Milliyet'teki "Eşcinsel karşıtı senatör, eşcinselmiş" başlıklı habere denk geldim az önce.
"Ashburn, eşcinsel hakları tasarılarına karşı çıkmasını ise, “Görev başındayken, kendi görüşlerimi değil, seçmenimin görüşlerini yansıtmam gerektiğini düşündüm” sözleriyle açıkladı. Ashburn, ayrımcılık karşıtı yasaların genişletilmesi, başka eyaletlerde yapılan eşcinsel evliliklerinin tanınması ve öldürülen eşcinsel hakları eylemcisi Harvey Milk’in anısına bir özel gün ilan edilmesi tasarılarını reddetmişti."
Politikacının kendi görüşlerine ters bile düşse seçmeninin görüşlerini yansıtması her ne kadar hoş olsa da son derece ütopik bir durum malesef. California'da ülkenin geri kalanına kıyasla çok daha fazla eşcinselin olduğu düşünülürse insanların Harvey Milk'i anmayı kabul etmeyecek olduklarını sanmam, gerçi eşcinsel evliliklere California'da bile izin verilmemesine çok şaşırıyorum aynı nedenden dolayı. Amerika gibi liberalizm, özgürlük, insan hakları, eşitlik gibi kavramları temel taşlarından biri olarak gören bir ülkede eşcinsellerin hala eşit haklar için savaşıyor olmaları son derece ironik ve içler acısı bir durum. Onu geçtim de, bence burada "kendi görüşlerine ters bile düşse" durumu söz konusu değil, bu adam en az beyaz heteroseksüel erkek seçmenleri kadar homofobik. İnsanın gay olması homofobik olmasını engellemiyor malesef, Cemil İpekçi gibi tiplerin "Muhafazakar eşcinselim, Türkiye'de eşcinsellere yönelik ayrım yok, bence burada Avrupa'dan çok daha özgürler" gibi birbirinden saçma laflar etmelerinden belli olduğu üzere. İnsanın kendi kendinden bu kadar nefret etmesi ne kadar korkunç bir şey.
Denyonun teki de "Her ne kadar kendi de eşcinsel olsa da bunun yanlış olduğunun kendi de farkındaymış. . . !" diye bir yorum yapmış haberin altına. Pes yani, gerçekten pes. Bence böyle insanların karmik bir şekilde başlarına bu nefret dolu düşünceleri yüzünden saat başı taş yağmıyor olmasında bir yanlışlık var.
No comments:
Post a Comment