Friday 23 January 2009

we rock in stilettos hoe!



Uzun zaman sonra yine Unibus ve ardından London Charing X yönünde giden bir Southeastern treninde buldum kendimi, biletlere zam gelmiş evet. İlk görüştüğümüz günden beri Lisa ilk kez beni almaya geç kaldı, gaybarların genel soğuk havasının aksine oldukça samimi ve şirin olan Maidstone'daki o pub'a gidecektik dün gece, yolda içmek için Strongbow istedi canım, Co-op'a gittik, son anda pasaportumun yanında olmadığını fark ettim, üniversite kimliğimde doğum tarihim yazıyordu aslında ama uyuz İngiliz insanları alkol satmıyor yine de pasaportum olmadan, yaşım tutmuyormuş gibi hissettim bir an kendimi, eve uğramaya karar verdik böylece alkol almadan, sonra da ben aslında evde oturup DVD keyfi yapmak istediğimi fark ettim, evde oturduk, Snakebite içtik bir sürü, daha doğrusu o içmedi, ben içtim, 10 gibi de uyuduk. Gündüz Lisa işe gittikten sonra Rocky Horror Picture Show izleyesim geldi, DVD player DVD'yi okumadı, sinir oldum, 2 tane kitap bitirdim gün boyunca. Canterbury'e geri döndüm akşam, sabah Paris'e gidiyorum, malesef hiç de erken kalkasım yok, 9'da evden çıkmam lazım sabah, hala hiçbirşeyimi hazırlamamış halde boş boş oturuyorum.

Snakebite ne kadar mükemmel birşey, gayet ısınmışken bile zevkle içebildiğim tek alkollü içki hatta. Keşke Türkiye'de de olsa, başka şey içmek zorunda kalmasam. Biri Türkiye'de bira kadar ucuz cider satışına başlasın mümkünse. Ve de blackcurrant juice satılsın. Belki vardır gerçi, bilmiyorum. Blackcurrant'ın Türkçe'si ne ayrıca?

Frenk üzümüymüş.




Satışa çıktığı gün sold out olan Peaches + Vitalic konser biletlerini son derece şans eseri bir şekilde ele geçirdikten sonra, yarın Paris'te Peaches izliyor olacağım evet. Şanslıyım pek çok şey için, mutluyum.

Ben Stiller'ın en vasat filmi sanırım ama, The Heartbreak Kid izledim. O Miranda kişiliği ne kadar Michelle Wolff'a benziyor, onun gayet lipstick versiyonu gibi hatta. Gaydar'ım birden zıplamaya başladı, kesin var birşey o kadında. Neyse, "Bitches be crazy" diyip duruyorum filmi izlediğimden beri.

If you say so
I’ll leave home, I’ll leave home

Like the dead that walk before me therein
I can’t believe that you ignore me, such a shame
I didn’t come here to try to hurt you, you hurt me
I’ll never sit back and say ‘that’ll do,’ I’m afraid.

Today I stood and walked away
I’m never coming back this way

Bu şarkıdaki "I didn't come here to try to hurt you, you hurt me" cümlesinin vurgusuna bayılıyorum.

Bitches be crazy!!

Wednesday 21 January 2009

nothing but the local dj

İzmir'den uzaklaştıkça artmaya başlayan mutluluk seviyem %97'ye ulaştı. İzmir'imde elimizi salladıkça bir tanesine çarptığımız acayip insanlara gelsin: You're nothing but the local DJ. "İngiltere'ye gitti diye götü kalktı" hakkımda dolaşan yeni dedikoduymuş geçen gün öğrendiğime göre, 2 yıl öncesinin dedikodusu "İstanbul'a gitti diye götü kalktı"yı gayet yaratıcı bir şekilde modifiye etmiş yine aynı insanlar. Götüm kalkmış olabilir evet, gerçi göt kalkmasından çok artık yılın büyük kısmını tamamen farklı bir çevrede tamamen İzmir'dekilerden farklı -thank god- insanlarla tamamen farklı uğraşlarla geçiriyor olmanın kaçınılmaz etkisi olarak görüyorum ben davranışlarımdaki değişikliği. En azından İzmir-Ekonomi'ye-başladım-artık-çok-cool-bir-kid-olmalıyım-skinny-jeanimi-giyip-myspace-music-sayfası-açayım-bari-kendime-bir-tane-zaten-ne-kadar-ukala-görünsem-karılar-kızlar-o-kadar-peşimde-dolanır-ben-de-Ben-Sherman-gömleğimi-değiştirir-gibi-değiştiririm insanı değilim, değişimim en azından aynı şehrin hatta aynı semtin -Alsancak- sokakları içinde değil, gerçek anlamda önce yüzlerce sonra da binlerce kilometre öteye taşınmış olmamın sonucu olarak gerçekleşiyor (Not: Ekonomi ve Ben Sherman benzetmeleri genel bir insan tipini tanımlamak için random bir şekilde seçildiler). Göt kalkışması durumu İzmir gibi küçücük bir yerde 5 senedir arasında olduğunuz aynı insanların gözleri önünde yaşarken gerçekleştiği zaman benim 1 ay tatilde İzmir'de bulunduğumda insanlar üzerinde bıraktığım etkiden çok daha büyük oranlarda dikkat çekiyor, bunu da bir köşeye not alın.


Sandman delisi oldum bu arada, deli gibi okuyup duruyorum. Yenilerini almam lazım, eBay'in yaratıcısı kim bilmiyorum ama manyak birşey, "it's a gift and a curse" demek istiyorum kim yaptıysa, mükemmel bir icat olmasına rağmen Facebook, MSN, Hotmail, herşeyi kapatıp saatlerce -genelde laptopum bacaklarımı yakmaya başlayana kadar- başka şeye bakmıyorum bile, eBayaholic diye bir kelime yoksa bile yaratabilirim her an.

Ayrıca Lucy Lawless kadar taş birisi var mıdır dünyada? Of of.


Tuesday 20 January 2009

maybe i just set aside the fact that you were broken hearted

İngiltere'ye döndüm, odamda sessiz sakin oturuyorum, evde yine parti var, bütün Willows Court toplanmış sanırım, kalkıp aşağı inesim, sosyal insan olasım yok hiç. Alkaline Trio çalıyordu aşağıda, ben de Alk3 moduma girdim birden.

Efe'yle şarkımızdı Sorry About That, kötü hissettim birden o şarkının sözleri bana artık başkasını hatırlattığı için, genelde şarkıları tek bir insanla özdeşleştirip o insan aklımdan/kalbimden çıktıkça bir daha pek dinlemem çünkü. Üzgünüm, son 1 yıldan fazla zamandır hem onun hem de benim deneyişlerimize rağmen bir türlü varlığını kendi varlığımdan ayıramadığım o insana gelsin bu şarkı, yanında olup sana sarılıp seni mutlu edemiyor olmamı unutturur belki sana.

it hasn't been that long since we drank to the sunset, until it was gone.
and down with it went our pain and fear, as we slowly broke contact more and more, with every beer.
and we passed out in each other's arms, both admitting we'd never felt better.
never felt so warm.
but awoke in each other's eyes, without wearing a stitch of clothing.
we were both deeply in disguise.
and maybe i just set aside the fact that you were broken hearted.
in my own special selfish way.
and if i hadn't set aside the fact that you were broken hearted.
hell knows where your heart would be today.
maybe with me.

seems like it's been so long since we kissed through the darkness, until it was dawn.
up with it came our pain and fear that we'd already lost each other.
we both knew that the end was near.
maybe i just set aside the fact that you were broken hearted, in my own special selfish way.
and if i hadn't set aside the fact that you were broken hearted, hell knows where your heart would be today.
maybe with me.
maybe with me.