Monday, 29 September 2014

pride

Bu aralar Londra Pride organizasyonu olarak iç savaş modundayız. Özetlemem gerekirse Pride'in organizasyonunda rolü olan 3-4 farklı takım var. Bu takımların birinin başında Pride'ı diktatör gibi yönetmek isteyen, kendini ne dese tamam diyecek yavşak genç çocuklarla çevrelemiş ve nedense Pride'ın Yönetim Kurulu Başkanı'nın bile ses çıkarmaya cesaret edemediği leş gibi bir adam oturuyor.  Bu adam geçen sene kimsenin yardımı olmadan süper bir iş çıkarmamıza rağmen benim içinde bulunduğum takımı Pride organizasyon komitesinden çıkarmak ve kendi "adamlarını" yerimize koymak istiyor. Kendinden başka herkesin başarısız olmasını isteyen, birilerinin ondan bağımsız olarak iyi bir şeyler başardığını görmeye tahammülü olmayan bir insan.

Bu sırada bu adam ve ekürisi arasında bizim yaptığımız işleri çalıp kendi yapmış gibi gösterme, Yönetim Kurulu'na yalan söyleyerek insanlara çamur atmaya çalışma, ne kadar kendinden 20 yaş küçük erkek varsa hepsiyle kimin eli kimin cebinde oynayıp bunun karşılığında komitede rol vaat etme türü şeyler oluyor. Torpilcilik, yaranmacılık, çıkarcılık ve sırttan bıçaklayıcılık had safhada anlayacağınız. Herkes kendi çıkarı için, "Bunu ben yaptım" diye Pride günü böbürlenebilmek için hareket ediyor, Pride'a ne olduğu ve Pride ruhunun ne anlama geldiği kimsenin umrunda değil. Yönetim anlayışı böyle olduğu için de 3-5 senede bir belediyenin ihaleyle verdiği Onur Haftası'nı organize etme hakkını kazanan her grup başarısız oluyor.

Haftasonu bu konuda yaşanan pek çok grup içi tartışmadan sonra dün akşam sonunda Pride filmini izledim. 1984 İngilteresinde uzun süreli bir madenci grevi sırasında "Polis, hükümet, medya, bize düşman olan herkes aynı zamanda grevde olan maden işçilerine de düşman" diye düşünen bir grup Londralı eşcinselin Galler'deki küçük bir madenci kasabasıyla dayanışmasını anlatan, gerçek hikayeye dayalı bir filmdi. Hem madenciler, hem de büyük şehirli eşcinsellerin ilk başta birlik olmak istememelerine rağmen insanların bireysel hislerini, şüphelerini, çıkarlarını bir kenara bırakarak ortak bir amaç için bir araya gelmesini izlemek gerçekten çok moral vericiydi. O birlik ve beraberlik hissinin yerini kişisel çıkarların aldığını, o eski Pride ruhunun yok olduğunu görmek ise çok üzücü.

Cumartesi günü tüm bunlar olurken Pride gönüllülerinin bir araya geldiği bir buluşma gerçekleştirdik. Daha 19-20 yaşlarında, yeni yeni açılan, hiç LGBT ortamlarda bulunmamış bir sürü insan vardı. Hepsi bizimle ve birbirleriyle buluşmanın, yalnız olmadıklarını hissetmenin onlar için ne kadar önemli olduğunu söylediler giderken; akşam eve geldiğimde de buluşmada ona destek olduğumuz için ailesine açılma cesaretini bulabildiğini söyleyen birinin teşekkür maili bekliyordu beni.

Bir yanda gerçekten Pride'a ve Pride organizasyonunun onlara sağladığı destek mekanizmalarına ihtiyacı olanlar, bir yanda da kişisel hırsları peşinde koşarak Pride'ı duvara toslatan organizatörler. Gerçekten çok üzülüyor insan.