Thursday, 29 March 2012

i only want one night, together in our arms

Bu aralar L ve D adlı iki insanla birlikte olduğumdan ve L'nin içimi baymaya başladığından, D'ye ise aşkımsı hisler beslemeye başladığımdan bahsetmiştim. D ile görüşmeye devam ettikçe başka şeye konsantre olamaz hale geldim, onunla olmadığım her anı onu düşünerek ve onunla yaptığımız şeyleri kafamda canlandırarak geçiriyorum. Evde oturduğu günlerde her gün bir kitap bitiren biri olarak son 2 haftadır kitap bile okumadım, okuyamıyorum. Dizi ya da film izleyeyim desem, olmuyor. Deniyorum, 2 dakika geçmeden aklım ona kayıyor. Dolayısıyla ben bu kadar obsesif hale gelmişken, L'yi görmeye devam etmemin imkanı yoktu. Başka biriyle tanıştığımı, aramızda birkaç gün içinde beklenmedik bir bağ oluştuğunu ve şu anda bu bağdan başka şeye konsantre olamadığımı söyledim. Doğru söyleyeni yedi köyden kovuyorlarmış gerçekten. Bu lafım üzerine L bana saydırmaya başladı. Sonra da kendini acındırıp bana kendimi kötü hissettirmeye çalıştı. Doğru kararı verdiğimden bir kez daha emin oldum.

Ve bu bahsettiğim 30 yaşında bir kadın. En son bir insan benden ayrıldı diye (2 haftadır çıktığım biri olduğundan bahsetmeyeyim bile) ona kendini suçlu hissettirmek için triplere girdiğim zaman 15-16 yaşındaydım. Yetişkin olarak hayatıma devam ettiğimden beri terk edilmek beni çok üzüyorsa, terk edildiğim olay mahallinden olabildiğince hızlı bir şekilde uzaklaşıp evde kendi kendime üzülmeyi tercih ediyorum. İki senelik sevgilim beni aylarca aldatıp bunu bir Facebook mesajıyla bana açıkladığında bile kendisine sadece "Peki, tamam o zaman"dan başka hiç bir tepkim olmadı. İstediğimiz olmuyor diye oyuncağı elinden alınmış çocuk gibi başkalarına kendilerini kötü hissettirmeye çalışmak anlamsız bir şey.

LLGFF tüm hızıyla devam ediyor. Pazar izlediğim filmde geçen seneki festivalin en çok bahsettiğim filmi olan Too Much Pussy'nin oyuncularından biri de vardı. Filmdeki insanlardan birinin sevgilisiymiş. Dünya küçük.

Bugün 2 film izleyeceğim. Cumartesi önemli bir gün. Uzun uzun bahsedeceğim yarın.

Bugünlerde aklımda olan iki şarkı:


Sunday, 25 March 2012

katastrophe

BBC'nin düzenlediği müzik festivali Hackney Weekend'in biletleri bugün dağıtıldı. Biletler bedavaydı, ama almak için önceden kayıt olmak ve bugün sabah tükenmeden bir bilet kapmak gerekiyordu. Bir saatten fazla bir süre elim F5 tuşunda çöken sitenin kendine gelmesini bekledikten sonra sonunda Cumartesi gününe bilet almayı başardım. Böyle süper bir line-up, hem de bedavaya! Jessie J ve Lana Del Rey için Pazar gününe bilet almayı planlamıştım (iki güne birden alınmıyor), ama Cumartesi'nin line-up'ı daha ağır bastı gözümde.



Bu yıl 27. kez düzenlenen London Lesbian and Gay Film Festival Cuma günü başladı. İlk filmim olan Kiss Me'ye (Kyss Mig) dün gittim (çok eğlenceliydi, tavsiye ederim). Sağdan soldan tanıdığım bir sürü insan oradaydı, ağzına kadar dolu olan 300 kişilik salonda Goldsmiths'deki hocalarımdan biri de dahil olmak üzere birbirinden alakasız onlarca tanıdıkla karşılaştım. Bu hafta 7 filme daha gideceğim. LLGFF dönemi benim için yılın en sevdiğim zamanı kesinlikle. Başka yerde karşıma çıkmayacak birbirinden süper filmler izlemeye ve o filmleri yaratan insanlarla tanışmaya bayılıyorum. Ve Londra'da yaşayıp gay olmasına rağmen bu festivalden tamamen bihaber olan ya da gitmek için en ufak bir istek duymayan bir sürü insanla karşılaştım bu ara. "What the hell is wrong with you??" demek istiyorum kendilerine. İnsan nasıl bu kadar ilgisiz olabilir? Ya da nasıl bu kadar dünyadan habersiz olur? İlginç.