-İlaçlarımı saatinde bile içsem bazen sanki içmeyi unutmuşum gibi başım dönüp ellerim titremeye başlıyor, bi garip oluyorum. Neden böyle anlamadım.
-Hande Yener garip garip saç renkleriyle gezmemeli, Sena'nın fotoğraflarından görüldüğü kadarıyla. Kemal Doğulu istediği şekilde gezebilir, hastasıyız.
-"Sevgilimi koluma takarım, Bebek'te 3-5 tur atarım.." ne kadar da yaz şarkısı. Seviyorum.
-Periyodik aralıklarla sürekli gördüğüm birkaç rüya var. Bunlardan biri olan kaçırılma/hapsedilme rüyalarımı bugünlerde çok görmeye başladım ve sonunda hep annemi arayıp "Kurtar beni" diyorum, kadın beni takmıyor hiç.
-Önceki hayatımda kedi olduğuma inanıyorum. Bu kadar eve bağlılık, sürekli kendini sevdirme deliliği ve uyku sevgisi ancak öyle açıklanabilir.
-Vodafone hat alıyorum sevgilimle daha çok konuşabilmek için. Yıllardır avea'lı sevgililerimle Turkcell olmadıkları için mesajlaşmayan ben, sonunda böyle bir karar verdim. 24 saat seni düşünüyorum ve sana bütün gün salak salak mesajlar atmak istiyorum :)
-Pazartesi Çeşme'ye gitsem iyi olacak artık. Perşembe gibi vize için İngiliz Konsolosluğu'nda randevum var. Umarım Alsancak'tadır. Vize soruları da ölüm gibi zaten 202489302 sayfa.
Evet Alsancak'taymış.
-Artık İngiltere'ye gitmek istiyorum mümkünse. Okul hemen başlasa olmaz mı?
-Ayrıca;
"Is your welfare gonna pay for my dry cleaning, you skanky Ocean Shore whore?"
İsteyen üstüne alınsın. Ocean Shore'u da Kadifekale Konfeksiyon Atölyesi olarak değiştirsin.
Saturday, 2 August 2008
Friday, 1 August 2008
lovefool
Dün gece İstanbul'daki evimi boşaltıp İzmir'e döndüm. Peki, neymiş?
-İstanbul'da yaşarken "öff trafik var yine geç kalıcam" gözüyle baktığımız Boğaziçi Köprüsü, şehri terk ederken son kez baktığımızda duygusal anlar yaşamamıza neden olabiliyormuş. (Terk etmek ve son kez bakmak gibi ifadelerimden ne kadar duygu seli modu olduğum anlaşılabilir zaten.)
-Garanti Zone VIP Lounge, her türlü VIP lounge'ı dövermiş. Ve havaalanındaki cafe türevi yerlerde herşeyi fiyatının 5 katı parayla alıp sıkış pıkış oturmaktansa, bankanızın lounge'ında deri koltuklara yayılıp elinizde beleş Jack'n Coke'unuzla msn'e girmek daha mantıklı bir davranışmış.
-Jeux d'enfants adlı pek sevilesi filmde "Yıldırım aşkına inanıyor musun? Salak." şeklinde bir yaklaşımla imkansız olduğu vurgulanan ilk görüşte aşk konsepti gerçekten de insanın başına gelebiliyormuş. Sadece birkaç gündür netten tanıdığım ve ilk mesajımdan itibaren kendimi yıllardır tanıyormuş kadar rahat hissettiğim çok çok şirin birisini hayatımda ilk kez gördükten sonra tamamen ayık bir kafayla ve gerçekten her yerimde hissederek "Ben de seni seviyorum" demek hayatımın şu döneminde en son beklediğim şeydi. Ve buna çok ihtiyacım vardı gerçekten, senin gibi birini tanımaya çok ihtiyacım vardı. Çok mutluyum.
-Dünyanın en üşengeç insanı olarak bilinen İpek kişisinin sevgilisini eve bırakmak için İstanbul'un alakasız ve adını bile bilmediği yerlerine gidip kendi yolunu 2 saat uzattığını duyduğunuzda inanır mıydınız? Love is in the air :)
-İstanbul'da yaşarken "öff trafik var yine geç kalıcam" gözüyle baktığımız Boğaziçi Köprüsü, şehri terk ederken son kez baktığımızda duygusal anlar yaşamamıza neden olabiliyormuş. (Terk etmek ve son kez bakmak gibi ifadelerimden ne kadar duygu seli modu olduğum anlaşılabilir zaten.)
-Garanti Zone VIP Lounge, her türlü VIP lounge'ı dövermiş. Ve havaalanındaki cafe türevi yerlerde herşeyi fiyatının 5 katı parayla alıp sıkış pıkış oturmaktansa, bankanızın lounge'ında deri koltuklara yayılıp elinizde beleş Jack'n Coke'unuzla msn'e girmek daha mantıklı bir davranışmış.
-Jeux d'enfants adlı pek sevilesi filmde "Yıldırım aşkına inanıyor musun? Salak." şeklinde bir yaklaşımla imkansız olduğu vurgulanan ilk görüşte aşk konsepti gerçekten de insanın başına gelebiliyormuş. Sadece birkaç gündür netten tanıdığım ve ilk mesajımdan itibaren kendimi yıllardır tanıyormuş kadar rahat hissettiğim çok çok şirin birisini hayatımda ilk kez gördükten sonra tamamen ayık bir kafayla ve gerçekten her yerimde hissederek "Ben de seni seviyorum" demek hayatımın şu döneminde en son beklediğim şeydi. Ve buna çok ihtiyacım vardı gerçekten, senin gibi birini tanımaya çok ihtiyacım vardı. Çok mutluyum.
-Dünyanın en üşengeç insanı olarak bilinen İpek kişisinin sevgilisini eve bırakmak için İstanbul'un alakasız ve adını bile bilmediği yerlerine gidip kendi yolunu 2 saat uzattığını duyduğunuzda inanır mıydınız? Love is in the air :)
Tuesday, 29 July 2008
bye bye beautiful, don't bother to write
Dün hayatımın en garip 2. gününü yaşadım. Her türlü görmek istemediğim insanı gördüm sanırım Alsancak'ta. Akşam İstanbul'daki evimdeyim, yay!
Gayet huzurlu günümde yüzünü göstererek bembeyaz ve süper temiz bir halının ortasındaki köpek boku gibi davranan insanlara aklımdaki lafları söyleme hakkım var sanırım:
-X, seni tanıdığım 2 aydır aynı şeyleri giyiyorsun, artık kokmuşsundur diye düşünüyorum. 90ların dandik modasından fırlamış gözlüklerinle bilader modunda yürümen çok gülünesi. Zaten dengesizsin.
-Y, sen asil misin yavrum? Hayatında ne başardın, ne özelliğin, ne fazlalığın var ki? İyi ki babanın parası var yoksa o sik kadar zekanla kendi kendine birşey başaramazdın sen. Gerçi hala başaramadın, yıllardır heyecanla bekliyoruz.
-Z kişisi zaten 30 yaşında ailesiyle yaşayan ve minik dünyasının sınırları dışına çıkamamış biri olacağından şimdi ben burada ne desem yazır olur. Vallahi çok yazık ediyorsunuz kendinize haberiniz yok.
Bu arada insanlara mesaj attığımda cevap vermemelerinden hoşlanmıyorum, ailenizden arkadaşlarınızdan artık yanınızda kim varsa telefonunu isteyip cevap verin mümkünse, "kontörüm yoktu" bahanesi biraz zorlama oluyor. Herşeye paranız var, kontöre mi yok? Hattımın faturası kendi kendine ödeniyor ve ben aramak zorundayım sanki sizi eğer dediğim şeyin karşılığını almak istiyorsam.
Yine de dün çok eğlendik ama biz :)
The words you scribbled on the walls
With the loss of friends you didn't have
I'll call you when the time is right
Are you in or are you out?
For them all to know
Bye bye beautiful
Don't bother to write
Gayet huzurlu günümde yüzünü göstererek bembeyaz ve süper temiz bir halının ortasındaki köpek boku gibi davranan insanlara aklımdaki lafları söyleme hakkım var sanırım:
-X, seni tanıdığım 2 aydır aynı şeyleri giyiyorsun, artık kokmuşsundur diye düşünüyorum. 90ların dandik modasından fırlamış gözlüklerinle bilader modunda yürümen çok gülünesi. Zaten dengesizsin.
-Y, sen asil misin yavrum? Hayatında ne başardın, ne özelliğin, ne fazlalığın var ki? İyi ki babanın parası var yoksa o sik kadar zekanla kendi kendine birşey başaramazdın sen. Gerçi hala başaramadın, yıllardır heyecanla bekliyoruz.
-Z kişisi zaten 30 yaşında ailesiyle yaşayan ve minik dünyasının sınırları dışına çıkamamış biri olacağından şimdi ben burada ne desem yazır olur. Vallahi çok yazık ediyorsunuz kendinize haberiniz yok.
Bu arada insanlara mesaj attığımda cevap vermemelerinden hoşlanmıyorum, ailenizden arkadaşlarınızdan artık yanınızda kim varsa telefonunu isteyip cevap verin mümkünse, "kontörüm yoktu" bahanesi biraz zorlama oluyor. Herşeye paranız var, kontöre mi yok? Hattımın faturası kendi kendine ödeniyor ve ben aramak zorundayım sanki sizi eğer dediğim şeyin karşılığını almak istiyorsam.
Yine de dün çok eğlendik ama biz :)
The words you scribbled on the walls
With the loss of friends you didn't have
I'll call you when the time is right
Are you in or are you out?
For them all to know
Bye bye beautiful
Don't bother to write
Subscribe to:
Posts (Atom)