Friday 27 June 2008

aristocats

Bugün Göztepe Kliniği'ne gidip bir adet yavru kedi evlat edindim. Leopar desenli olan minik kediciğim eve geldiğimiz andan beri aralıksız mırıldanıyor, tam bir sevgi bağımlısı kendisi. Aslında simsiyah ve yeşil gözlü olan Şokola adlı bir kediyi almak için gitmiştim oraya ama odaya girdiğim anda bu minik üstüme atlayıp o andan itibaren yanıma yaklaşmak isteyen her türlü kediyi tıslayarak uzaklaştırdı. Ben de onu orada bırakıp gidemeyeceğime karar verip eve getirdim. Annemle "Anne ben bir kedi daha aldımmm" şeklinde bir telefon konuşması yaptıktan 10 dakika sonra annem seni-de-o-hayvanı-da-kapıdan-içeri-sokmam modundan ayyy-canım-benim-ne-güzel-ikisi-beraber-oynarlar ruh haline geçmişti. Şaşırtıcı derecede kabullendi durumu yani. Kedicik ise hala dibimden ayrılmıyor ve ona 10 saniye dokunmasam ağlamaya başlıyor. Çok fena sevgi böceği. Adı Simba mı olsun yoksa Mocha mı, kararsızım.

Tuesday 24 June 2008

why can't i grow wings?

Brandtson-Still Life'ın sözlerini hayatımın özeti ilan ediyorum.

woke up slow this morning to quiet walls and a sunlight flood. Evet her sabah tek başıma uyanıyorum, bu sıcak ve güneşli ötesi havada depresif ve hayattan bezmiş hissedebilmek de yetenek istiyor bence, ben artık buna inandım.
this place it seems so empty. Çoğu zaman fiziksel olarak yalnız olmamın yanı sıra, en kalabalık ortamda deli gibi dans edip eğleniyorken bile aslında iPod'umdaki depresyon playlistimi dinleyip tek başıma eve dönerken ne kadar yalnız hissedeceğimi ve büyük olasılıkla ağlayacağımı biliyor olurum her zaman.

and everything except for this wait has left me. Hayatımın son 6 yılını yaşamak yerine geleceği kesin bile olmayan birini bekleyerek geçirmiş olduğumu düşündükçe kendimi tokatlamak istiyorum ki aklım yerine gelsin.
try not to dwell on this time.
how long can it last?
Buraya bunları yazıyorum ama değişecek mi bu durum? Hayır, ben yine önümüzdeki uzun yıllar boyunca aynı yerde bekliyor olacağım. Ve evet, bu soruyu çok sordum kendime. Daha ne kadar beklemem gerek, yeterince üzülmedim mi?

hold your breath and close your eyes. Sakin ve huzurlu olabilsem keşke.
the pain will pass. Yaa tabi, inşallah.
try to rise above the distance of all that you want
and soon you'll know the why.
Malesef neden böyle olduğuna dair en ufak fikrim yok en çok yaptığım şey bu konuda düşünmek, düşünmek ve daha fazla düşünmek olmasına rağmen.

why and for what.
for the sake of a love like no other.
Evet zaten bu kadar şeyden sonra hala ısrarla kendimi tamamen ortaya koyarak ve vulnerable konumda bırakarak umudumu kaybetmememin tek bahanesi bu. A love like no other.
for something we've never known.
for the hope of another chance at happiness.
we forsake.
i've watched the colors fade where windows cast their shape.
the same way i have changed in the light of these dark days.
i believe in happiness and in love that never fails
but the longer i wait here the more they just seem like a fairy tale.
i need you to save me.
you seem beyond a stones throw.
helpless hands tied.
i try but this garden's overgrown on the inside.
try to rise above the distance of all that i want and remember the why.
why and for what


Evet, işte böyle. Hayatımı böyle bir beklenti üzerine kurmam kimsenin anlayamadığı birşey ama elimde değil malesef. Ya bende ya da dünyanın geri kalanında bir yanlışlık olmalı. Çocuğumu da aslan burcu yapacağım.

I believe in happiness and in love that never fails, but the longer I wait here the more they just seem like a fairy tale. I need you to save me. Kendimi 2 cümleyle özetleyecek olsam bunları seçerdim.

Sunday 22 June 2008

all the people i love are drunk

Dün Efes One Love'daydım. Bedük çok eğlenceliydi ama Yelle günün en çok dans ettireni oldu. Hot Chip'te ön tarafa gitmeye karar verdik, Fular'ın arkasında bulduk kendimizi birden. Çok eğlendik, Crap Kraft Dinner'ı oha çaldılar evet. Tahmin edilebileceği gibi Over and Over ve Ready for the Floor'da preslendik, canımız çıktı, yine de boğazımızın son kapasitesine kadar bağırdık sevgili okuyucular.

Peki Fular kimdir? Geçen gün The Pub'da gördüğüm ve Fred Perry'si nedeniyle dikkatimi çekmiş olan Fular'ı dün önce Taksim'deki shuttle sırasında, sonra da festivalde nereye gitsem orada gördüm. Her gün aynı şeyleri giyiyor galiba kendisi. Bu sıcakta asla fular takmayacağımı -hatta hiç bir hava koşulunda takmayacağımı-; poşu, fular ve Wayfarer gibi ülkemizin disco çılgını gençliğine 1 yıl gecikmeli gelen trendlere uyuz olduğumu; şu anki kilomdan 20 kilo fazla olsam asla ama asla üzerimde XS'miş gibi duran yapışık ötesi bir Fred Perry ile ortalarda gezmeyeceğimi belirtmek istedim.

Erkeklere gelince de, skinny jean ve Fred Perry'den daha yaratıcı birşeylerle gelin artık sevgili trendy indie boy'lar. Gerçekten.

Hot Chip is the hottest chip of it all !!

Hande Yener ve Kemal Doğulu yanımızda duruyorlardı, Handecim o saç rengin olmamış. Değiştir. Kemal de dansetmeyi öğrensin.

Bu arada Kemal ve Sarp çok sıcak dakikalar geçirip bakışlarıyla birbirlerini soydular. Çınar da Hakan Balta'ya boş olmadığını açıkladı. Ayrıca Çınar ve Sarp'ın gay anlarını ilerleyen günlerde fotoğraflarla kanıtlayacağız. Tüm dedikoduları sıcağı sıcağına aktarıyoruz.

Not: Çınar ve Balta kelimelerinin arasındaki uyuma dikkat.