Wednesday 17 September 2008

hadouken! hell yeah.

That boy's a Hoxton Hero,
skinny fit jeans and dressed in pink,
how he dresses I care zero,
as long as he don't steal my drink.

That girl's an Indie Cindy,
Lego haircut and polka-dot dress,
I don't care if she thinks she's indie,
how she's different is anyone's guess.

I went to a gig but nobody danced,
Everybody was far too cool,
all the kiddies they just stood there,
Is it the same at their public school?

I'm an indie limey,
yeah but i like it grimey,
and i rave with a grin,
I'm not too cool for the next big thing,
I don't wanna fuck about,
I wanna have a good time and that's why I'm out,
and you look silly,
When you put on your best myspace pout!!


Sözler bana birilerini çağrıştırdı nedense.

one by one, i suffer you badly

15 saatlik uykumdan yıllardır hiç uyumamış kadar yorgun hissederek uyandığımda algılayabildiğim ilk sesler sokaktan gelen korna sesleriydi. Cadde'ye inen sokağın trafiği yine tıkanmıştı anlaşılan. Tüm İstanbullular'ın her fırsatta şikayet ettiği, ama aslında evde tek başına otururken sesini duydukça dünyada yalnız olmadığını hatırlayarak rahatladığı İstanbul trafiği... Yastığımı duvara dayadım, doğrularak ona yaslandım. Başımın ağrısı algıladığım 2. şey oldu. Erenköy İlkokulu'ndan gelen çocuk seslerini bastırmak için televizyonu açtım, evet 7 yaşındaki veletler bile benden erken kalkabiliyorlardı nasıl oluyorsa. Dizimax ve E! arasında gidip gelerek geçirmeyi planladığım günüm için yapmış olduğum planlar doluştu birer birer aklıma, ve söz verdiğim insanlar. Son günlerde vücudumun ortasında kocaman bir boşluk varmış ve hayatıma giren herkes oradan çıkıp gidiyormuş hissinden ibaret olan ruh halim, iyice bir sıkıntıyla doldu. Öfleyerek yastığıma gömüldüm, yorganıma sarıldım, ve saatlerce dizi izledim. Telefonum çaldı defalarca, kimin aradığına bakmadım. "Uyuyordum" diyebilirdim her zaman, ve benim tembelliğime alışmış olan insanlar buna genelde inanırlardı saat kaç olursa olsun. "Hastayım"dan daha yaratıcı bahaneler üretmeliydim artık ektiğim insanlar için. Neden doğruyu söylemedim hiç, bilmiyorum, ama söylesem inanırlar mıydı, anlarlar mıydı ki? "Evde oturup ruhumu öldürüyorum ben, günlerdir evden çıkmıyorum, çıkamıyorum, kendi seçimim değil bu, ama böyle olmak zorunda, yataktan kalkacak gücü bulamıyorum kendimde." Ne ailem, ne hocalarım, ne psikiyatristim, ne de arkadaşlarım, hiçbiri inanmamıştı. Cansu inanmıştı bir tek, o da denemiş ama dayanamamıştı zamanla, onu da kaybetmiştim böylece. Hiçbiri bilmemişlerdi, elimden gelen birşey kalmamıştı ki. Ben de bilememiştim, 10 ay sonra güneşli İzmir'de mutlu bir yaz gününde geçmişe baktığımda o zaman en mutsuz zamanım sandığımın aslında en mutlusu olduğunu anlayacağımı, hala pişman olacağımı, o günü yazarken aylardır gelmeyen gözyaşlarımın geleceğini. Kendime mi kızsam, "en azından o anları yaşadım, o insan girdi hayatıma artık olmasa da" diye avunsam mı, yoksa anıları silsem, düşünmesem mi bilemiyorum. Bilen var mı?

Monday 15 September 2008

ilke'nin gençliğe cevabı

Cevabını merak ettiğim soruları kalbimin prensesi İlke Hanfendi yanıtlıyor. Parantez içinde ise benim İlke Hocam'a cevabımı görmektesiniz.

-Kedilerin mırıldama olayı nasıl oluyor? Nerelerinden çıkarıyorlar o sesi, ve tam olarak neden?

Kedilerin daha çok mutluyken çıkarttıkları bu ses için bilimadamları kesin bir yargıya varamamışlardır. Kimi bu sesin, ses tellerindeki titreşimlerden oluştuğunu söylerken, kimi kedilerin gogus kafeslerindeki buyuk bir damardan gecen kanin bu sese sebep oldugunu savunur. (Bilinmiyor işte kısacası.)

-2 yıl önce çantamdan çıkan Avea simcard kimindi, ve neden benim çantamdaydı?

Bu olaydan neden bana bahsetmedin? (Seni tanımıyordum o zaman, İstanbul'a taşınmamdan önceki yazdı.)

-Çantamı hangi orospu evladı çaldı?

The Pub'da olan hırsızlıktan bahsediyorsan muhtemelen Doruk'un laptopını çalan orospu evladıyla aynıdır. (Küfredicem şimdi etmiyorum.)

-Sevgililer Günü'nde İlke'yle beraber buluştuğumuz o gözlüklü kız neden beni bir daha hiç aramadı?

Boşver zaten çirkindi. (Olsun, ben ondan daha güzel olduğum halde aramaması daha dandik.)

-En son eski sevgilimle neden ayrıldık?

En son sevgilin tam olarak hangisi oluyor? Son 6 aydır takip edemiyorum. (Evet şu son zamanlarda gömlek değiştirdiğimden daha hızlı sevgili değiştirir olduğum için ben de takip edemiyorum. Ama genelde garip şekillerde ayrıldığımızdan bu soru hepsini kapsayabilir sanırım. Ama ben Ezgi için yazmıştım.)

-Ben neden depresyondayım? İlaçlarımı bırakırsam daha mı kötü olurum?

O ilaçları bırakmadığın sürece depresyondan çıkamayacaksın. (Şu an depresyonda değilim. Yazın bitmesiyle yine depresif halime dönmem umarım.)

-Curve neden profilimi fake olduğu gerekçesiyle sildi? Fake mi duruyor fotolarım?

Curve gerizekalının önde gideniymiş. Bence psikolojik problemleri var. (Bence de.)

-Ölümden sonra ne oluyor? Nereye gidiyoruz?

Nereye gidersek gidelim İstanbul'dan daha iyi olacağı çok net değil mi? (Sanmam.)

-Hayatın anlamı ne? Bu sorunun cevabı gerçekten 42 olabilir mi?

42, 41den sonra gelen sayıdır, babanın ayakkabı numarasıdır, artık çocuk doğuramayacağın bir yaştır ama hayatın anlamı 42 olsa ne olur olmasa ne olur? (42 anneannemin doğduğu yıl. Başka da birşey değil. Ha bir de Otostopçunun Galaksi Rehberi'ne göre hayatın anlamı.)

-Neden hep kaçırılma ya da bir yere hapsedilme rüyaları görüyorum haftada bir?

Freud'a göre bir grup erkek tarafından kaçırılıp onların zevk objesi haline gelmek fantazisini bastırman tüm depresyonlarının altında yatan gerçek olabilir. (Bir grup "erkek"?? Iyy bana uzak olsunlar.)

-Brandon Lee gerçekten öldü mü, kim onu neden öldürdü?

Metalciydi zaten. (Olsun, the Crow dünyanın en süper filmlerindendi. Ölümsüz aşk :gözleridolansmiley: )

-Bizim kadar şanslı olmayan insanlar bu İzmir sıcağında klimasız ve suları kesik olarak nasıl yaşamlarını sürdürebiliyorlar?

Allah dağına göre taş verir yavrum. (İnşallah.)

-Bu ülkede birine yumruk atmanın cezası yok mudur? Ben şimdi gidip birine kafa atsam elimi kolumu sallayıp gidebilir miyim?

Elbette. (Sikerim öyle işi.)

-Teröristler neden Alsancak, Taksim gibi yerler dururken sabahın körü ya da gecenin bir yarısı gibi abuk saatlerde Güngören ya da Şirinyer gibi o kadar da merkezi olmayan yerlere bomba koyuyorlar?

Güngörendeki gece patlamasının nedeninin ingilizce bilmeyen bombacıların am/pm kavramını karıştırdıklarından kaynaklandığını düşünüyorum. (Mantıksız yine de, ama daha az hasarla atlatıldığına sevinmek lazım.)

-Vapurun açık havasında sigara içilmemesinin mantığı nedir?

O bana bile saçma geliyordu. (Evet yurdum insanı yasak dinlemeden içiyormuş zaten, bu soruyu iptal ettim o nedenle.)

-Neden İstanbul'daki otobüslerde telefonla konuşulabiliyorken İzmir'de gayet aynı model otobüslerde telefon yasak?

Çünkü İZULAŞ insanların diğer insanların özel hayatını otobüs gibi kaçış noktası olmayan bir yerde dinlemek zorunda olmadıklarını biliyor. Yaşasın İZULAŞ kahrolsun İETT! Eheh. (İzmirliler üstün insanlar, ondan herhalde.)

-Yolda kadınlara laf atan kırolar gerçekten de bir şansları olduğuna mı inanıyorlar?

Umarım bigün üstlerinden kamyon geçer. (Amin.)

-Pasamed diye birşey gerçekten var mı, yoksa kim oturup böyle birşeyi neden uydurdu acaba?

Google'a pasamed yazıp görsellere tıklayınca Michael Jackson'ın fotoğrafları çıkıyor buna ne diyeceksin? (Çocukken elektrikler kesilince tuvalete gidemezdim onun yüzünden.)

-Bu blog nasıl 16000 bilmemkaç tane hit alabiliyor?

Populersin bebeğim. Ama kötü şöhretin var. (Nada Surf-Popular geldi aklıma. I'm popular. I'm never last picked. I got a cheerleader chick.)

-Durup dururken bana sataşan insanların benimle alıp veremedikleri ya da kendi problemleri ne?

Hımmm............................................................................. (Hmm ya.)

-Karma diye birşey gerçekten var mı?

Ain't karma a bitch? We know Blair Waldorf is. (Three words, eight letters, and I'm yours.)

-Caddebostan sahilde çimler böcek doluyken nasıl Alsancak Kordon'da hiç böcek olmuyor?

Bilmemki. (İzmirliler üstün insanlar dediğim gibi. Böcekler de üstün olmalı.)

-The L Word'deki Papi'ye ne oldu? Nereye kayboldu?

The L World 6 sezonluk bir seri oluşturabildiğine göre dünyada hafife alınmayacak kadar çok eşcinsel var demektir. Olan yine biz straight kızlara oluyor. (Papi'nin gidişi yeni sezonda açıklanacakmış.)

-Colleen Thomas nasıl öldü?

Who the fuck is Colleen Thomas??? (Colleen Thomas could've been the best frickin writer in the entire world.)


Yaz bitince yeniden depresyona girmekten korkuyorum gerçekten. 5 günüm kaldı Türkiye'de. New Shoes dinledim. Yeni ayakkabılar alacağım bugün, böylece depresyona girmem.

Hey, I put some new shoes on,
And suddenly everything is right,
I said, hey, I put some new shoes on and everybody's smiling,
It's so inviting,
Oh, short on money,
But long on time,
Slowly strolling in the sweet sunshine,
And I'm running late,
But I don't need an excuse,
'cause I'm wearing my brand new shoes.

Hello new shoes,
Bye bye them blues.