The Cure-A Letter to Elise dinliyorum. Sözlükte bu şarkı için yapılan bir yorum var, kesinlikle katıldığım. "Acıtır, her daim acıtır..". 2005 Rock'n Coke'ta The Cure sahnedeyken, ve bu şarkı çalarken, yağmurun yağdığını, bana hep bu şarkıyı hatırlatan insanı, o görmesin diye arkamı dönerek ağladığımı, gözümün önünde olup artık hayatımda olmayışına dayanamayarak The Cure bitmeden çadıra koştuğumu hatırlıyorum.
oh elise it doesn't matter what you say
i just can't stay here every yesterday
like keep on acting out the same
the way we act out
every way to smile
forget
and make-believe we never needed
any more than this
any more than this
oh elise it doesn't matter what you do
i know i'll never really get inside of you
to make your eyes catch fire
the way they should
the way the blue could pull me in
if they only would
if they only would
at least i'd lose this sense of sensing something else
that hides away
from me and you
they're worlds to part
with aching looks and breaking hearts
and all the prayers your hands can make
oh i just take as much as you can throw
and then throw it all away
oh i throw it all away
like throwing faces at the sky
like throwing arms round
yesterday
i stood and stared
wide-eyed in front of you
and the face i saw looked back
the way i wanted to
but i just can't hold my tears away
the way you do
elise, believe i never wanted this
i thought this time i'd keep all of my promises
i thought you were the girl i always dreamed about
but i let the dream go
and the promises broke
and the make-believe ran out...
Seni çok özlüyorum, Elise.
Ve çocukluğumuzu.
Wednesday, 19 March 2008
Tuesday, 18 March 2008
this heart is yours, let it bleed
3 yıl öncesinin playlistlerini dinlerken Further Seems Forever-Bleed çalmaya başladı birden. Sözlerini dinledim, düşündüm. Son zamanlarda fazlasıyla Shanevari hallere düşen aşk -daha doğrusu olmayan aşk- hayatım, benim olduğu gibi pek çok insanın da ilgi alanları içindeymiş meğer. Gayet alakasız insanlardan kulağıma gelip duran dedikoduların en ilginci ise şu anda son derece ayrılmış olduğum eski sevgilime "Tekrar çık benimle nolurrr" şeklinde yalvarmalarım sonucu tekrar çıkmaya başlamış olduğumuz şeklindeydi. Bunu eski sevgilinin psikolojik durumuna verip "Hadi neyse" diyorum ama, kulağıma hiç gelmeyen bunun benzeri daha pek çok şey olduğunun da farkındayım. İnsanların seçimlerimi fazla özgürce bulmaları, ya da sürekli farklı insanlarla görülmemin bazılarının ahlak anlayışlarına ters gelmesi beni rahatsız etmiyor. Bu bahsettiğim nedenlerden dolayı arkamdan konuşmaları bir zamanlar rahatsız ediyordu. Artık o da etmiyor. İlk olarak, ben değer yargılarını kendime tamamen ters bulduğum bu toplumun ahlaki sınırlarını benimsemiyorum; dolayısıyla bu sınırların içine hapsolmuş kişilerin ağzından çıkan laflar üzerimde amaçladıkları o kırıcı etkiyi yaratamıyor. İkinci olarak ise, ya çok az tanıdığı ya da hiç tanımadığı insanların hakkında konuşma gereği duyanları gerçekten çok zavallı buluyorum. Özgüveni tam, kişilik gelişimini tamamlamış, komplekssiz ve yapacak işi gücü olan insanların uğraşacağı şeyler değil bunlar. Bana harcayacağınız dakikalarınızı kendinize ait bir hayat sahibi olmaya harcayın.
Evet, konu çok dağıldı. Bleed dinliyorum demiştim. Varmak istediğim nokta ise, artık ciddi birşeylere hazır oluşumdu.
to every heart that's growing darker
colder and colder
the heart on the sleeve is getting older and older
just cut it open and bleed
it wont be long now
and in time you'll find out
this heart is yours
let it bleed
Evet, konu çok dağıldı. Bleed dinliyorum demiştim. Varmak istediğim nokta ise, artık ciddi birşeylere hazır oluşumdu.
to every heart that's growing darker
colder and colder
the heart on the sleeve is getting older and older
just cut it open and bleed
it wont be long now
and in time you'll find out
this heart is yours
let it bleed
Monday, 17 March 2008
it's you i take, cause you're the truth, not i
I'm getting sentimental again. There's this moment that I recall when I think about being peaceful. I'm laying down on my bed, and watching the crimson shadows dance on the walls in the dimly lit room. I used to love that red bedside lamp. I was 13, and that exact moment, was my most peaceful one. It was February 21th, 2002. I never felt so safe again.
that's the end and that's the start of it
that's the whole and that's the part of it
that's the high and that's the heart of it
that's the long and that's the short of it
that's the best and that's the test in it
that's the doubt the doubt, the trust in it
that's the sight and that's the sound of it
that's the gift and that's the trick in it
you're the truth, not i...
that's the end and that's the start of it
that's the whole and that's the part of it
that's the high and that's the heart of it
that's the long and that's the short of it
that's the best and that's the test in it
that's the doubt the doubt, the trust in it
that's the sight and that's the sound of it
that's the gift and that's the trick in it
you're the truth, not i...
Sunday, 16 March 2008
hold me close
and I'm walking down my own street
the leaves are falling high, high on my feet
I wish I wasn't cold, I wish I wanted the same things
and I keep speaking words and words of thunder
hoping to shake something and feel alive
like a train wreck I'm falling under
but my speech is numb
and I can't help but keep hurting
and I wish that I was younger
and I wish that I was young enough to know better
and I wanted you to hold me close
hold me close.
Uzun zamandır böyle hissetmemiştim. 6 aydır sanırım. Zsa zsa zsu =) Umarım sen o'sundur.
the leaves are falling high, high on my feet
I wish I wasn't cold, I wish I wanted the same things
and I keep speaking words and words of thunder
hoping to shake something and feel alive
like a train wreck I'm falling under
but my speech is numb
and I can't help but keep hurting
and I wish that I was younger
and I wish that I was young enough to know better
and I wanted you to hold me close
hold me close.
Uzun zamandır böyle hissetmemiştim. 6 aydır sanırım. Zsa zsa zsu =) Umarım sen o'sundur.
Subscribe to:
Posts (Atom)