Wednesday, 9 September 2009

she's a king i wanna be her queen


Daha Reading konserlerinin üzerinden 2 hafta geçmeden yarın yine La Roux izleyeceğim. Günlerdir deliler gibi eBay'de bilet aradıktan sonra sonunda buldum dün gece -hem de normal bir fiyata-. La Roux çılgınlığı aşırı boyutlara ulaşmış durumda İngiltere'de, 11 pound'a satışa çıkan biletler anında sold out olup eBay'de tanesi 50 pound'a satılıp gayet de alıcı buluyor. Benim de Elly manyaklığım official stalker'lık seviyesine hızlı adımlarla yaklaşmakta. Tam evinden emin değilim ama yaşadığı caddeyi buldum ve ciddi olarak boş bir günümde gidip sabahtan akşama turlamayı falan düşünüyorum. Yarın bu saatlerde Elly'le aynı çatının altında olacağımı bilmek kalp atışlarımı kulaklarımda hissettiriyor bana. Kasım'da biri Paris biri Londra olmak üzere 2 konserlerine daha gidiyorum. Ve yetmiyor.

I see her on the cover of a magazine
All dressed up and her hair has caught a healthy sheen
And no one knows, she's got all the things I wanna be
In my dreams, she's the king I wanna be her queen

In my life, all the ladies want a piece of me
But all I want is a baby on a tv screen


She's got cookie little brown eyes.

Monday, 7 September 2009

can you see the real me? can ya?


Cumartesi Brighton'a Quadrophenia müzikalini izlemeye gittik. Normalde müzikallerle alakası olmayan ve hayatımın-en-sıkıcı-saatlerini-geçireceğim modunda girdiğim müzikalden oha şeklinde çıktım. Koltuklarımız en öndeydi, oyuncuların üzerimize tükürük saçabileceği kadar -literally- yakındaydık ve defalarca sıkılmadan izleyebileceğim kadar mükemmeldi, hayatımda çok az şeyden bu kadar etkilendiğimi hatırlıyorum. Bittikten sonra salonun çoğunu oluşturan 60 yaşında Fred Perry'li amcaların ayağa fırlayıp "We are the Mods!" diye bağırmaya başlamaları ilginç bir görüntüydü gerçekten.