Wednesday 2 February 2011

closets are for clothes

Facebook listemde gay (ya da en azından biseksüel) olduğundan adım gibi emin olduğum, ancak "Hayatımın ideal erkeği şöyle, böyle" vs. muhabbetleri yapan birkaç kız var. Buna ne kadar uyuz olduğumu daha önceden burada yazmıştım. Bugün de Facebook durumuma yazdım, "Bu insanları out'layasım geliyor bazen" diye (aramızdaki heterolar için out'lamak=gay olduklarını açıklamak). Hakkaten zor tutuyorum bazen kendimi.

Evet, bir yandan biliyorum kimsenin ikiyüzlülüğü, korkaklığı ve yalancılığı beni ilgilendirmiyor.

Ama diğer yandan da böyle insanları omuzlarından tutup şöyle bir sarsasım geliyor, eşcinselliği saklanması gereken bir şey haline getirdikleri için. Çünkü biliyorum ki eğer herkes eşcinselliğini/biseksüelliğini/whatever açıklasaydı, insanlar aslında farkında olmadan bir sürü eşcinsel vs. insan tanıyor olduklarını bilselerdi, eşcinsellik çok daha "normal" ve sıradan bir şey haline gelirdi. Homofobi azalırdı.

Harvey Milk demiş ki:

Gay brothers and sisters... You must come out. Come out... to your parents... I know that it is hard and will hurt them but think about how they will hurt you in the voting booth! Come out to your relatives... come out to your friends... if indeed they are your friends. Come out to your neighbors... to your fellow workers... to the people who work where you eat and shop... come out only to the people you know, and who know you. Not to anyone else. But once and for all, break down the myths, destroy the lies and distortions. For your sake. For their sake. For the sake of the youngsters who are becoming scared by the votes from Dade to Eugene.

İnsanın Türkiye şartları altında ailesine açılmak istememesini anlarım. Çünkü aile insanın değiştirebileceği, silip atabileceği bir şey değil; ailenin kötü bir tepki vermesi riskini alamamak normal. Ama arkadaşlarına out olmayan insanlara saygı duyamıyorum.

Hadi ilk kez eşcinselliğini fark ettiği dönemde açılmak istemeyebilir insan, peki. Ama yıllardır bunun farkında olup, hemcinsleriyle yatıp kalkıp sonra erkek muhabbeti yapmak yalancılıktan başka şey değil. İngilizce'de having your cake and eating it too denen olay bu tamamen, "Ben kadınlarla gönlüme göre takılayım, ama insanlar beni hetero bilsinler, böylece en ufak bir ayrımcılığa/saldırıya uğramayayım" zihniyeti. Ve ben hem kendime, hem çevremdekilere dürüst olmayı seçip gizlenmediğim için Türkiye'de bir sürü salak saçma lafın hedefi olurken; üstelik maruz kaldığım bu homofobinin nedeni böyle tiplerin açılmaması ve o yüzden eşcinselliğin anormal/nadir bir durum sanılması iken, böyle insanlardan neden hiç hazzetmiyor olduğumu anlıyorsunuzdur.

The L Word'deki Alice'in gittiği eşcinsel bir partide gördüğü ünlü bir sporcuya bir süre sonra TV'de homofobik yorumlar yaparken denk gelince sinirlenip adamı out'lamasına benziyor bu. Onun bunu açıklama/açıklamama ikileminde hissediyorum kendimi. Bir yandan kimsenin seçiminin beni ilgilendirmediğini biliyorum, diğer yandan bu ikiyüzlülük sinirlerimi tepeme çıkarıyor.

I would like to see every gay doctor come out, every gay lawyer, every gay architect come out, stand up and let that world know. That would do more to end prejudice overnight than anybody would imagine. I urge them to do that, urge them to come out. Only that way will we start to achieve our rights.
-- Harvey Milk

No comments: