Friday, 22 July 2011

impossible

3 hafta sonra falan 500. kez taşınıyoruz. Şu ana kadar hem kedi koltukların kenar ve üstlerini tırnak törpüleme tahtası olarak kullandığından, hem de eski eşyalarımızı atmaya kıyamadığımızdan hiç bir taşınmamızda yeni eşya almamıştık eve (öyle ki, salon mobilyaları falan benden yaşlı). Ama bu kez taşındığımız evde uzun süre oturacağız gibi göründüğü için yeni eşyalar almaya karar verdik. Odamı nasıl dekore etsem diye stres oluyorum o yüzden günlerdir. Önce duvar kağıdı istemiştim, sonra hiç bir yerde doğru düzgün desen bulamayınca vazgeçip boyada karar kıldım. Canlı ve koyu bir orman yeşili istiyorum, ama hiç bir boya markasında koyu, canlı renk yok bordo dışında. Filli Boya'da yakın bir renk buldum, bakacağım ilk fırsatta.

Bir de antika görünümlü aynalı bir tuvalet masası arıyordum uzun zamandır. 30 yere falan baktıktan sonra Tepe Home ve Bellona'da bulabildim sadece istediğim gibi bir şey, ama fiyatlar 800TL'den başlıyordu. Minik bir masaya o kadar para vermeyi tam bir saçmalık olarak gördüğümden Decortie'de bulduğum mega şirin bir çalışma masasını alıp üstüne ayna ekleyerek tuvalet masasına dönüştürmeye karar verdim. Odam için diğer eşyaları da oradan aldım. Eski eşya bir tek İstanbul'dan beri benimle gezip duran ve üstünde hayatımın en önemli anlarını yaşadığım yatağım, ve değişiklik olsun diye zebra deseniyle kaplayacağım gardrobum kalacak.

Salon için hala kedinin tırnaklamayacağı bir koltuk takımı arıyoruz. Kedisi olan ve bu problemi çözebilmiş olan varsa tavsiyelere açığım.

**

Go.Go Festival videoları sonunda Vimeo'ya konmuş, mutlu oldum.

Wednesday, 20 July 2011

a liquid cure for my landlocked blues

Bugün itibarı ile 22'yi doldurup 23'e ucundan dokunmuş bulunuyorum. Günün şarkısı Bright Eyes - Landlocked Blues olsun mu?

And the world's got me dizzy again
You'd think after 22 years I'd be used to the spin
And it only feels worse when I stay in one place
So I'm always pacing around or walking away


Aynı şehirde uzun süre duramayan, hayatını oradan oraya sürüklenerek geçiren biri olarak bu şarkının sözlerini çok uyduruyorum kendime. Özellikle de 22 olduğum için.

PS. Bu sizce de kusursuz doğumgünü pastası değil mi?


Tuesday, 19 July 2011

anger management

Son birkaç haftadır fena bir sinir içindeyim. İlk başlarda PMT yüzünden böyle olduğumu düşünüyordum, ama takvime bakınca PM olmama daha haftalar olduğunu fark ettim. Ve düşündüm ki; babamın en hoşlanmadığım huyu olan ota boka gereksiz yere sinirlenme huyu bende de ortaya mı çıkmaya başladı ne? Öyle ufak tefek şeylere çok sinirlenip ortalığı birbirine katan insanları geçinilemez ve o moda girince yanına yaklaşılamaz bulduğumdan aşırı sinir semptomları sergiliyor olmamdan rahatsızım.

Özellikle regl öncesi dönemimde (ve bir de o dönem dolunaya denk geldiğinde) ortalığı birbirine katıyorum. Şu aralar da tam o moddayım. Dün mesela Forum'a yemeğe gittik. Gün içinde sabah geç gelen, 10 dakikada bir mola verip evin içinde sigara içen, kedinin huzurunu kaçıran, işleri de doğal olarak geç biten temizlikçi beni zaten iyice germişti. Ülkem trafiği hakikaten de babamın ifadesiyle "dangoz" dolu olduğundan arabayı kullanan ben olmamama rağmen daha da bir sinirlendim yolda. Sonra boş park yeri olmayışı ve annemin mırın kırın edip dar park yerlerine girmek istemeyişinin yine arttırdığı sinir katsayımla birlikte üst kattaki tavukçuya oturduk. "7 TL'ye Efes bira mı olur" diye bir sinir olduktan sonra tavuklu fajita söyledim. Biraz sonra fajitam gayet cızırdamayarak ve tortillası eksik bir şekilde geldi. "Bunun tortillası nerede" diye garsona söyledikten 5 dakika sonra "Buyrun" diye önüme bir adet kocaman dürüm ekmeği koydular. "Bu ne ya" diye baya yüksek sesle söyleniyordum o sırada. Annemin "Neyse artık, bunu ye bir daha buraya gelmeyiz" ısrarıyla "fajita"mı yemeye koyulduktan sonra bir de sour cream'in bildiğimiz sarmısaklı yoğurt - krema karışımı uyduruk bir şey olduğunu ve tavukların aşırı pişirilmekten sert ötesi hale geldiğini fark ettim. Önlü arkalı bir şikayet formu doldurduktan sonra anneme "Niye bahşiş bıraktın ki, hak etmiyorlar" serzenişlerim eşliğinde ayrıldık.

Bugün de kırk yılda bir Yemeksepeti'nden Burger King sipariş vereyim dedim. Siparişim 5 dakikalık yolu 45 dakikada geldi, 11 TL tutmuştu, 20 verdim adama, bozuğu olmadığını ve hemen bozdurup geleceğini söyleyip gitti. 2 saat geçip hala gelmeyince Yemeksepeti'ne mail attım (Burger King TR sayfasında tabii ki ulaşım için bir email adresi yoktu), adam ancak o zaman geldi.

İşini doğru düzgün yapmayan insanlara sinir oluyorum.

Bazen bana bu sinirin fazla Gordon Ramsay programı izlemekten geçtiğinden şüpheleniyorum.

stonewall

İngiltere'nin en büyük LGB örgütü Stonewall LGB öğrenciler için hazırlanan üniversite rehberi Gay by Degree'nin 2012 versiyonunu yayınlamış. Rehberde İngiltere'deki bütün üniversitelerde ve bulundukları şehirlerdeki gay sosyal yaşamla ilgili bilgilerin yanında okullarda LGB derneklerinin bulunup bulunmaması, LGB çalışan ağları olup olmaması, çalışanlara zorunlu LGB konuları üzerine eğitim verilip verilmemesi, LGB öğrenciler için kariyer danışmanlığı ve kişisel danışmanlık gibi imkanların olup olmaması gibi konulara da yer verilmiş. Rehber İngiltere'deki her iki okulumu da (Kent ve Goldsmiths) LGB hayat açısından doğru yansıtıyor, eğer İngiltere'de okumayı düşünen LGB biriyseniz mutlaka bakmanızı tavsiye ederim. Özellikle okulda doğru düzgün işleyen bir LGB derneği olması okul seçiminizi etkilemesi gereken bir faktör bana göre, bir de kayda değer gay hayatı olmayan küçük bir şehirde yaşıyorsanız diğer LGB öğrencilerle buluşabilmek ruh sağlığınızı koruma açısından ne kadar yardımcı oluyor anlatamam. Rehbere mutlaka bir göz atın.

Her ne kadar zaman zaman transfobik ve türevi uyuz davranışlarıyla beni ve çoğu insanı sinir eden bir dernek olsa da Stonewall süper işler yapıyor bazen. Yaptıkları birbirinden yararlı araştırmaların sonuçlarını şirin kitap ve kitapçıklar haline getirip internetten verdiğiniz siparişler üzerine bedava evinize yolluyorlar mesela. Bir sürü poster, sticker ve türevleri de bedava olarak mevcut.

Türkiye'ye dönmeden bir dünya sticker, poster, ve işime yarayabileceğini düşündüğüm her türlü yayını sipariş vermiştim. Starting Out Guide adlı LGB recruitment rehberleri gay-friendly işyeri arayışıma çok iyi gelecek gibi görünüyor. Şahsen asla cinsel yönelimimi gizlememi gerektirecek, ya da homofobinin tolere edildiği bir işyerinde çalışmak istemiyorum.

Siz de İngiltere'de iş arayan bir L, G ya da B iseniz rehbere buradan bakabilirsiniz.

PS. İngiltere'den kastım UK, ama siz anladınız.