Tuesday, 28 January 2014

only lovers left alive

Bu aralar haftada birkaç kez Chinatown'a gider oldum. Hem evime yürüme mesafesinde oluşu, hem kafayı dim sum'la bozmuş olmam, hem de en sevdiğim sinemalardan biri olan Prince Charles'ın dibinde oluşu sebebiyle Chinatown hızla Londra'daki favori destinasyonlarımdan biri haline geliyor.

**

Pazar günü uzun zamandır deneyimlediğim en güzel günlerden biriydi. Yeni tanıştığım bir arkadaşımla Chinatown'da bir dim sum restoranında öğle yemeği yedikten sonra kendimizi Haagen Dazs'ın kafesine attık. Güzel bir kahve sonrası buluşmamızın asıl amacı olan Prince Charles'daki Mean Girls quote-along etkinliğine gittik. Bilmeyenler için quote-along sinema gösterimleri izleyicinin film boyunca bir ağızdan replikleri söylediği, çılgın eğlenceli etkinlikler oluyor.

Arkadaşım Blue is the Warmest Colour'u uzun zamandır izlemek istediğini, ama evinin yakınlarında gösterimde olmadığı için DVD'sini beklediğini söylemişti. Mean Girls çıkışı bir de baktık ki diğer salonda Blue is the Warmest Colour başlamak üzere. Tabii ki kendimizi tutamadık ve girdik. Böylece filmi Ekim ayından beri sinemada altıncı kez izlemiş oldum.

Sevgililer Günü'nde BFI'da yedinci kez izlemiş olacağım. Hiç de Sevgililer Günü filmi değil, ama olsun.

**

Az önce Only Lovers Left Alive izledim. İlk anından itibaren fena halde kült esintiler taşıyan bir filmdi. İzlenesi.