Monday 31 January 2011

i hate you so much right now

Bir süredir insanların gayet Türkçe konuşurken Londra'dan London diye bahsetmesine sinir oluyordum. Bu hafta bunu 3 farklı insandan duyunca artık bu konuda şikayet etme ihtiyacı duydum.

İnsanların "London'a geleceğim, London nasıl güzel mi" türü laflarına SİNİR OLUYORUM.

Central London dışında London demem ben, denedim birkaç kez, bir garip geliyor ağzıma/kulağıma. Central London deme nedenim de Central Londra demenin daha da garip kaçması.

Nedir bu London işi anlamadım. Prag'a giderken "Praha'ya gidiyorum" falan mı diyorsunuz, nedir? Komik valla bu insanlar.

Komik insan demişken, Facebook listemde "Mısır'da devrim oluyor, yaşasın devrim, biletimi aldım Mısır'a gidiyorum" türü insanlar var. Referandumda "Yetmez ama evet" diyeceğini bas bas bağıran bu tiplerin bu devrimsever tavırları beni güldürüyor. Gidince Mısır'da başınıza bir bok gelecek, tutuklanacaksınız/yaralanacaksınız, göreceksiniz o zaman devrim denen şey Facebook üzerinden reklam yapmak gibi değil.

Akıl fikir cidden bazı insanlara.

Birkaç ay önce Soho'da Code'a gittiğimden ve orada birinin beni öpmeye çalışmasından bahsetmiştim. O gece bu söz konusu insana kink ile ilgilendiğimi ağzımdan kaçırmış bulundum. Ağzımdan kaçırmak derken, BDSM'den utanmıyorum, sadece bunu öğrendikten sonra bu insan biraz peşime takıldı. Peşime takılmak derken, kinky bir mekana gideceğim zaman "Ben de gelebilir miyim, hiç denemedim ama ilgim var" vs demeye başladı.

Son gördüğümde kendisi gayet sıradan giyimli, ortalama bir insandı. Cuma gecesi Code'da karşılaştık, üstünde göğüslerini beynine fışkırtan bir korse ve yüzünde "Buradaki herkes bana tapıyor" türü bir ifade vardı. Korsenin verdiği özgüvenden midir, insanların korseli haline ilgi göstermesinden midir bilemiyorum; bir önceki görüşümde bütün gece peşimden dolanan, 2 ay boyunca inbox'umu mesajlarla dolduran insan bu sefer bütün gece ne zaman konuşsak umursamaz ötesi tavırlar içindeydi.

Böyle sonradan görmelik yüzünden eskiden gayet ağzının içine baktığı insanların yüzüne bakmaz hale gelenlere de sinir olduğumu belirteyim. Eski arkadaşlarımdan soğumuş olmamın en büyük nedeni bu oluyor genelde.

Bugün amma çok şeye sinir olmuşum ben. PMS halimden olsa gerek.

Hadi bari biraz daha devam edeyim.

Bu London diyen tiplerden birine Londra'da gittiği mekanları sordum, "G-A-Y" cevabı verdi bana. G-A-Y'dan da tiksiniyorum (hayır, gay'i yazıldığı gibi okumuyorum, G-A-Y harf harf okunuyor). Uyduruk pop müzik çalan, uyduruk pop bir insan kitlesinin takıldığı, uyduruk bir mekan. Londra'nın en popüler gay mekanı, dolayısıyla tıklım tepiş bir ortamda dans etmeye çalışan 18-24 yaş arası üniversiteli kitleyle dolu. Kendim de o yaş grubuna girmeme rağmen o yaşta insanlarla pek ortak noktam olduğunu düşünmüyorum yaşına göre çok daha olgun olan bir kaç insan dışında, dolayısıyla o kitleye hitap eden mekanlardan hoşlanmıyorum. Uyduruk poptan da hoşlanmıyorum, club'lardan da. O yüzden birinin en sevdiği mekan G-A-Y olunca çok büyük ihtimalle hiç uyumlu olmayacağımızı anlıyorum.

Martta İngiltere'nin her yerinden insanların katıldığı, über boyutlarda bir Kadınlar Günü yürüyüşü var kadınlara şiddet karşıtı. Facebook'tan mesaj atıp duruyorlar. Katılmayı düşünmüyorum kesinlikle. Geçen organizasyonlardan duyduğuma göre trans insanlara pek sıcak bakılmıyormuş yürüyüşte, ayrıca seks işçilerine karşı da pek olumlu değiller. Erkeklerin katılımına zaten izin verilmiyor. Bu kadar dışlayıcı politika izleyen bir grupla en ufak bir alakam olsun istemem. Keşke daha fazla insan protesto etse, ülkenin en bilinen feminist yürüyüşü böyle saçma sapan ideolojilerin hakimiyetinde olmak zorunda kalmasa.

No comments: