindeyken görülse daha iyi çünkü odun ötesi biri değilseniz kesinlikle ağlayacaksınız.

Filmde en sevdiğim nokta George'un eşcinsel olmasının sadece ufak bir detay olarak gösterilmesi; filmin ana öğesi sevgilisinin erkek olması değil, ölmüş olması. Ayrıca filmde renkler mükemmel bir şekilde kullanılmış. George'un ruh haline göre donuk, nötr tonlardan sıcak, canlı tonlara geçen renklere dikkat edin. Tom Ford'dan daha azını beklemezdim zaten.



A Single Man sonrası içine edilmiş moralime sıcak bir White Mocha ve Shamim Sarif filmi I Can't Think Straight süper geldi. Alt ya da orta sınıf LGBT temalı filmlerden sıkılmış olan bir insan olarak benim için bu sefer en azından kızlardan birinin mega üst sınıf olması iyi bir değişiklikti. Arada bir çok güldüğüm anlar dışında öyle çok da süper bir film değildi, denk gelirse izleyin ama denk gelmezse piyasada aynı konuyu işleyen çok daha başarılı filmler mevcut. Coming out hikayeleri içimi sıkıyor benim ayrıca, iki karakter de out and proud lezbiyen insanlar olarak tanışırlarsa daha çok hoşuma gidiyor.


Ayrıca filmdeki başrol bayanlarından biri olan Lisa Ray'e dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu kadar etkileyici olamaz bir insan. Yok artık.



Bu arada fotoğrafı için Google'larken öğrendim ki Lisa Ray kansermiş. Üzüldüm.

Random pics from V day: