Friday 31 May 2013

liberals giving me a nerve itch

Geçen günkü Depeche Mode faciasından sonra kendimi alışverişe verdim. Bu aralar makyaj malzemesiydi, cilt bakımıydı falan öyle şeylere takmış durumdayım (anti-aging işine ne kadar önce başlanırsa o kadar iyi diye düşünüyorum). Hem kozmetik hem de cilt bakımı ürünleri birbirinden cici olan Soap and Glory'e sardım bu aralar. Fiyat olarak biraz tuzlu, ama yurtdışında denk gelirseniz mutlaka bir deneyin derim.



İngiltere'ye bu sene yaz gelmek bilmedi, Haziran geldi hala montla geziyoruz, ama yine de ışıltılı pudra almasam olmazdı. Uzun zamandır parıltılı ama yüzümü sime bulanmış gibi göstermeyecek bir pudra arıyordum, sonunda buldum.


Işıltılı pudra falan dedim diye her gün makyajla geziyorum sanılmasın. Hafta içleri makyaj yapmak yerine 10 dakika daha uyumayı tercih ettiğimden genelde sadece SPF'li nemlendirici, allık ve renksiz dudak nemlendiricisi sürüp çıkıyorum. Allık olmadan yüzüm çok soluk görünüyor ve maalesef toz allıklar çok kalıcı olmuyor. Stila'nın krem allığını denedim geçenlerde, o da çok doğal durmasına rağmen uzun ömürlü olmadı. Sonunda Soap and Glory'nin jel allığını aldım. Sabah eve giderken sürdüm, işe gittim, iş sonrası dışarı çıktım, 15 saat sonra eve geldiğimde yanaklarım hala pembeydi. Mükemmel!


Bir sonraki durağım Marc by Marc Jacobs oldu. Special Items ürünleri Londra mağazasında pek bulunmuyordu, o yüzden bu iki t-shirt'ü görünce hemen atladım!

Marc Jacobs'ın böyle politik temalı t-shirt'lerine bayılıyorum.



Onun dışında geçenlerde tansiyonum çok yüksek çıktığı ve doktorum beslenmene dikkat et uyarısında bulunduğu için diyete başladım. Tuzsuz hayat gerçekten çok sıkıcı, ama en azından daha sağlıklı beslenir ve hatta evde yemek pişirir oldum. Chorizolu ve karidesli paellam ile mozzarella-domates salatama çok emek verdiğim için paylaşıyorum :)


Uzun bir gün sonrası eve geldiğimde beni Chanel'in promosyon amaçlı gönderdiği seyahat boyu maskaralar bekliyordu. Hiç topaklaşmamasını tuttuğum, ama hacim verici olmasına rağmen varlığıyla yokluğu bir olan bu maskaraya kim niye para verir bilmiyorum, ben vermediğime memnun oldum şahsen.



Son olarak normalde $1400 fiyatlı Marc Jacobs Casey'e eBay'de 54 pound'a denk gelerek günün fırsatını yakaladım sanırım!

Yüzeysel şeylerle dolu bu post'tan sonra Pazartesi daha "derin" mezvularla geri döneceğim.

Thursday 30 May 2013

people are people

Bu aralar cok agresiflestigimi fark ettim onceki gun. Her zaman kolay sinirlenen bir insandim, ama artik sinir oldugum seyler saatlerce aklimdan cikmaz ve baska sey dusunmeme izin vermez hale geldi. Saniyorum ki birkac hafta once ortaya cikan hipertansiyon problemimin nedenlerinden biri de bu.

Sali gunu Depeche Mode konseri vardi. Uzun bir gun sonrasi konserin yapilacagi O2 Arena'ya gittim ve biraz zaman oldurmek icin Starbucks'a oturdum. Yanimda inanilmaz derecede yuksek sesle sakiz cigneyen ve patlatip duran bir adam oturuyordu. Orada oturdugum yarim saat boyunca herif hic durmadan sapir supur sakiz cignedi.

Nedendir bilmiyorum ama cok gurultulu bir sekilde sakiz cigneyen ya da yemek yiyen insanlarin suratinin ortasina yumruk atasim geliyor. Gercekten kendimi zor tutuyorum. Ben ki canim ne kadar cekerse ceksin toplum icinde elmadir, patates cipsidir falan gibi cok ses cikaran seyleri asla yemeyen bir insanim. Bu konuda en ufak bir cekincesi olmayan insanlar cok fena sinirime dokunuyor.

Buna sinirlenmis bir halde Starbucks'tan kalkip konserin yapilacagi alana gittim. Uc saat ayakta dikilmek istemedigim icin ustteki koltuklardan bilet almistim. Konser basladi, onumde oturan ve fena halde sarhos oldugu belli olan gruptan bir tanesi ayaga kalkti. Diger herkes oturuyor, yani goremedi de ayaga kalkti gibi bir durum yok. Ingiltere'de su ana kadar gittim cogu konser mekaninda koltuklu bolumde ayakta durmanin yasak olmasindan yola cikarak "Oturur musunuz lutfen" diye adami uyardim. Ozur dileyip oturacagini dusunurken "Hayir" deyip sacma sapan el hareketleri yapmasi uzerine sinirim tepeme cikti, guvenlik gorevlisine sikayet ederek adami oturtmasini istedim. Bu durumda baska bir mekanda olsam gorevli olaya mudahale eder ve oturmamasi durumunda adam konserden atilirdi. Guvenlik gorevlisi "Ayakta durmak hakki" deyince butun konseri bir bok goremeyerek ve burnumdan soluyarak gecirdim. O kadar sinirliydim ki abartisiz uc saat orada konsere hic konsantre olamayarak, adamin ve gorevlinin yuzsuzlugunden baska sey dusunemeyerek oturdum.

Uc bes gerizekalinin ayakta tepinme hakki nasil baskalarinin sahneyi gorme hakkina ustun geliyor hala anlamis degilim, ilk firsatta mekana uc paragraflik sikayet maili attim. Bu olayin uzerine eve giderkenki 70 dakikalik otobus yolculugunda iPod'umda sessiz, huzurlu sarkilar dinleyerek kendimi ancak sakinlestirebildim. Her zaman haksizliga ugradigimda cok sinirlenirdim, ama boyle malliklar yapanlarin yanina kalinca gercekten icimde siddet uygulama istegi ortaya cikmaya basladi. Keske ben de cogu insan gibi kafama takmadan "Aman bosver" diyerek gecip gidebilsem.