Saturday 3 November 2007

siyah

Pazartesi günkü TKL sınavım için bir kitap okumam gerekiyor. Cumartesi Yalnızlığı. Cumartesi ve yalnızken okumak istemiyorum öyle bir kitap. Uzun zamandır okumuyorum ki "öyle kitap"lar. Düşünmeme neden olan, içime ağırlık veren kitaplar. Eskiden çok okurdum. Haftada 3-4 tane. Bir kitap vardı, çok eskiden. Lise 1deydim sanırım okuduğumda, ya da orta son. Hayatım boyunca beni o kadar sarsan başka hiç bir kitap olmadı. Kitaba başlamış, başladığım gün bitirmiştim. Kendime gelemediğimi hatırlıyorum uzun süre. Kitabın ilk öyküsünün "Hiç kimseye..." diye başlayan ilk cümlesi, Kinyas ve Kayra'yı Hayatımı Değiştiren Kitap listesinde 2. sıraya itmeme yetmişti. O kitabı, o zamanları hatırladım. Tekrar okumak istedim birden kitabı. Ekşi sözlüğü açtım, kitabın başlığına yazdığım entry'e baktım. 3 yıl geçmişti üstünden. Yazarın başlığına baktım sonra. Öldüğünü yazmışlardı. Tam benim o entry'i yazmamdan 5 gün önce ölmüştü. Birden kendimi çok boktan hissettim. Onu hiç tanımıyordum, ama yine de onun için ağladım. Nedensiz bir şekilde hayatımdan birşeylerin eksildiğini hissediyorum.

"ben bu hikayeleri, yoksulluğun ve umutsuzluğun hayatıma yalın kılıç daldığı günlerde yazdım...
her şey ile hiçbir şey arasındaki farksızlığı anladığım, kendime sığındığım, aya bakmaktan korktuğum, zamanı unuttuğum, saçlarıma düğümler atıp dilimde kor demirler söndürdüğüm günlerde...

bu hikayeleri yazdığım günlerde kedim dişi bir kedi bulabileceğini, kuşum kafesini açık unuttuğumu, sevgilim bu kitapta hiç aşk hikayesi yazmadığımı sandığı için beni terk etti...

oysa kedim kısırlaştırıldığını, kuşum zaten hiç kafesi olmadığını, sevgilimse aşkın sadece yaşanabileceğini bilmiyordu...

senin iz sürmeyi sevdiğini düşünüyorum, bu yüzden bütün bir kitabın içine gizlediğim son hikayeyi bulabilmem için sana her hikayede küçük bir ipucu bıraktım. şimdi yıldızsız, haritasız, pusulasız ve rotasızsın...

gizli hikayeyi, öbür hikayelerdeki ipuçlarını birleştirerek yakaladığında, bunu sakın kimseye söyleme...

bu, seninle aramızda küçük bir sır olarak kalsın."

i fought the war but the war won

At home on a Saturday night for the second time in a row. I hate living alone. I wish I lived with my parents. I'm a little worried about myself. Staying home all weekend watching CSI and bidding on ebay makes me feel a little mental. Well, a little up and down maybe. Went to the Datarock show last night. I was on the front row and having fun until the primitive beings behind me started to get on my nerves. It sucks when adults act like 5-year-olds. It was so annoying that after 10 minutes of seeing Datarock live, I had to leave Babylon before I punched the brains out of those punks (if they had any, that is). I'm really glad the Lo-Fi-FNK gig is at Santralistanbul.

Yesterday I finally bought the Topshop shoes that I had ordered, and guess what, they didn't fit. And they were my usual Topshop size. Now I have to walk all the way back to Topshop and return them. I should have stayed in bed yesterday.

Political Behaviour and Turkish Language mid-terms on Monday.

Registered for TOEFL. As if I actually needed it.

Gonna meet an education consultant on Friday and apply to Universteit Twente.

I really, really need something to excite me. Amaze me, excite me, inspire me, or at least catch my attention. I want something to challenge me. I want to obsess about something. I WANT MY OBSESSION BACK.

Note to self: Ritalin abuse is bad.

Tuesday 30 October 2007

starbucks makes life worth living

Evde sıkıntıdan ölmüş bir halde otururken, ve boğazımın ağrısından zor yutkunuyorken, kapıyı açtığımda bir Starbucks poşeti içinde en sevdiğim kahve ve tatlıyı bulmak, hayatımda yaşadığım en garip anlardan biriydi. Eğer bir çizgi film karakteri olsaydım, o an gözlerimde kalpler yanıp sönmeye başlardı sanırım. Bu hayatım boyunca bir insanın benim için yaptığı en güzel şeydi. Teşekkür ederim. Seni çok seviyorum gerçekten.

Monday 29 October 2007

what's free is yours

So maybe this is what it's like to not remember what it's like not having you around. And I don't believe you'd be here if you could, but then again you never said you would. I make up promises you never made to waste space and time, and make like I'm doing fine, make like I'm having a fun time. Cut off my heart so I feel nothing, so I can't get hurt, so I won't care anymore. I'll be fine if I never feel a thing again. I'll be even better, I'll be all the better then & only then. Come and take away my want, it doesn't matter what I want. I hear lobotomies are free these days. I doubt now your gestures are sincere, you goddamn piece of shit broken mirror. I don't know what I want or what I've got.

What's free is yours, I don't care if you break my heart.

Nasıl Cool Kid Olunur

Bugün sizlerle çok önemli bir konuyu paylaşacağız. Burada az sonra okuyacağınız şeyler hayatınızı değiştirebilir. Belki de dünyayı bile ele geçirebilirsiniz.

Evet sevgili okuyucular, bugün hep birlikte "Nasıl cool kid olunur?" konusunu irdeleyeceğiz. Cool kid nedir, ne yer, ne içer? Cool kid olmak için hangi özelliklere sahip olmalısınız? Herkes cool kid olabilir mi? İşte bütün bu sorularınıza cevap arayacağız hep birlikte.

1) Cool kid olmanın en önemli yolu cool kid gibi görünmekten geçer. Bunun için cool olduğunu düşündüğünüz -ve mümkünse insanların da cool olduğunu düşündüğü- birini seçmeli ve her yönden ona benzemelisiniz. Onun gibi giyinmeli, onun gibi davranmalı ve onun gibi konuşmalısınız. Saçınızı, başınızı, giyim tarzınızı, cinsel tercihinizi, okuldaki not ortalamanızı, müzik zevkinizi ve hobilerinizi seçmiş olduğunuz cool kid'inkilere ne kadar çok benzetirseniz, cool kid olmaya o kadar çok yaklaşmış olacaksınız.

2) Etrafınızda size olabildiğince hayran olan müritleriniz olmadan asla bir cool kid olamazsınız. Cool kid'in esas oğlan olabilmesi için, her zaman başını çektiği bir ordusu olmalıdır. Her zaman bir cool kid olmak istemiş ancak olamamış ne kadar çok insan varsa hepsini çevrenize toplayın. Hizmet edecek yeni bir kraliçe arı arayışı içerisinde olan bu cool-kid-wannabe-arılar, zaten içgüdüleri gereği sizin kıçınızdan ayrılmayacak, her yaptığınızı taklit edeceklerdir. Bir diğer önemli nokta ise, grubunuzun her üyesinin mümkünse cümle sonundaki nokta sıklığında kullandığı size özel kelimeler bulmaktır. Bu kelimeler arasında İngilizce olanları, özellikle de internet ortamlarında Türkçe okunuşu gibi yazılanları makbuldür. Hiç olmadı, anlamsız birkaç sözcük bulun. İnsanların hiç kullanmadığı bu kelimeyi sadece siz kullanırken, ne kadar cool ve ayrıcalıklı olduğunuzun farkına varacaksınız.

3) Internet ortamlarındaki varlığınızı tamamen dozunda tutmalısınız. İşte aşağıda çeşitli internet siteleri ve bir cool kid'in bu siteler hakkında sahip olması gereken fikirler:

80630: "80bin" şeklinde kısaltacağınız bu siteye yıllar önce üyeydiniz, ancak sonradan bozduğu için accountunuzu sildiniz.

Alternatip: Mümkün olan her ortamda Alternatip'e bok atmalısınız. Üyeyseniz de, değilseniz de bok atın. Eğer üyeyseniz, zaten hala üye olmanızın tek amacı forumlardaki salak insanlara laf sokup eğlenmek. Bir cool kid'in nasıl laf sokması gerektiğine daha sonra değineceğiz.

Sosyomat: Eskiden üyeydiniz ancak daha sonra üyeliğinizi sildiniz. Etiket denen olay size saçma geliyor, çünkü siz kendinize etiket yapıştırmayacak kadar coolsunuz.

Myspace: Mutlaka bir myspace accountunuz olmalı. Mümkünse sayfanız private olmalı. Hatta en iyisi, profilinizde comment, top friends list vs hiçbirşey gözükmemeli. Tanımadığınız insanları eklemeye tabii ki tenezzül bile etmeyeceksiniz. Ne de olsa sizin yeni insanlarla tanışmaya ihtiyacınız yok. Ayrıca, arada bir cool kid repliklerinden oluşan bulletinler atmalısınız.

Facebook: Mürit sayınızı arttırmanız için benzersiz bir fırsat. Hiçbir application eklememeli, sayfanızı mümkün olduğu kadar boş tutmalısınız. Fotoğraf en fazla 2 tane ekleyin, bırakın minik arıcıklarınız ekledikleri fotoğraflarda sizi tag'lesinler.

4) Müzikle uğraşmalısınız. Eğer hiçbirşeye yeteneğiniz yoksa, yükleyin bir program, 2 tane ıptıs ıptıs'ı arka arkaya eklemek suretiyle bir şarkı yaratın. Şarkılarınız mümkün olduğunca karmaşık ve deneysel olmalı. Böylece yeteneksiz olduğunuzu iddia eden kendini bilmezlere "Sen ne anlarsın ki" tepkisi verebilir, rezil olmaktan kurtulabilirsiniz. Myspace, Last Fm gibi sitelerden yararlanarak kimsenin bilmediği, Amerika'nın bilmemne köyünden gelmiş gruplar ya da Fransa'nın falanfilan banliyösünden çıkmış DJ'ler bulun ve bunları kendi keşfiniz ilan edin.

5) En önemli konulardan biri ise egonuzun boyutu. Bütün komplekslerinizi, ezikliklerinizi, bir baltaya sap olamamışlıklarınızı toplayın, karıştırın ve kocaman bir ego haline getirin. Ne kadar egoist, narsisist ve ukala görünürseniz, o kadar iyi. Başını çektiğiniz grubunuzla zamanınızın çoğunu, grubunuza ait olmayan insanlar hakkında dedikodu yaparak geçirin. Şehir, ülke hatta galaksi sınırları içerisinde olup biten her türlü olay sizi ilgilendirmeli. Açığını yakaladığınız bir insanı yerden yere vurmaktan hiç çekinmeyin. Mümkünse cool kid mekanı bir yer bulun, stratejik konumu en iyi olan masaya oturun ve önünüzden geçen herkesin arkasından konuşun. Sizden biri olmayan herkese gıcık davranın, hepsini aşağılayın. Cool kid öncesi döneminizi herkesin hafızasından silebilmenizin en iyi yolu budur.

6) Duygusuz görünmek için elinizden geleni yapın. Hiçbir ilişkiniz 1 haftadan uzun sürmesin. Bağlanmayın, bağlandırtmayın. Yakınlık ya da sevgi göstermeye cüret eden olursa, olabildiğince kalbini kırıp kaçın. Bilgisayarınızda masaüstünüzde skorlarınızı yazdığınız bir dosya bulundurun. Hatta her skorunuz ile ilgili fotoğraflı, ayrıntılı bir klasör bulundurmanız daha da makbul.

7) Cool kid gibi konuşun. Msn listenizdeki hiç kimseye çok önemli bir işiniz düşmedikçe ya da çıkarınız olmadıkça asla ilk mesajı atmayın. Konuşmalarınız her zaman kısa ve öz olmalı. Asla ilk mesajı atmadığınız gibi, son mesajı da atmamalısınız. Asla attığınız bir mesaja cevap vermeyen insanları listenizde bulundurmayın, cool kid puanınız zedelenir. Haha, doğrudur, okay, whatever, hm, orrayt, peki, ee?, hadi ya, ne mutlu sana, ilginç, iyiymiş, afferim, ne güzel gibi cevaplar vererek karşınızdakinde "anlattığını takmıyorum" izlenimi yaratın. Kimseyi aramayın, birini görmek için yanıp tutuşsanız bile buluşmayı siz teklif etmeyin. Msn'den çıkarken karşınızdaki ne kadar sıcak bir şekilde hoşçakal/öptüm temalı mesaj yollarsa yollasın, her zaman "bye, ciao, siyu, bay" gibi tek kelimeli cevaplar verin.