Ben ırkçılığa katlanamıyorum.
Gerçekten, ırkçı söylemler duyduğumda insanların beynini tokatlamak istiyorum.
Türkiye'de bulunduğum son 5 gün içerisinde ülkenin çoğunluğuna ne derece aşılamaz bir Kürt düşmanlığının hakim olduğunu fark ettim. Kürtler'in özerklik isteği ile eskiden tabu bir konu olan ve rahat rahat ifade edilemeyen anti-Kürtçülük artık bar masalarında konuşulur olmuş. Neymiş, Kürtler'in bu ülkedeki menülerde kendi dillerini görme hakkı olmamalıymış. Kimse İngilizce menülere, restaurant/dükkan vs isimlerine, dilimizin McRoyal Menü gibi son derece yabancı kelimelerle dolmasına ses çıkarmıyor ama. Neymiş, burası Türkiye Cumhuriyeti'ymiş, Kürtler yıllardır bilmemkaç bin insan öldürmüş, hepsi bu ülkeyi yıkmak için gizli gizli planlar içindeymiş, falan filan. Bu lafları edenler son derece "Avrupai" bir yaşam süren, sosyal ve ekonomik açıdan üst bir sınıfa ait, üniversite mezunu insanlar. O kadar derin bir nefret var ki, ne kadar tartışılırsa tartışılsın, ne kadar mantıklıca ırkçılığın yanlış olduğu anlatılırsa anlatılsın, bu düşüncelerinin değişmesi mümkün değil. Öyle yetiştirilmişler çünkü.
Homofobi, kadın düşmanlığı, bifobi, transfobi vs; türü ne olursa olsun bu kadar derin bütün nefretlerin altında yatan asıl neden korkudur. İnsanın kendi kimliğinin sabitliğinden emin olamaması, o yüzden farklı olanlara ateş saçmasıdır, kendisini değiştirebilecekleri korkusuyla. Örneğin biseksüellere hiç sıcak bakmadığım bir dönem yaşadım. Şimdi fark ediyorum ki bunun nedeni o dönemde kendi eşcinselliğimin tamamen kesin, asla değişmeyecek bir şey olduğundan şüphe duymam ve bir gün istemesem de bir erkeğe ilgi duymaktan korkuyor olmamdı; o yüzden bu korkuyla yaşamadıkları için biseksüeller benim eşcinselliğimi tehdit edici bir durum oluşturuyorlardı. Türkler'deki Kürt nefretinin de kökeni benzer. Türk insanı her zaman paranoyak olmuştur: İngiltere'de Siyaset Bilimi okuduğumda karşıma çıkan hoca, öğrenci vs. bir tek insandan Türkiye'deki gibi "Derin devlet her şeyi yönetiyor, bütün ipler Amerika'nın (ya da tercihinize göre dünyadaki bir takım elit insanların) elinde, onlar istemese bilmemne olur muydu sanıyorsun" türü komplo teorisini andıran laflar duymadım. Türk insanının ruhunda var bu komplo teoristliği, bu paranoya, bu aşağılık kompleksi. Dolayısıyla Kürtler'in gayet hak verilebilir olan özgürlük isteğini "Ülkemizi bölecekler" olarak algılıyorlar. Burada 3 problem var:
1- Burada olay "Ülkemizi bölecekler" değil. Bu ülke kimsenin "tapulu malı" değil, kimsenin "ülkesi", "Türk toprağı" falan da değil, Türkler'e gelene kadar kimleeer yaşadı Anadolu'da. Kürtler'in, ya da burada yaşayan herhangi bir etnik topluluğun, bu topraklar üzerinde en az Türkler kadar hakkı var. Türkler'in çoğunluk olması buranın "gerçek sahipleri" falan olduğu anlamına gelmiyor. Onu geçtim, alt tarafı toprak parçası yahu. İnsanların böyle maddi şeylere bu kadar bağlanmasını aklım almıyor. Milliyet kavramını hiç aklımın almadığını zaten biliyorsunuzdur beni sık okuyorsanız. Ne Türkiye Cumhuriyeti'ne, ne Türk olmaya, ne bayrağa, milli takıma, ne de benzeri diğer "milliyetçi" şeylere en ufak bir bağım yok. Milliyetçilik insanları koyun güder gibi rahat rahat güdebilmek için kullanılan bir araçtan başka bir şey değil. Türk olmaktan gurur duymuyorum, çünkü tesadüfen olduğum bir şeyle gurur duymak kahverengi gözlü olmamla gurur duymakla aynı mantık. Başardığım şeylerle gurur duyarım ben, ve bir millete mensup olarak doğmuş olmak bir başarı değil, hangi millet olursa olsun.
2- Milliyet kavramına sinir olmamın bir diğer nedeni de artık "milliyet" denen şeyin kalmamış olması. Bu ülkede kim "Türk" Allah aşkına? Kim 7 sülalesini araştırmış, aile ağacını yüzlerce yıl geriye takip etmiş de "Ben Türk'üm" diyebiliyor?
3- "Türk" ve "Kürt" kavramlarına inanıyor bile olsam, bir milliyetin diğerinden neden üstün olduğunu kimse bana açıklayamaz. Ya da neden bir insan grubunun kökeni farklı diye aynı ülkenin vatandaşı olduğu halde "Türk" olanlardan daha az hak sahibi olmasının 21. yüzyılda neden hala kabul edilebilir olduğunu.