Hayatımın bu dönemi bir blog post'u olsa ve bir etiket yapıştıracak olsam "yeni başlangıçlar" diye etiketlerdim. Normalde -yani değişimsiz zamanlarda- bile karakterimin büyük parçalarından olan nostalji hissim bu değişim zamanında artmak yerine tamamen yok oldu. 2 gün sonra kendimi başka bir şehirde bir otel odasında bulduğumda ve koca şehirde sadece bir tek arkadaş dışında herkesin bana yabancı olduğu gerçeğini algılamaya başladığımda geri gelir ama herhalde o nostalji hissi.
Yarın gece Londra'ya dönüyorum. Sabaha karşı abuk bir saatte orada olacağımdan ve otelin check in saati öğlen olduğundan Gatwick havaalanında 4 saatlik bir sleeping pod kiraladım uyumak için. Daha sonra da 4 gece kalacağım otelime gidip ev aramaya başlamayı planlıyorum. O sürede taşınılabilecek durumda bir ev bulamamış olursam ne yapacağıma dair en ufak bir fikrim yok.
Belirsizlik ve haftaya nerede yaşıyor olacağımı bilmemek içimi sıkıyor; ama herşeye baştan başlamak için 3. bir fırsatım olduğu için mutluyum. İlk ikisinde pek başarılı olamamıştım çünkü. Bu sefer öğrencilik hayatımı bir adet social butterfly olarak geçirmeyi planlıyorum. Son yıllarda üzerimden çıkarmadığım asosyalliğim Londra'ya adım attığım anda dolabımın karanlık köşelerinde yerini alacak bu sefer.
Bunları düşünürken aklımda Maximo Park çalıyor:
What happens when you lose everything? You just start again, you start all over again.
Friday, 17 September 2010
Wednesday, 15 September 2010
a broken promise, you were not honest
1 saat önce bir Facebook mesajı yoluyla terk edildim. Bu blog'u açtığım zamanlarda 1-2 aylık bir ilişkiden çıktığımda bile kendimi eve kapatıp haftalar süren ağlama krizlerine tutulduğum düşünülürse bugün 2 yıllık ilişkimin bitmesinin ardından ilk 10 dakikalık şok anında dökülen gözyaşları dışında bir şey hissetmemiş olmam Zero Feelings olma yolunda başarıyla ilerlediğimi gösteriyor (blog'u açmamın amacı da sıfır his olma yolculuğumu kendim için belgelemekti, hence the name Becoming Zero).
Zamanlamasının bok gibi olması dışında benden ayrılan eski sevgilime hiç kızmıyorum. Yakın zamanda zaten böyle bir şey olacağını biliyordum, benim yapmak zorunda olmamam bir rahatlama bile oldu hatta. Benden gizleyerek başka biriyle birlikte olmasına da kızmadığımı tamamen dürüst bir şekilde söyleyebilirim. Aşık olsam herhalde kızardım.
Şu andaki hissizliğim daha olayları tamamen hazmedemediğimden mi kaynaklanıyor bilmiyorum, ama sanmıyorum. Şu anda sadece düzenimin bozulmasına sinir oluyorum, Londra'ya gitmeme 3-4 gün kala bir otel bulmak zorunda oluşuma sinir oluyorum; onun dışında negatif bir hissim yok. Aksine yeni bir okul, yeni bir bölüm, yeni bir şehirle yaptığım yeni başlangıcımı tamamen yeni bir sayfa açarak yaptığım için mutluyum. İkimiz de ayrılığın getirdiği şeylerle uğraşmaya üşendiğimiz için devam eden bir ilişkinin bittiğine de..
Anneme ayrıldığımızı söylediğimde tepkisi "Ne güzel, süper olmuş, böylece kendi sosyal statünde sana uygun birini bulup yeni okulunda yeni insanlarla tanışabilirsin, hem ayrılan o olduğu için şimdi kendini kötü hissediyordur ve o yüzden ondaki eşyalarını ayağına kadar getirir" oldu. Haklı galiba.
Lisede o zamanlar çok aşık olduğuma inandığım ve uzun zamandır birlikte olduğum sevgilimle ayrıldıktan sonra eve dönüşüm hayatımda kendimi en kötü hissettiğim 3-5 andan biriydi. Yolda takside giderken aklıma normalde pek dinlemiyor olduğum Reamonn'dan şarkı sözleri geldi ve ruhumun bütün ağırlığı kalktı o cümle kafamda dönmeye başlayınca: Don't fight the tide, just swim with it.
Yine de içimde "Böyle mi söylenirdi" diye sinir olan eski halimden bir parça şöyle demek istiyor;
I'll find no solace in your poor apologies, and your regret that sounds absurd.
Bu olaydan çıkardığım dersler:
- Yetişme tarzları ve sosyal/ekonomik statüleri birbirinden çok farklı insanların ilişkileri çok istisnai durumlar dışında yürümüyor (bugüne kadar ne kadar aksine çalışsam da öyle ilişkileri hiç yürütemedim ama belki yürütebilen vardır diye istisnaların olabilitesini kabul ediyorum).
- Şu ana kadar çoğu ilişkime karşımdaki insanı yeterince tanımadan ve çok hızlı bir şekilde başladım. Bundan sonra 1 haftadan önce el bile tutmamayı planlıyorum. Şaka bir yana, gerçekten yavaştan alacağım bundan sonra.
- Ben her ilişkimde 3-4 ay sonra sıkılıyor ve sonra aşkla alakası olmayan nedenler yüzünden o ilişkiye devam ediyorum. Bundan sonra bunu yapmayacak ve sıkıldığım an kalkıp gideceğim.
Zamanlamasının bok gibi olması dışında benden ayrılan eski sevgilime hiç kızmıyorum. Yakın zamanda zaten böyle bir şey olacağını biliyordum, benim yapmak zorunda olmamam bir rahatlama bile oldu hatta. Benden gizleyerek başka biriyle birlikte olmasına da kızmadığımı tamamen dürüst bir şekilde söyleyebilirim. Aşık olsam herhalde kızardım.
Şu andaki hissizliğim daha olayları tamamen hazmedemediğimden mi kaynaklanıyor bilmiyorum, ama sanmıyorum. Şu anda sadece düzenimin bozulmasına sinir oluyorum, Londra'ya gitmeme 3-4 gün kala bir otel bulmak zorunda oluşuma sinir oluyorum; onun dışında negatif bir hissim yok. Aksine yeni bir okul, yeni bir bölüm, yeni bir şehirle yaptığım yeni başlangıcımı tamamen yeni bir sayfa açarak yaptığım için mutluyum. İkimiz de ayrılığın getirdiği şeylerle uğraşmaya üşendiğimiz için devam eden bir ilişkinin bittiğine de..
Anneme ayrıldığımızı söylediğimde tepkisi "Ne güzel, süper olmuş, böylece kendi sosyal statünde sana uygun birini bulup yeni okulunda yeni insanlarla tanışabilirsin, hem ayrılan o olduğu için şimdi kendini kötü hissediyordur ve o yüzden ondaki eşyalarını ayağına kadar getirir" oldu. Haklı galiba.
Lisede o zamanlar çok aşık olduğuma inandığım ve uzun zamandır birlikte olduğum sevgilimle ayrıldıktan sonra eve dönüşüm hayatımda kendimi en kötü hissettiğim 3-5 andan biriydi. Yolda takside giderken aklıma normalde pek dinlemiyor olduğum Reamonn'dan şarkı sözleri geldi ve ruhumun bütün ağırlığı kalktı o cümle kafamda dönmeye başlayınca: Don't fight the tide, just swim with it.
Yine de içimde "Böyle mi söylenirdi" diye sinir olan eski halimden bir parça şöyle demek istiyor;
I'll find no solace in your poor apologies, and your regret that sounds absurd.
Bu olaydan çıkardığım dersler:
- Yetişme tarzları ve sosyal/ekonomik statüleri birbirinden çok farklı insanların ilişkileri çok istisnai durumlar dışında yürümüyor (bugüne kadar ne kadar aksine çalışsam da öyle ilişkileri hiç yürütemedim ama belki yürütebilen vardır diye istisnaların olabilitesini kabul ediyorum).
- Şu ana kadar çoğu ilişkime karşımdaki insanı yeterince tanımadan ve çok hızlı bir şekilde başladım. Bundan sonra 1 haftadan önce el bile tutmamayı planlıyorum. Şaka bir yana, gerçekten yavaştan alacağım bundan sonra.
- Ben her ilişkimde 3-4 ay sonra sıkılıyor ve sonra aşkla alakası olmayan nedenler yüzünden o ilişkiye devam ediyorum. Bundan sonra bunu yapmayacak ve sıkıldığım an kalkıp gideceğim.
Subscribe to:
Posts (Atom)