Friday 7 August 2009

champagne for my real friends, real pain for my sham friends

"I've had friends before; the problem is, I have trouble maintaining relationships with my friends. For the most part, I don't want to have to put out the effort it takes to keep friends. I don't want to have to keep calling everyone and finding out what everyone is doing and if they have time for me. I remember friendship used to be more natural than that. I didn't have to beg people for their time. I didn't have to hunt everybody down to know how they're doing, or to tell them how I'm doing. It makes me feel sad to even try having friendships like that. But most importantly, I have a hard time making new friendships because I feel alienated by everyone. I never feel like I fit in or I assume that everyone I meet is going to dislike me the minute we're introduced. I don't know how to stop feeling this way, but I know it's inhibited me from getting to know a lot of people, and prevented nearly everyone from getting to know me."

Nette bakınırken bu yazı çıktı karşıma. Her kelimesine ne kadar katılıyorum anlatamam, o yüzden arkadaşlık konusu üzerine başka birşey yazmama gerek yok. Aşağıda da insanların yazıyla ilgili yorumları var, haklılar sanırım. Bu konuda bir fikri olan?

"You're absolutely right about the time it takes to chase after people. But they're not friends. Friends are people who make the whole deal easy. Friends are people who don't have to be chased, for two reasons, one you enjoy their company, and two they enjoy yours, so there is ZERO effort involved."

"Hey, I feel a lot like you do. Like I can't be bothered with people sometimes, because I don't contact people every day to gossip about meaningless things. I have a friend like that who's constantly berating me for not calling her or texting her, but she certainly wasn't there for me when I went through a break up recently. Maybe that's the reason she wasn't there. But true friends I have come to find don't actually need a reason to be there, they just are. Once you do have a friend that really means something, you'll probably WANT to make the effort without feeling like it's a chore. I feel a lot like you in assuming that people won't like me, or look at me as if I'm not one of them. But hell, I'm not gonna change who I am to suit. You either like me or you don't. And if not? Well, I've not lost anything have I?!!!"

Dina'yı aramam lazım sabah.

The sounds of this small town make my ears hurt
Oh yeah, you caught me. But I caught you one worse
They say, "You want a war? You've got a war."
But who are you fighting for?
The tide's out, the ship's run aground
We drown traitors in shallow water.


I have no idea what your problem is or what crawled up your ass, but please, go drown yourself.

Thursday 6 August 2009

as she shines fully in the sky, the lady shines in my heart, and in my home

The moon is an important entity in any Wiccan’s practice. In the physical world the cycles of the moon affect the tides of the oceans as well as the tides of emotion within people. After all, our bodies are made up of mostly water. Ask any police officer or emergency room nurse. People are affected by the moon. Mythology associates the moon with many Goddesses in many cultures.

The Moon in Wicca is highly revered. She is a primary Goddess. Through her various phases and faces, the Moon guides us through the mysteries of life. The full Moon is the time when you can ask for your heart's desire.

Wednesday 5 August 2009

real love. ridiculous, inconvenient, consuming, can't-live-without-each-other love.

400. post'uma hoşgeldiniz. Pek iç açıcı değil ama sanırım.

Evet, garip bir hüzün içindeyim şu an. Hayatta en beklemediğim, straight gördüğüm hanfendi çok aşıkmış başka bir hanfendiye, onu öğrendim bugün, it's definitely a very gay day today. Ondan beklemediğim tek şey bu değildi ayrıca. Sevdiğim insanların üzülmesinden hoşlanmıyorum, sözkonusu insan en kısa zamanda çok çok mutlu olur umarım, çok hak ediyor çünkü, mucklar ve sevgiler ona kocaman.

İnsanın bir insana deli-gibi-aşığım-seni-asla-unutamam muhabbeti yaptıktan 1 yıl sonra aynı muhabbetleri başkasına yapıyor olması nasıl bir şey ya, gerçekten yani. Çok sinirleniyorum böyle şeylere. Ben bir insanla çok çok şey paylaşmışsam, o insan benim için özelse, ona "Seni hiç unutmayacağım, hep yerin ayrı olacak benim için" sözünü vermişsem gelecekte bana çok büyük bir mallık yapmadığı sürece hayatımdan çıksa da, yerine başkaları gelse de hep benim için ayrı kalır o insan. Bu sözü verdiğim az sayıda insana karşı da gerçekten o sözü tutmuşumdur onlar beni çoktan unutmuş, o lafları yeni ufuklara birlikte yelken açtıkları insanlara etmiş olsalar da, o yeni insanların varlığı benim kalbimi kırıyor olsa da. Söz vermenin, aşkın, sevginin boku mu çıktı gerçekten bu kadar? Her karşına çıkan insana edilecek kadar ucuz mu bazı laflar? Yazık gerçekten, çok yazık. Böyle insanların sevgisi hiç olmasın mümkünse hayatımda.

Is love even still alive?

Lovers keep their secrets
Baby, i'm not sure if this is love
and love can make us greedy
baby i don't think that's for us
It's not for me to be

Lovers keep their distance
Maybe they don't like what they see
and love can make us jealous
Baby there's no right for me to be
It's not for me to see

If we give in
Maybe we'll be like them
I don't want this sadness to be ours
Baby there's no pressure on you

dark sisters join my night flight

Reading Festivali'ne az kaldı, mutlu ve heyecanlıyım. İngiltere'ye dönmeme 2 hafta, okulun başlamasına ise 1,5 ay var ama felaket bir yeni-öğretim-yılı heyecanı sardı beni. Başlasa keşke hemen. Bu sene kendimi gayet derslere verip Current Affairs ve Pagan Society'lerinin tüm toplantılarına katılmayı planlıyorum. LGBT Society toplantılarına da katılsam iyi olur aslında, wasted bir halde sadece partilerine katılmak yok artık!! Ayrıca okula yeni başlayanları Heathrow'dan karşılamak için gönüllülüğe başvurdum bugün, ilginç olabilir.

Pagan Society ve Wiccan ritüelleri. Yaşasın.


Fotoda görmekte olduğunuz sağda camı açık olan evin alt katına taşınıyorum. Sokağın adı All Saints. Yaşasın tek başına yaşamak modundaydım önce ama yok council kaydını yaptır, yok ADSL başvurusu yap bilmemne diye bütün sorumluluklar birden karşıma çıkınca gözüm korktu biraz. Keşke annemle yaşasam hepsini o halletse. Bir de 2 hafta sonra eve gidiyor olmam ve daha bir yatak bile almamış olmam gerçeği var. Bu sene Kent Uni'de son yılım olduğu için alacağım her türlü mobilyayı 1 yıl bile kullanmadan atmak zorunda kalacağım. Aşırı yüksek mobilya fiyatlarını kınıyorum bu yüzden.

Monday 3 August 2009

this party-arty insane

Eski Vaio'm ve yeni netbook'umun arasındaki boyut farkına gelin sevgili okuyucular. Neredeyse 3 kiloluk bir bilgisayarı her gün yanımda gezdirme derdinden kurtulduğuma mı yoksa bilgisayarımın artık 5 dakika değil 5 saniyede açıldığına mı daha çok sevineyim bilmiyorum. Pek bir mutluyum gerçekten. Eskiden olduğu gibi milyonlarca GB'lık video, mp3 ve fotolarla doldurmamakta kararlıyım bu sefer miniği, yaşasın external harddiskler.

Dünyada en beklemediğim sitede en beklemediğim insanla karşılaştım, hala garipsiyorum. Eğer "üstün güç" tarzı birşey varsa başımızda, gerçekten ilginç bir mizah anlayışı olmalı kendisinin.

Effexor yoksunluk belirtileri dayanılmaz hale geldiler bugün, minicik bir doz almak zorunda kaldım o yüzden az önce. Bir an önce bıraksam da yeni ilacıma başlasam istiyorum ama.

Ekim'de Paris'e gitme planlarım oluştu yine. Paris'i özledim, Rue de Rivoli üzerinde küçük bir apartmanda yaşamayı İngiltere'de yaşamaya her şekilde tercih ederim.

Flo-Rida ne kadar süper bir herif ayrıca. Her şarkısına bayılıyorum. Bu yaz her yerde çalıyor olması da beni aşırı bir mutlu etti, İngiltere'de cheesy pop çalan clublar dışında pek duymak mümkün olmuyordu.

Clausewitz'in trinity'sinin Irak ve Afganistan'daki savaşlarda geçerli olup olmadığıyla ilgili essay'ime başlamış bulunuyorum bugün, 1 haftam var bitirmek için. God I hate writing essays.

Sunday 2 August 2009

it's not fair, i think you're really mean

Çok zamandır yazmıyor olduğumu fark ettim. Bilmiyorum, kimin için ne yazıyorum, neden yazıyorum, yazdıklarım benim ya da başkaları için birşeyleri değiştiriyor mu? Rahatlıyor muyum falan? Bir cevap bulamadım bu soruya, öylesine yine yazıyorum.

Gender Studies için master'a kadar bekleyebilirim, zaten 1 yılım kaldı, ama Politics and IR okuyor olmak içimi sıkmaya başladı bu aralar. Neden Creative Writing ya da Journalism okumuyorum diyorum kendi kendime. Journalism olabilir aslında evet, ama Creative Writing bilemiyorum. Yaratıcılık seviyem buraya yazdıklarımdan ibaret değil, alakası bile yok hatta, fazlasıyla yetenekli olabilirim o konuda. Ama yazdığım birşeyi başkasına asla gösteremem eğer işin içine kurgu girerse, çok eminim. Kendi ismimi altına koyarak gösteremem en azından. Sadece kendimi tatmin etmek için aylarca uğraşıp yazmak saçma mı?

Lisa gitti bu sabah, sıkıldım birden. Yalnızlığımı çok sevmeme rağmen o yokken sıkılıyor olmam garip mi?

Pek dışarı çıkacağımı sanmıyorum İngiltere'ye dönene kadar, İzmir'deki her türlü ortam ve insandan aşırı sıkıldım. Yeni birileriyle yeni bir yerlere gitmek istiyorum, var mı öyle birşey?

Laptopum sapıttığı için bugün yeni bir netbook aldım kendime. Hafif ve minik ötesi, aşırı cici birşey. Bayıldım. Diğer yandan Sony Vaio laptopum sadece 3 yıllık olmasına rağmen son 1 yılda aynı ekran arızasını 2. kez yaşıyor, Vaio servisine yollamamaya karar verdim bu kez, hem tamir etmeleri 1 ay sürüyor hem de garanti bitmişse fiyatları oha ötesi. Neymiş, tipi güzel diye Sony Vaio alınmamalıymış.

3 haftam kaldı, yazmam gereken 3 essay var. Meşgul olacağım sanırım bu 3 hafta, şaşırtıcı ama gayet mutluyum bu yüzden. Fazla boş vakit iyi gelmiyor bana.

Effexor olmadan geçen 2. günüm, biraz kafamı-sağa-çeviriyorum-ama-beynim-sanki-10-saniye-sonra-takip-ediyor hissi ve titreme/bayılma-isteği karışımı birşeyler içindeyim. 2 yıl boyunca gayet yüksek dozlarda ilaç kullandıktan sonra normal insanlar gibi hayatta arada sırada canımı sıkan şeyler olabileceği ve bunlarla baş etmem gerektiği gerçeğine alışmam zaman alabilir gibi biraz.

Tamamen kendime odaklanmam sanırım en mantıklısı, hayatımdaki her insanın -pardon D ve D, siz kalıcısınız- geçici olduğunu ve 1-2 istisna dışında hiçbirinin beni asla doğru düzgün tanımayacağını, dolayısıyla kimsenin yanımda olacağına güvenmemem gerektiğini kabullenmem de iyi olur bu arada. E, nasıl yapıyordun acaba sen bunu? Odanda günlerce oturup mutlu olabilen bir insan oldun yıllarca, şu an nerede ne yapıyorsun bilemiyorum ama kıskanıyorum o halini.