Uyku düzenim iyice saçmaladı son 1-2 aydır. Bütün yaz tatilinde 12de uyuyan bir insan olarak neden okulun en zorlaştığı dönemde sabahlar hale geldiğimi bilmiyorum. Ama dönemin de bitmesiyle fark ettim ki aşırı boş zamanım var, ama o boş zamanları boş işlerle o kadar süper dolduruyorum ki günün 24 saati bana yetmiyor. Ve çok da zevk alıyorum bu zaman öldürme hobimden, o kadar ki son 3 aydır falan dışarı çıkmamak için arkadaşlarıma uydurduğum bahaneler çok çok yaratıcı hale geldi, artık ancak kesinlikle bahane uydurulamaz bir durum varsa çıkıyorum. Ebay bağımlılığım doruk noktasında kesinlikle, insanın günde 12 saatini eBay'de geçirmesi normal mi? Bu saatte bile oturmuş alışveriş sitelerinde geziniyorum, üstelik pek birşey aldığım da yok. 25 saatlik bakınma sonucu birşeyler alıyorum ancak. Hedefim 400 pounddan fazla para vermeden kusursuz B'yi bulabilmek..
Saturday, 19 December 2009
Friday, 18 December 2009
you look good in pleasure, in hotels
Felaket karlı+buzlu hava koşulları ve dolayısıyla trenlerin iptal olması nedeniyle okulun son gününün dersleri de iptal oldu.
IAMX boutique'ten IAMX'in Mart sonundaki Londra konserine bilet aldım az önce. Bilet sitelerinin haksız kazanç elde etmesinden şikayetçi oldukları için official sitede bilet satmaya başladıkları yazıyor sitede. Süper bir iş yapmışlar kesinlikle. Bilet sitelerinde alınan her bilet için servis bedeli, bilmemne ücreti falan filan şeklinde aşağı yukarı 10YTL daha fazla veriliyor. Hatta Ticketweb e-maille gönderdiği biletlerden 2 pound gönderim ücreti alıyor ya onun hastasıyım en çok. İnsanları salak yerine koymaya çalışan ticari zekadan nefret ettiğim kadar çok az şeyden nefret ediyorum. İnsanların müzik sevgisi üzerinden kar etmeye çalışanlar olarak bu bilet siteleri ve karaborsacılar 1, eBay'de "Pahalıya satarsam gerçek sanarlar" mantığıyla sahte designer bag satanlar 2. İnsan daha rezil bir iş yapamaz herhalde.
Bir de IAMX şarabı diye birşey var sitede, çok ilginç. Deneyen var mı acaba?
Haftaya yarın İstanbul. Heyecan.
Thursday, 17 December 2009
the frost hits me in the eye and wakes me
Haftalardır essaylerimle uğraşmaktan evden dışarı adım atamazken, okulun bittiği gün dışarı çıkmaya karar vermem ve söz konusu gün kar fırtınası uyarıları yapılmaya başlanması kaderin bir oyunu herhalde. Gerçi çok çıkasım yoktu bugün, ama uyarılara göre yarın sıcaklığın -5'e düşmesi ve karın bu gece çok artması bekleniyormuş, haftasonu trenler iptal yani büyük ihtimalle. Bu da Londra'ya gidememem demek oluyor. Koca ülkenin en çok kar beklenen yerinde yaşıyor olmam ve evin sıkmaktan-çenem-ağrıdı derecesinde soğuk olması ayrıca.
JC de Castelbajac flagship store'a gidilmeli ayrıca Pazartesi kesinlikle, note to self.
Wednesday, 16 December 2009
i break in two over you
Bu yazıyı yayınlamayı düşünmüyordum bu aralar, öylece kayıtlı duruyordu, çünkü mutlu ruh halime uygun değildi, ama gece gördüğüm rüya beni o nostaljik/özleyen ruh halime soktu gayet. Ve şarkı sözlerinin neden bahsettiğini *çok* iyi anlayabiliyorum malesef.
From Autumn to Ashes'in Short Stories with Tragic Endings-Autumn's Monologue-The Fiction We Live üçlüsünü dinliyorum bu aralar çokk uzun süre sonra. 3-4 yıl sanırım? Short Stories'in son 4 dakikası ve diğer 2 şarkı birbirini takip ediyor, dinlenesi kesinlikle.
Did you ever look, did you ever see that one person? And the subtle way that they do these things and it hurts so much? So much like choking down the embers of a great blaze. It's that moment when your eyes seem to spread aspersions and to scream confessions at the insipid sky parting clouds, you let this one person come down at the most perfect moment.
And it breaks my heart to know the only reason you are here now is a reminder of what I'll never have. Standing so close knowing that it kills me to breathe you in. But this table for one has become bearable. I now take comfort in this, I cherish you. Just say that you would do the same for me. For as much as I love Autumn, I'm giving myself to Ashes.
Oh why can't I be what you need? A new, improved version of me. But I'm nothing so good, no I'm nothing. Just bones, a lonely ghost burning down songs of violence, of love and of sorrow. I beg for just one more tomorrow where you hold me down, fold me in deep, deep, deep in the heart of your sins.
I break in two over you. I break in two and each piece of me dies and only you can give the breath of life. But you don't see me, you don't.
Here I'm in between darkness and light, bleached and blinded by these nights where I'm tossing and tortured til dawn by you, visions of you then you're gone. The shock bleeds the red from my face when I hear someone's taking my place. How could love be so thoughtless, so cruel? When all, all that I did was for you.
I break in two over you, I break in two and each piece of me dies and only you can give the breath of life. But you don't see me, you don't. Now you see me, now you don't. Now you need me, now you don't.
Ve "you" insanının verdiği cevap olarak The Fiction We Live:
You might be just what I need. No I would not change a thing. Been dreaming of this so long, but we only exist in this song. The thing is, I'm not worth the sorrow and if you come and meet me tomorrow I will hold you down, fold you in, deep, deep, deep in the fiction we live.
I break in two over you. I break in two and if a piece of you dies, Autumn, I will bring you back to life. Of course I see you, I do.
Sonra "yarın gidip buluşacak olsam" bana "Of course I see you, I do" diyecek bir insanın olmadığı, ve hep yalnız başına şarkılarını söyleyen hüzünlü sesli bir Autumn olarak kalacağım geldi aklıma. Hatta tam olarak şu anda henüz sonuçlanmamış, hala devam ediyor olduğunu düşündüğüm bir hikayenin çoktan bitmiş, trajik sonlu bir kısa hikaye olduğunu fark ettim.
I sure know how to ruin the mood.
From Autumn to Ashes'in Short Stories with Tragic Endings-Autumn's Monologue-The Fiction We Live üçlüsünü dinliyorum bu aralar çokk uzun süre sonra. 3-4 yıl sanırım? Short Stories'in son 4 dakikası ve diğer 2 şarkı birbirini takip ediyor, dinlenesi kesinlikle.
Did you ever look, did you ever see that one person? And the subtle way that they do these things and it hurts so much? So much like choking down the embers of a great blaze. It's that moment when your eyes seem to spread aspersions and to scream confessions at the insipid sky parting clouds, you let this one person come down at the most perfect moment.
And it breaks my heart to know the only reason you are here now is a reminder of what I'll never have. Standing so close knowing that it kills me to breathe you in. But this table for one has become bearable. I now take comfort in this, I cherish you. Just say that you would do the same for me. For as much as I love Autumn, I'm giving myself to Ashes.
Oh why can't I be what you need? A new, improved version of me. But I'm nothing so good, no I'm nothing. Just bones, a lonely ghost burning down songs of violence, of love and of sorrow. I beg for just one more tomorrow where you hold me down, fold me in deep, deep, deep in the heart of your sins.
I break in two over you. I break in two and each piece of me dies and only you can give the breath of life. But you don't see me, you don't.
Here I'm in between darkness and light, bleached and blinded by these nights where I'm tossing and tortured til dawn by you, visions of you then you're gone. The shock bleeds the red from my face when I hear someone's taking my place. How could love be so thoughtless, so cruel? When all, all that I did was for you.
I break in two over you, I break in two and each piece of me dies and only you can give the breath of life. But you don't see me, you don't. Now you see me, now you don't. Now you need me, now you don't.
Ve "you" insanının verdiği cevap olarak The Fiction We Live:
You might be just what I need. No I would not change a thing. Been dreaming of this so long, but we only exist in this song. The thing is, I'm not worth the sorrow and if you come and meet me tomorrow I will hold you down, fold you in, deep, deep, deep in the fiction we live.
I break in two over you. I break in two and if a piece of you dies, Autumn, I will bring you back to life. Of course I see you, I do.
Sonra "yarın gidip buluşacak olsam" bana "Of course I see you, I do" diyecek bir insanın olmadığı, ve hep yalnız başına şarkılarını söyleyen hüzünlü sesli bir Autumn olarak kalacağım geldi aklıma. Hatta tam olarak şu anda henüz sonuçlanmamış, hala devam ediyor olduğunu düşündüğüm bir hikayenin çoktan bitmiş, trajik sonlu bir kısa hikaye olduğunu fark ettim.
I sure know how to ruin the mood.
a distance there is
Uzun zamandır hediye geldiği için Calvin Klein-Truth kullanıyordum, hoş ama aşırı bir bağlılık duymadığım bir parfümdü o yüzden değiştirmek istedim ama neyle değiştirmek istediğimde karar kılmak 2 haftamı falan aldı. Sonunda bu aralar içinde bulunduğum geçmişe dönüş ruh halini yansıtması açısından eski parfümlerimden birini seçmeye karar verdim, Paco Rabanne-Ultraviolet ve ondan sonraki parfümüm Burberry Original arasında gidip geliyordum. Orta son ve lise 1'deyken kullandığım Ultraviolet daha ağır ve "karanlık" bir havaya sahip olduğundan onu kış boyunca kullanıp bahar gelince Burberry'e geçmeye karar verdim sonunda. Bu haftaya Ultraviolet ile başladım, skin chemistry (her parfümün her insanda farklı kokması ve daha az/daha çok dayanması) hayretler içinde bırakıyor beni bazen. Bazı parfümler içinde banyo yapar modunda sıktığım halde çok hafif kokup az dayanıyor olmasına rağmen, Ultraviolet 2 damla sıkınca bile bilmemkaç metre öteden koklanabiliyor ve 2 gün dayanıyor. Çok ilginç.
Bu arada insanlar neden parfüm hediye eder birbirine? Hediye aldığınız insanın zaten kullanıyor olduğu bir parfüm olursa anlaşılabilir ama yeni bir parfüm hediye etmek çok, çok ters geliyor bana. Parfümün çok kişisel olduğunu ve insanın asla başkası için asla doğru parfümü seçemeyeceğini düşünüyorum. Güzel bir koku evet, belki, ama "doğru parfüm", hayır. Parfümlerime "tamamen benim şu anki ruh halimi yansıtıyor" şeklinde bağlılık duymayı seviyorum ve şu ana kadar 3-4 kere yaşadığım, son derece nadir bir durum.
Ultraviolet. Oriental Floral.
Top notes: Apricot, coriander, pepper, pimento, fresh almong, Brazilian rosewood.
Middle notes: Violet, jasmine, rose, Japanese osmanthus (bu ne??).
Base notes: Amber, patchouli, cedar, vanilla.
Floral parfüm sevmem ama floral kokmuyor bu garip bir şekilde. Oriental ve ağır, ama biraz da şekerli gibi kokuyor. Siyah bir zemindeki koyu mor ipeğin üzerinde duran bitter çikolata parçaları gibi..
Tuesday, 15 December 2009
L7
Haziran'da The L Word convention var. Papi, Shane, Alice, ve Lara'nın geliyor olması!! Lara <3
http://www.seanharry.com/L7/
Gidilir mi? bence gidilir.
Bir de Alice is cool, çok ilginç.
http://www.seanharry.com/L7/
Gidilir mi? bence gidilir.
Bir de Alice is cool, çok ilginç.
Sunday, 13 December 2009
peaches feels cream
Bu gece Koko'da Peaches var :)
What else is in the Teaches of Peaches? Huh? What?
too old to feel an earthquake, too cool to even care
I <3 JCDC!! Karl Lagerfeld insanına kıyasla ne kadar yanakları sıkılası kendisi. Arkadaki fotolar mükemmel ayrıca.
Son 1 haftadır ne kadar meşgul olduğumu anlatmam mümkün değil. Kesinlikle abartmıyorum, ÖSS'ye hazırlanırken bile gün içinde 5 dakika boş zamanım olmamacasına meşgul olmamıştım, kafayı yemek üzereydim kesinlikle eğer 1 gün daha sürseydi. 1 hafta içinde 3 tane 10'ar sayfalık essay yazmış bulunuyorum, ki son zamanlarda blog dahil hiçbirşey yazamadığım writer's block ötesi bir dönemdeydim. Şu son birkaç günü atlattıysam hayatta beni kim tutar diye düşünüyorum cidden, bütün haftam 4 saatte bir Ritalin alıp kahveyle beslenerek ve okuduğum en basit cümleyi beynim almaz hale gelene kadar sabahlayıp sonra 3 saat uyuyup tekrar aynı şekilde devam ederek geçti. Bundan sonra en ufak bir beyin aktivitesi gereken herşeyden uzak durmayı planlıyorum 1-2 hafta. Bu dönem bitti ama en azından. Oturduğum yerde bir dünya kilo verdim, nasıl oldu bilmiyorum ama bu dönem sürekli örnek öğrenci modunda ve meşgul olmama bağlıyorum. Günlerdir, scratch that, haftalardır dışarı çıkmıyorum, o kadar ki yarın -teknik olarak bugün- akşam Peaches konseri var, kotlarımın hepsi artık kalçamdan düşüyor ve yeni kot alma ihtiyacı duymuyordum 1 aydan fazla zamandır eve kapanmış olduğum için. Dolayısıyla yarın gidip almam lazım. Ayrıca şu an fark ettim ki günlerdir Word'le yatıp kalkıyor olduğumdan 5 dakikada bir elim sol üst köşedeki save düğmesini arıyor, sonra bakıyorum ki burası Word değil.
2 hafta sonra İstanbul'a geliyorum ve gayet çok heyecanlıyım, çok çok çok özlediğim bir sürü insan var ve son zamanlarda tanıdığım en gelecek vaat eden insan orada. Hayatımdan fazlasıyla memnunum şu anda.
Conforming on a monday
Too often and too cold
But you aren't even listening
Because you are just too old to feel an earthquake
Or too cool to even care
But you aren't even listening
So why should I?
You are a natural disaster
And I've wanted you too much
And now I'm gonna lose
I've wanted you too much
And now I've gotta choose
You're the cause of all this
And I'm sick of trying to please you
And you're gonna feel my emotions coming
Because you're the world
Bir de alakasız olacak ama eBay'den 100 pound'a designer çanta alıp sonra sahte çıktı diye dünyayı yerinden oynatanların hastasıyım. Hiç mi akıl fikir yok acaba? Yarattın bari takip et diyoruz..
Şu an yatsam bütün gün uyurum sanırım.
You are a natural disaster..
Subscribe to:
Posts (Atom)