Friday 21 August 2009

how could we know we had found treasure

"Perhaps strength doesn't reside in having never been broken... but in the courage required to grow strong in the broken places."

Sevdiğim bir yazarın websitesine bakınırken bu çıktı karşıma, kim söylemiş aradım bulamadım ama hoşuma gitti çok.

Ödevlerim bitmek üzere, yaşasın. Pazar akşamı İngiltere'ye dönüyorum.

Placebo-Ashtray Heart videosu çıkmış, süper. Black Market Music döneminden beri bu kadar bağlanmamıştım Placebo'ya. Benim için o kadar büyük bir önemleri var ve hayatımdaki pek çok kararı, davranışı, duyguyu o kadar etkilediler ki, onları kalıcı bir şekilde üzerimde taşımak ve hep varlıklarından güç almak istiyorum. Placebo dövmesi konusuna geri dönüyoruz evet. Ne yaptırsam karar veremiyorum bir türlü, 6 yıldır falan aklımda bu fikir var ve periyodik olarak hep düşünüyorum ama asla kesin bir karara varamadım. Bütün şarkılarını o kadar çok seviyorum ki..

Leni'nin sözlerinin bir kıtası ve "We can build a new tomorrow, today" üzerinde düşünmekteyim bu aralar.

I kneel before her
Beneath this frozen sky
I beg below her
My limbs are paralyzed
She beats me harder than any kind of guy
My sci-fi lullaby


Hiç fena olmaz aslında sanki, evet.

Ashtray Heart demişken, bu şarkıyı (ya da Placebo'nun son albümünü) ne zaman dinlesem sen aklıma geleceksin sanırım hayatım boyunca, Mi corazón, mesajıma cevap vermedin, merak ediyorum seni iyi misin diye.

Tuesday 18 August 2009

reading 2009 clashfinder

Reading 2009'un tahmini programı. Herşey bu kadar mı çakışır oof sinir olucam çok. Nası seçicem?

she has many skills


Dün gece Digiturk'te CSI: Miami izlerken karşıma Lucy Lawless'ın çıkmasıyla kalbim neredeyse duruyordu direk. Son 2 senedir günümün %60'ını hakkında hikayeler okuyarak, %40'ını da hayaller kurarak geçirdikten sonra birden son derece tall, dark and gorgeous bir şekilde karşımda görünce nefesim kesildi cidden. Ah synchronicity ve Carl Jung. Gerçekten sırf bu kadının varlığı yüzünden hayatım boyunca hiç kimse yeterli gelmeyecek bana, çok çok eminim. Essaylerim bitene kadar Lucy yok, konsantre olamıyorum yoksa.

Lucy Lawless ve Lindsay Lohan'in ikisinin de LL olması bir işaret olabilir mi?

Sunday 16 August 2009

don't let the haters keep you from doin your thang

Dün gece 4'e kadar Birleşmiş Milletler'le ilgili ıvır zıvır okuduktan sonra sabahın 10'unda kalkarak süper bir azimle sinemaya Milk izlemeye gittim. "Ama öldü adamcağız" şeklinde moralim bozulduktan sonra Forum'a Reading için festivalde yağmurda çamurda giyilesi birşeyler almaya gittim. Bir kez daha anladım ki, dünyada biraz alışverişin çözemeyeceği çok az sorun var. Belki de yoktur hatta.

Normalde 9 saatten az uyuyunca hayaletimsi bir varlık olarak gününü sürdüren ben, gelecekte beni süper akademik başarıların beklediğine dair ilahi bir işareti andırırcasına 6 saatlik uykuyla hala essayimle uğraşıyordum 5 dakika öncesine kadar. Çok fena azimliyim bu sene %70 ortalama getirme konusunda, ÖSS'den beri bu kadar hırs yapmamış ve bu kadar metodik bir şekilde çalışmamıştım.

Bir süredir hayat felsefem "Her işte bir hayır vardır" oldu, bahsetmiş miydim hatırlamıyorum. Felaket derecede işe yaradığını fark ettim, tavsiye ederim. Gerçekten de oturup geçmişinizi düşününce en dandik olayların, en mal insanların bile aslında bir sürü olaylar dizisi sonucunda size süper birşey ya da birini katmış olduğunu göreceksiniz. (Örnek: Şu anda X kişisinin karşınıza çıktığı güne lanet ediyor olmanıza rağmen onun sayesinde Y ile tanışmışsınızdır, çok fena dost olmuşsunuzdur, hayatınızda çok önemli bir kararı onun sayesinde vermişsinizdir vb.)

Bu arada son birkaç gündür birkaç insana anlattığım şeyler hakkında, kimseye kızgın değilim gerçekten ve kimseyi suçlamıyorum. Kendimi o insanların yerine koyduğumda neden o şekilde davranma gereği duyduklarını anlayabiliyorum, ben olsam ben de öyle yapardım sanırım, insanın böyle bir durumda olumsuz hiç bir hissi olmaması için aşırı -muhtemelen 20'lerinde elde etmesi imkansız olan- bir olgunluğa erişmiş olması gerekir zaten. Üzgünüm o şekilde hissettikleri için, hoş bir his olmadığından eminim. Negatif düşüncelerden asla olumlu bir sonuç doğmuyor malesef.

"Without hope, the us's give up - I know you cannot live on hope alone, but without it, life is not worth living. So you, and you, and you... You gotta give em' hope... you gotta give em' hope."

i heart brunettes


Gaydar'da online olanlara bakınırken çok sevdiğim bir grubun vokali olan kızın profiline denk geldim az önce. "Pardon çok fena bayılıyorum sana" demek istedim, sonra durdurdum kendimi. Tanışmak ya da tanışmamak?