1, 2, 3, 4 - I won't take no anymore.
5, 6, 7, 8 - I want you to be my mate.
1, 2, 3 ,4 - you're the one I adore.
5, 6, 7, 8 - don't run from me cause this is fate.
Aşık olmak istiyoruuumm.
Friday, 25 July 2008
Thursday, 24 July 2008
asil, sen asil misin yavrum
Gönül tahtınızın prensesi Zerofeelings bugün de Ayvalık'tan bildiriyor. Koskocaman bir evde tek başına Digiturk'u bile olmamasını, dial-upla nete girmek zorunda olmasını umursamıyor. Hatta 2 gündür kendini 20. yy Avrupa siyasi tarihine adadı ve kültür manyağı olma yolunda emin adımlarla ilerleyerek tüm zamanını kitap okuyarak geçirdi. Tarih sıkınca ara verdi, Rita Mae Brown-Rubyfruit Jungle aldı eline, dün sabah başlayıp akşama kadar tüm kitabı bitirdi. Peki tüm bunları nasıl başarıyordu? Buzdolabını dolduran -ve zaten dolaptaki tek şey olan- şişeler dolusu Coca Cola Light ve Ice Tea Limon sayesinde elbette.
Sonra "Elit insan kimdir?" şeklinde bir soruya rastladı, konu üzerinde düşündü. Kimdi bu elit insan?
Elit insan ne içer?
-Elit insan çay değil, kahve içer. Hatta Türk kahvesi ya da sütlü nescafe değil, sade kahve içer.
-Elit insan kendi tabiriyle "regular" cola içmez. Light içer.
-Bira içmez, içecekse Carlsberg içer.
-Uçaktaki elit insanların ısrarla domates suyu içtikleri gözlemlenmiştir.
Elit insan ne yer?
-Sokaktaki bilmemne büfe, falan cafe, filan restaurant'ta elit insanı görmeniz mümkün değildir. Bilmediği yerde yemez.
-Ekmek arası köfte yemez, porsiyon köfte yer. Zaten pek köfte yemez.
-Pizzasını Domino's'tan yemez, kutu colayı en az 5 ytl'te satan elit cafelerin ev yapımı pizzalarından yer.
-Bugünlerde elit insanlarda fondü trendi kendini gösteriyor.
Elit insan ne yapar?
-Toplu taşıma araçlarını kullanmaz.
-100 metrelik yolu asla yürümez, taksiye biner. Taksiciyle muhabbet etmez, ona sigara içirtmez.
-Hayatında pazara gitmemiş oluşuyla övünür.
-Marlboro Light içer, başka marka içeceğine haftalarca sigara içmez.
-Klimasız ortamda yaşamını sürdüremez.
-Başkasının evinde kalmaz, başkasının kendi evinde kalmasından hoşlanmaz.
-Kendi ev işini kendisi yapmaz ama zevk için yemek pişirmeye bayılır.
-Ev alışverişini Migros'un internet sitesinden yapar, kapıda kredi kartıyla öder.
-Elit insan ortamlarının dışına çıkmaz, çıkmak zorunda kaldıysa da yüzünde "Allahım beni ne hallere düşürdün" ifadesiyle en kısa zamanda o durumdan kurtulmaya bakar.
-Elit insan asla parasız kalmaz, kredi kartları her zaman yanında olur. Parasız insanlarla zaman geçirmekten hoşlanmaz, morali bozulur.
-Denizi değil havuzu sever. Kuma havlu serilip güneşlenilen yerlerle alakası olmaz.
-Toplumun geri kalanıyla alakası yoktur, olmasını da istemez.
-Popüler kültürün pek takipçisi olmasa bile dünyada olan bitenden haberdardır.
-Sabah, Hürriyet gibi abuk subuk gazeteler okumaz ve dandik Türk kanallarını izlemez.
-İlgi alanları çok farklı insan gruplarının içinde bile konuşacak şey bulabilir çünkü her türlü yaşam tarzı hakkında az çok bilgisi vardır.
-Her hafta kuaföre gidip ruh hastaları gibi French manikürünü yeniletmez.
-Sabahın köründe makyajsız, dağınık saçlı, altında eşofman ve üstünde eski bir tshirtle dışarı çıktığında bile varoşların prensesi gibi görünmeyi beceremez.
Başka ne yapar bu elit insan?
Sonra "Elit insan kimdir?" şeklinde bir soruya rastladı, konu üzerinde düşündü. Kimdi bu elit insan?
Elit insan ne içer?
-Elit insan çay değil, kahve içer. Hatta Türk kahvesi ya da sütlü nescafe değil, sade kahve içer.
-Elit insan kendi tabiriyle "regular" cola içmez. Light içer.
-Bira içmez, içecekse Carlsberg içer.
-Uçaktaki elit insanların ısrarla domates suyu içtikleri gözlemlenmiştir.
Elit insan ne yer?
-Sokaktaki bilmemne büfe, falan cafe, filan restaurant'ta elit insanı görmeniz mümkün değildir. Bilmediği yerde yemez.
-Ekmek arası köfte yemez, porsiyon köfte yer. Zaten pek köfte yemez.
-Pizzasını Domino's'tan yemez, kutu colayı en az 5 ytl'te satan elit cafelerin ev yapımı pizzalarından yer.
-Bugünlerde elit insanlarda fondü trendi kendini gösteriyor.
Elit insan ne yapar?
-Toplu taşıma araçlarını kullanmaz.
-100 metrelik yolu asla yürümez, taksiye biner. Taksiciyle muhabbet etmez, ona sigara içirtmez.
-Hayatında pazara gitmemiş oluşuyla övünür.
-Marlboro Light içer, başka marka içeceğine haftalarca sigara içmez.
-Klimasız ortamda yaşamını sürdüremez.
-Başkasının evinde kalmaz, başkasının kendi evinde kalmasından hoşlanmaz.
-Kendi ev işini kendisi yapmaz ama zevk için yemek pişirmeye bayılır.
-Ev alışverişini Migros'un internet sitesinden yapar, kapıda kredi kartıyla öder.
-Elit insan ortamlarının dışına çıkmaz, çıkmak zorunda kaldıysa da yüzünde "Allahım beni ne hallere düşürdün" ifadesiyle en kısa zamanda o durumdan kurtulmaya bakar.
-Elit insan asla parasız kalmaz, kredi kartları her zaman yanında olur. Parasız insanlarla zaman geçirmekten hoşlanmaz, morali bozulur.
-Denizi değil havuzu sever. Kuma havlu serilip güneşlenilen yerlerle alakası olmaz.
-Toplumun geri kalanıyla alakası yoktur, olmasını da istemez.
-Popüler kültürün pek takipçisi olmasa bile dünyada olan bitenden haberdardır.
-Sabah, Hürriyet gibi abuk subuk gazeteler okumaz ve dandik Türk kanallarını izlemez.
-İlgi alanları çok farklı insan gruplarının içinde bile konuşacak şey bulabilir çünkü her türlü yaşam tarzı hakkında az çok bilgisi vardır.
-Her hafta kuaföre gidip ruh hastaları gibi French manikürünü yeniletmez.
-Sabahın köründe makyajsız, dağınık saçlı, altında eşofman ve üstünde eski bir tshirtle dışarı çıktığında bile varoşların prensesi gibi görünmeyi beceremez.
Başka ne yapar bu elit insan?
Monday, 21 July 2008
who knew?
You took my hand
You showed me how
You promised me you'd be around
I took your words
And I believed
In everything you said to me
If someone said three years from now
You'd be long gone
I'd stand up and punch them out
Cause they're all wrong
I know better
Cause you said forever
And ever
Who knew
Remember when we were such fools
And so convinced and just too cool
I wish I could touch you again
I wish I could still call you a friend
I'd give anything
When someone said 'count your blessings now
Before they're long gone'
I guess I just didn't know how
I was all wrong
They knew better
Still you said forever
And ever
Who knew
Yazacak birşey bulamadım, yukarıdakiler düşündüğüm herşeyi yeterince ifade ediyor sanırım. Geçici arkadaşlıklara, kendini inandırmak istermiş gibi -ve doğru olmadığı hissini bastırıp gizleyerek- "çok kankayız, çok aşığız, vs" lafları eden insanlara uyuzum. Pek sevilmeyen karakterlerdir genelde ama bence dünyada "Sen aslında sadece gece çıkıp içip sıçma dans etme eğlenme falan filan insanımsın, sevgilisiz olmamak için seninle birlikteyim, hayatımda olmasan ölmezdim" demeye cesaret edebilecek dürüst insanlara ve aslında doğru olduklarını bildikleri bu lafları duymayı kırılmadan kabullenebileceklere çok ihtiyaç var. Evet bazı şeyleri olabildiğinden fazla büyütüp insanları çok kısa zamanda hak etmedikleri yerlere yerleştiriyor olabilirim kafamda, ama "canım" diye hitap ettiğim ve doğumgünümü kutlamayı bile hatırlamamış insan sayısını gördükten sonra bu sene, bu konuda kendimi değil onları suçlamaya karar verdim. Eğer geçen hafta aramız tamamen normalken bu hafta sizi görünce selam bile vermiyorsam, aradığınızda açmıyorsam ya da Facebook ve türevi yerlerde silmişsem nedeni budur. Farkında olacak mısınız onu bile bilmiyorum, ve "özür dilerim"den çok çok daha fazla çaba göstermeniz gerekli bu durumun düzelmesi için. Ya da göstermeyin, size kalmış.
You showed me how
You promised me you'd be around
I took your words
And I believed
In everything you said to me
If someone said three years from now
You'd be long gone
I'd stand up and punch them out
Cause they're all wrong
I know better
Cause you said forever
And ever
Who knew
Remember when we were such fools
And so convinced and just too cool
I wish I could touch you again
I wish I could still call you a friend
I'd give anything
When someone said 'count your blessings now
Before they're long gone'
I guess I just didn't know how
I was all wrong
They knew better
Still you said forever
And ever
Who knew
Yazacak birşey bulamadım, yukarıdakiler düşündüğüm herşeyi yeterince ifade ediyor sanırım. Geçici arkadaşlıklara, kendini inandırmak istermiş gibi -ve doğru olmadığı hissini bastırıp gizleyerek- "çok kankayız, çok aşığız, vs" lafları eden insanlara uyuzum. Pek sevilmeyen karakterlerdir genelde ama bence dünyada "Sen aslında sadece gece çıkıp içip sıçma dans etme eğlenme falan filan insanımsın, sevgilisiz olmamak için seninle birlikteyim, hayatımda olmasan ölmezdim" demeye cesaret edebilecek dürüst insanlara ve aslında doğru olduklarını bildikleri bu lafları duymayı kırılmadan kabullenebileceklere çok ihtiyaç var. Evet bazı şeyleri olabildiğinden fazla büyütüp insanları çok kısa zamanda hak etmedikleri yerlere yerleştiriyor olabilirim kafamda, ama "canım" diye hitap ettiğim ve doğumgünümü kutlamayı bile hatırlamamış insan sayısını gördükten sonra bu sene, bu konuda kendimi değil onları suçlamaya karar verdim. Eğer geçen hafta aramız tamamen normalken bu hafta sizi görünce selam bile vermiyorsam, aradığınızda açmıyorsam ya da Facebook ve türevi yerlerde silmişsem nedeni budur. Farkında olacak mısınız onu bile bilmiyorum, ve "özür dilerim"den çok çok daha fazla çaba göstermeniz gerekli bu durumun düzelmesi için. Ya da göstermeyin, size kalmış.
Subscribe to:
Posts (Atom)