Wednesday 3 July 2013

unhurried, unbothered

İşi aldım! Pazartesi başlıyorum.

Bu arada, Hulu izlerken gözüme şu aralar Amerikan kanallarında yayınlanmakta olan bir Jack Daniel's reklamı takıldı. Jack Daniel's ın hem kendisine, hem de reklamlarına bayılıyorum.




"Unhurried. Unbothered. Left to take their own sweet time, to be everything they can be.

It's too bad we can't all be treated like a barrel of Jack Daniel's."

Jack Daniel's demişken, geçenlerde buradaki bir siteden bir sürü JD ıvır zıvırı kazanmıştım, sonunda geldi. Teşekkürler Jack Daniel's İngiltere!




Monday 1 July 2013

jaeger

Yarın sabah staj yaptığım yerde iş görüşmem var. Pek resmi bir ortam olmamasına rağmen her yerde süren indirimlere dayanamadım ve iş ortamlarında her zaman giyilir diyerek Jaeger'da gördüğüm elbise-ceket bir takıma yatırım yapmaya karar verdim - 400 pound'dan 120 pound'a düşmüştü. Yine de az değil, ama herkesin dolabında acil iş durumları için güzel bir şeyler bulunmasında fayda var diyerek kendimi ikna ettim. Altına da Marks and Spencer'dan bulabildiğim en düşük topuklu ayakkabıyı uyuşturdum.





Görüşmemin nasıl gittiğini haber veririm.

#resistanbul LGBT edition

Cumartesi günü Londra LGBT Onur Yürüyüşü vardı. Her yıl 50 binden fazla insanın katıldığı ve üç saat süren yürüyüşün geçen sene tamamına katılmıştım. Bu yıl kortejde yürüyen grupların hiç birine üye olmadığımdan ve geçidin rengarenk halini görmek istediğimden yürüyüşün geçit kısmını kenardan izleyerek sonuna katıldım.

Sabah arkadaşlarım geldi, boyandık, pankartlandık ve yürüyüşü en önden izleyebileceğimiz bir yer kapmak için erkenden Oxford Circus'a gittik. Bir saatten fazla yerde oturup geçidin bulunduğumuz yere ulaşmasını beklemek zorunda kaldık, kortej bize ulaştığında iki kilometrelik geçit güzergahının her iki tarafı da baştan sona onar sıra halinde izleyici doluydu. Çok renkli ve eğlenceli bir geçit töreniydi, çektiğim fotoğraflar burada.

Bu arada Gezi ve Türkiye'deki LGBT onur yürüyüşüne destek olsun diye özene bezene hazırladığımız pankart yürüyüş boyunca pek çok kişinin dikkatini çekti, kenarda geçidi izlediğimiz sırada önümüzden geçen bir sürü insan bize İstanbullu olup olmadığımızı sorarak yalnız olmadığımız ve direnmeye devam etmemiz mesajını verdi. Pankartın fotoğrafını çeken bir sürü basın mensubu oldu. "İstanbul'da direnen arkadaşlarım var" diyen İngiliz bir trans kadına ve bize Türkçe olarak "Her yer Taksim, her yer direniş" diye bağıran İngiliz bir adama bile denk geldik :) Günün en süper olayı da kortej içinde yürürken pankartı gören ve birden elimizden kaparak pankartla poz veren bu adamdı:


Yürüyüş sonrası bir şeyler yedikten sonra Soho'ya döndük. Gay barların önünde halk ekmek kuyruğu gibi sıralar vardı, kalabalıktan yürünmüyordu, her sokakta bir parti vardı. Bira kutularıyla dolu pis yerlerde oturup pislik içindeki portatif tuvaletlere girmeyi bile nasıl olduysa dert etmediğim o şenlik ortamındaydık gece geç saatlere kadar. Çok, çok güzel bir gündü.

3 Ağustos'taki Brighton Pride'a kadar nasıl dayanacağım bilmiyorum.