Saturday 9 August 2008

bang bang, shoot shoot

I know you're dying to tell me everything that you want to say, but I'm not listening. Try to tell me everything that you want to say. I know you're trying to force me, feed me lies but I'm on my way. Can you taste it now? I'm dying to watch your face when I walk away. Here's the final bullet to put our love to death. Our days are never coming back. I know it's you. I can forget. Bang, bang. Shoot, shoot. There's a freight train coming to force your head in check. Our love is never coming back. I know it's you. I can forget our love forever ending. You're trying to warm my heart but you freeze my blood. There's ice inside my veins. I'm only dying to watch your face when I turn away, and I'll turn away. But you cannot separate the two things I would live or die for. I'd kill to separate your heart from your head. That's to die for. You're just a waste of a song. You're a simple regret. I thought I knew who you were, but watch how fast I forget. You wore your prettiest dress, but there's a mess in your head. They say old habits die hard. I say they're better off dead, cause you were bitter and cold, but still you burned me alive. You held the match to my skin and poured the fuel on the fire. You're not my favorite mistake. You're just a simple regret. I thought I knew who you were, but watch how fast and watch how well I forget.

Friday 8 August 2008

the LiLo word

Bursa'da eşcinsel kahvesi açıp adını da Gullüm koymuşlar. Neyse, "gullüm yapmak" Lubunca'da "geyik yapmak" anlamına geliyormuş. Milletin Bursa'da kahvesi bile var, bizim İzmir'de bir barımız bile yok, yetkililere sesleniyorum, duysunlar sesimi lütfen.



Ayrıca Sam ve Lilo'nun bir fotoğrafını görünce buraya koymadan duramadım. Lilo benim sevgilim olsaydı bana sarılınca öyle odun gibi durmazdım, Sam'e duyrulur.


Thursday 7 August 2008

i'll fall asleep tonight cause that brings me closer to you

Senin için hayatta kimse için yapmayacağım bir sürü şey yapıyorum ve bu daha 8. gün. Kendimi pis insanların ve ortamların arasına batmış hissederken bütün saflığınla ve hayatımdaki herkesten daha temiz, daha dokunulmamış kalbinle beni herşeyin arasından çekip aldın ve kurtardın, ve ben senin için Türkçe yazıyorum. Sokaklar kendini kaybetmiş leş insanlarla, hasta ruhlarla doluyken sen tamamen bembeyazsın benim için. Ten rengimiz ve ojelerimiz bile aynı :) Yastığının kokusuna, minicik ellerine, şirin saçlarına, birşeyler anlatırken düşündüğünde uzağa bakışına ve dudaklarının aldığı şekle, gece 1'de beni evine alan ailene, senaryona, dürüstlüğüne, söylediğin herşeye, tatlılığına bayılıyorum senin. Daha süper olamazdın sanırım. Ve seni şimdiden deli gibi özledim.

I'm writing again, these letters to you
Not much, I know
But I'm not sleeping and you're not here
The thought stops my heart

I want you to know that I miss you, I miss you so

No more looking, I've found her

now it's istanbul, not constantinople

Salı akşamı Nur'la Alsancak'ta oturup sıkılırken "Napsak? Nereye gidelim?" sorusuna verdiğim "Hadi İstanbul'a gidelim" cevabı üzerine hayatımızın en anlık ve çılgın kararını vererek hesabımdaki bütün parayı çekip taksiyle havaalanına gittik. Ben sevgilimi, Nur da arkadaşını arayıp geliyor olduğumuzu haber verdik, 25 dakika sonra kalkacak olan ilk İstanbul uçağına bilet aldıktan sonra gecenin bir yarısı kendimizi Taksim'de bulduk. Annemin nerede olduğumdan haberi olmadığından ve az sonra İngiliz Konsolosluğu'nda randevum olduğundan şehir sınırları içinde yaklaşık 12 saat geçirdikten sonra dönmek zorunda kaldım, ama gece her uyandığımda yana dönüp melekler gibi uyuyan sevgilimi görmek çok çok ve çok süperdi.

Monday 4 August 2008

faites vos jeux-- haters make me famous

Çeşme'yi haftasonuna erteleyip İzmir'de kalmaya karar verdim. Güneşli bir açık pembe pazartesi günü, Robert Nozick'in Anarşi Devlet ve Ütopya kitabı bitirilmeyi bekliyor masamda. Sonunda avea'mı aldım, mutluyum. Aşık ve mutluyum evet. Mutlu kalmakta da gayet kararlıyım her türlü dış faktöre rağmen.

Karakter problemi yaşayan insanları hayatımda istemiyorum. Karakter problemi derken;

-Egosu boyunu 2 metre geçenleri,
-İşi gücü dedikodu olanları,
-Kendini kanıtlama çabaları içindekileri,
-Dikkat çekmeye çalışanları,
-Arkadan konuşanları,
-Hala kişilik arayışı içinde olanları,
-Kendi tavırlarını geliştirememiş olanları,
-Arkadaş ortamında kabul görebilmek için götünü yırtanları, kendini satanları,
-Durup dururken olay çıkarma gereği duyanları,
-Sıkıntıdan ne yapacağın şaşırdığı için dramatik bir ortam yaratıp başrolünde olmaya çalışanları,
-Adını bile bilmeyen insanlar hakkında konuşup duracak kadar ezik olanları,
-Hayatı boyunca bulunduğu yere tıkışıp kalacak olmalarının acısını başkalarından çıkarmak isteyenleri,
-Kıskanç insanları,
-Başkasının sevgilisine/arkadaşına/eşyasına bilmemnesine göz diken zavallıları,
-İstenmediği halde zorla bir yerinden hayatıma girmeye çalışanları,
-Kısacası her türlü karaktersizi kastediyorum.

Onun dışında blogumu neden bilmiyorum ama takip edenleri, beni tanımak isteyenleri ya da konuşacak birşeyleri olanları tanımak isterdim ben de.