Sabah zombi modunda uyandığımda saat 6'ydı. Tezimi son bir kez okuduktan sonra bastırıp ciltletmek üzere Bornova'ya doğru yola çıktık. Bayram arifesi sabahın 8'inde açık yer bulamayacağımızı tahmin ettiğimizden önceden bir ciltçiyle anlaşmıştık. Gittik, adam ortada yok ve telefonu da kapalı. Ben panik ve sinir içinde kafayı yiyorum, gördüğümüz her fotokopici kapalı falan yarım saat dolandıktan sonra adama ulaşmayı başardık. O işi de halledip tezimi Londra'ya yollanmak üzere kuryeye verdik.
Ocak'tan beri falan bu işle uğraştığım düşünülürse, 8 aylık emeğimin sonucunu elimde mini bir kitap olarak görmek çok fantastik duygular uyandırdı içimde.
Son 1 aydır yemek ve duş araları dışında abartısız yatıp kalkıp tezimle uğraştığımdan şu anda inanılmaz boş hissediyorum, "Hayat ne anlamsız" ruh halindeyim. ÖSS sonrası da böyle olmuştum, insan o stres süreci boyunca "Keşke boş zamanım olsaydı" diye düşünürken birden boş kalınca neye uğradığını şaşırıyor. Hala normal bir ruh haline dönemedim. Tez yazma süreci boyunca ev taşıma faslı beni etkilemesin diye yabancı bir evde kalmış olmamın, ve bugün yeni evimize ilk kez gidişimin de etkisi var muhtemelen.
Günlerdir yazmak istediğim çok şey vardı, ama şimdi yazamıyorum hiç birini.
Yarın Çeşme'ye gidiyorum, oradan Sakız'a gideceğiz birkaç gün. Sonra yine Çeşme, ve Babylon Soundgarden'a. Hayat umarım normale döner o sırada.