Sunday 14 December 2014

maps to the stars

Dün akşam üyesi olduğum bir sitenin partisi vardı. Birlikte gideceğim arkadaşımın işi çıktığından ve siteden kimseyle "Merhaba, ben geldim" şeklinde yanına dahil olacak yakınlıkta olmadığımdan gitsem mi gitmesem mi bir türlü karar veremedim. Bir de üstüne hipoglisemi kaynaklı olduğundan şüphelendiğim, yarı baygın, acayip bir beden ve ruh halindeydim. Yine de kendimi zorlaya zorlaya kalktım, giyindim ve gittim.

Çok az kişinin olduğu, o kişilerin de kenardaki sandalyelerde oturan 45 yaş üstü kadınlar olduğu, sonradan gelen insan olarak benim ortada dikilmek zorunda kaldığım ve dolayısıyla herkesin bakışlarını üzerimde hissettiğim awkward bir ortamdı. Biraz durayım eve giderim düşüncesiyle telefonumda zaman öldürüyordum ki sitenin sahibi yanıma geldi ve bana tek başına gelen başka biriyle tanışmak isteyip istemediğimi sordu.

Sonradan adının Athena olduğunu öğrendiğim o birisiyle konuşarak geçirdik bütün geceyi. Bir yarım saat durur giderim diye düşünürken bir baktım biz konuşurken üç buçuk saat geçmiş, parti bitmek üzere. Ben son otobüse yetişeyim diye dışarı çıktık, durağa yürüdük. Bir kilise bahçesinin önünde beklerken yıldızları izledik. O tek başına kocaman parlayan yıldızın gerçekten yıldız mı, yoksa gezegen mi olduğunu tartıştık. O sırada ardı ardına yıldızlar kaymaya başladı. Dilek tuttum. Eve gelince haberlerden öğrendim ki dün gece Londra üzerinde meteor yağmuru varmış.

Genelde böyle içimden hiç çıkmak gelmeyen günlerde kendimi dışarı çıkmaya zorladığımda gece hep hüsranla sonuçlanır, keşke evde kalıp DVD izleseymişim diye düşünürüm. Ama dün gece iyi ki çıkmışım.