Saturday, 31 May 2008

emotional rollercoaster

10 dakika önce deli gibi, rahatsız edici derecede mutluydum. Çarşamba gününden beri mutluluktan midem bulanıyordu, heyecandan uyanık durmaya dayanamıyordum, aşırı sevinç ve coşku beynimin içinde zıplıyordu, uyumak istedim, mutluluğumu düşünmezdim böylece. Bugün sabah eve dönerken takside Dalgalandım da Duruldum çalmaya başladı. Cadde'de aşırı trafik vardı, araba ilerlemedi dakikalarca, şarkının sözlerine odaklandım ben de. "Aşık gibi sevmezsen, kardeş gibi sev beni" dedi sonra kim olduğunu bilmediğim güzel sesli adam. Bugünlerde içindeki arabesk esintiler gün ışığına çıkmış olan ben, bu cümleyi duyunca pek bir duygulandım. Eve geldiğimde çoktan bunu unutmuştum. Biraz önce aklıma geldi ve o sesin kime ait olduğunu bulmalıydım, Google sağolsun kendisinin Gripin'in vokali olduğunu öğrendim. Evet, Gripin daha önce pek dinlememiştim, cahilim bu konuda. Daha sonra aynı sesin başka bir şarkısını da eskiden çok seviyor olduğumu hatırladım. Aradım, buldum şarkıyı. Emre Aydın adlı sesine bir türlü ısınamadığım adamla birlikte yapılan Sensiz İstanbul'a Düşmanım adlı aşk acısının 4 dakika 38 saniyeye sıkıştırılmış halini dinledikten sonra içim bir fena oldu. Zaten başlı başına yürek burkan cümlelerden oluşan sözler (Paramparça ne varsa kadınım/ Yokluğunda kaç damla gözyaşı eder adın/ Ne olur, gel, gel, gel, gel/ Ben sensiz İstanbul'a düşmanım) Gripin'in vokalinin sesinden duyunca çok daha incitici oluyormuş evet. "Ne olur" lafı benim için yalvarmanın, çaresizliğin son noktasıdır, asla gereksiz yere kullanmam, bunu da not düşeyim. Ve böylece mutsuz oldum, şarkıyı dinledim, ağlar gibi oldum 10 dakika boyunca, bunu yazmaya başladım, yazının ortalarına geldiğimde hüzün gitmişti. Ruh hallerimin hızına yetişemiyorum.

LiLo Joins the Club

Son 1 yıldır neredeyse her hafta 30 yaşındaki DJ kankası Samantha Ronson ile lezbiyen bir ilişki yaşadığına dair haberlere konu olan Lindsay Lohan, bu kez dedikoduların gerçek olduğunu kanıtlamış gibi görünüyor. İkili Cannes Film Festivali'ndeyken P.Diddy'nin yatında verdiği bir partide öpüşürken görülmüşler. Uzun süre öpüşüp koklaştıktan sonra da el ele yattan ayrılmışlar. Ayrıca ikisinin taktıkları yüzüklerin nişan yüzüğü olduğu, Temmuz ayında evlenmeyi planladıkları konuşuluyor.

Yakın zamanda evleneceklerini sanmıyor olsam da bu ikisinin sevgili oldukları yarım bir beyne sahip olan herhangi bir insan için oldukça barizdi zaten. Şu anda ne kadar mutlu olduğumu anlatamam sevgili okuyucu.



Thank God Lindsay Lohan turned out to be a lesbian!!




I had a gay kid say to me the other day, "Men and women on death row can marry
people on the outside. They’re allowed to get married. And gays want the same
rights as people on death row." I thought that was pretty good thinking.
-Liz Smith, bisexual columnist

Monday, 26 May 2008

tell me why we act so stupid, the games we're playing

Deniyorum, bu ruh halini durduramıyorum. İstediğim olmadan bitmeyecek sanırım.
Ayrıca kendimi öldürecek olsaydım, bana acı veren insanları da beraberimde götürürdüm. Ben öleceksem onlar da ölsün.
Çok sinirleniyorum, birşeyler yapasım var. Çok sinirliyim.

Sunday, 25 May 2008

it's the last call

Sen kazandın, buna daha fazla devam edemem. Bunun olmasını beklediğini biliyorum, umarım mutlu olursun. Kolay birşey değil bu, ama yaşamamı gerektirecek hiçbirşeyin kalmadığı bir noktadayım. Bana göstereceğin en ufak sevgi herşeyi değiştirebilirdi, ama sen birşey yapmamayı seçtin.

Gerçekten çok denedim, ama sanırım hayatta benim için önemli olan hiçbirşeyi doğru düzgün yapamıyorum. Başarısızlıktan başka hiçbirşey yok. Kimseyi hayatımda tutamıyorum. Sevdiğim insanlara problem yaratmaktan başka şey yapamıyorum. Böyle yarım yamalak yaşayamam.

Haftalardır iyi olmadığımı defalarca söyledim herkese, ama anlaşılan hepsi çok meşgul. Dersleri, arkadaşları, sevgilileri, eğlenceleri benden daha önemli. Varlığım ya da yokluğum sizin için fark etmiyorsa, var olmak için bütün bunlara katlanmaya çabalamaya gerek duymuyorum.

Tüm yaşamımı film gibi dışarıdan izliyorum. Uyuyabilmek istiyorum, uyanıkken huzurlu olamıyorum artık. Birisi birşey yapsın, düşüncelerimi alsın ve içimi boşaltsın isterdim, böyle olmaktan çok yoruldum. Elimde değil bu, düzelebiliyor olsaydım bunu yapardım. Uyku hapları olmadan bu ağırlıkla başa çıkamıyorum. Çok yalnızım. Ağlamaktan vücudum acıyor, haplarımı içmek istiyorum, eğer onları içmeye başlarsam duramayacağımdan korkuyorum.

Kalbimi kırdığını hiç bilmemiş ya da buna hiç inanmamış olan onlarca insanın hiç birini affetmediğimi, eğer varsa vicdanlarının asla rahat olmaması gerektiğini, buna neden olduklarını ve bana döktürdükleri tüm gözyaşlarının bedelini ödemelerinin son dileğim olduğunu bilmelerini istiyorum. Eğer umursamış olsaydınız böyle olmayacaktı.

Biri birşeyler yapsın?

Friday, 23 May 2008

i've crossed oceans of wine to find you

The day you went away you had to screw me over, I guess you didn't know. All the stuff you left me with is way too much to handle, but I guess you don't care. You don't need to preach, you don't have to love me all the time. Whatever on earth possessed you to make this bold decision, I guess you don't need me. While whispering those words I cried like a baby hoping you would care. You don't need to preach, you don't have to love me all the time.

sing me something soft, sad and delicate

You would kill for this,
just a little bit,
just a little bit..


23 gün 24 gece sürdü yağmur. Cehennem sıcağında benim odamı sel bastı. Birlikte sinemada izlediğimiz reklamdaki gibi, yüzmeye başladı eşyalar. Kaçmak istedim, odamın kapısını açtım, Hamamböceği Osman'la göz göze geldim o anda. Ya aşkımın gözyaşlarında boğularak ölecektim pembe yatağımda, ya da Osman öldürecekti beni. Osman giremesin diye kapıyı kapattım. Boğularak ölmenin ne kadar kötü olacağından bahsetmiştik Salı günü seninle. Ölümümün ilaçlarımdan olacağını söylemiştin. Evet, öyle de olmalıydı zaten, ölümümü sana ithaf edebilirdim böylece. Aslında aşk zehirlenmesinden ölmek isterdim, Love Is In The Air son düşüncem olabilirdi böylece, ama bu da idare ederdi. Aşkında boğularak ölen ilk insan olurdum belki, Isobel Hastalığı literatüre geçerdi bizim sayemizde. Eskiden seninle sarılarak uyuduğumuz pembe yatağıma yattım, uyku haplarımı bulamadım. Sanırım bitmişlerdi. Seroquel içtim birkaç tane. Sonra öldüm.

Moving in slow like the smoke from your cigarette,
Every step closer's a step that we both will regret,
Keeping a tally, but who can keep track?
Your overreacting is taking me back to a time better left alone

Holding onto the phone,
Holding onto this glass,
Holding onto the memory of what didn't last.
Waiting for better words,
They'll never come.
So dry your eyes,
It's better now it's done...

I never lost so much.

Wednesday, 21 May 2008

artık gel nerdeysen





4 gün 4 gece ağladım ben
4 gün 4 gece yağdı yağmur
Yaşlarımı saydım içimden
Hiç haber yok ki senden

4 gün 4 gece bekledim ben
4 gün çıkmadım hiç evimden
Ölür gibi yapınca acım diner mi sence?

Artık gel nerdeysen
Bu uğursuz yağmur dursun
Artık gel nerdeysen
Bu yürek huzur bulsun

Monday, 19 May 2008

life is unfair

Yeni blog. Yeni başlangıçlar. Yeni mutluluk.

http://littlegourmets.blogspot.com

meet me at your heart, i'm in your veins

Came home from a night out. I cannot let go. Have I not suffered enough? Sorrow, you have made my days of sorrow. Trust me I have paid. I am sorry, I am as sorrowful, regretful, repentant, remorseful, upset, depressed, gloomy, frustrated, heart-broken, lovelorn, hurt and any other sad adjective as a human being could ever be. I could forget you, I could erase the memories, I just do not want to. I will suffer you gladly until you look me in the eye and tell me that you do not love me and will never do. You owe me this, please, unless you tell me you have nothing left for me, I will always hope one day you will return. If only you had asked, I would have done anything. What more can I give you? Everything I have is yours to take, your coldness breaks my heart. Either love me, or tell me to fuck off. Please.

Sunday, 18 May 2008

harm none

Too Late To Apologize dinlerken yapmış olduğum hataları, kalbini kırdığım insanları düşünüyorum. Hayatım boyunca asla hak etmeyen bir insanın kalbini bilerek kırmadım. İsteyerek kırdığımda ise, karşımdaki insanın bana yapmış olduğu bir yanlışı bahane gösterdim kendime. İnsanlar ufak hareketlerinin bile beni ne kadar kırabileceğini hiç bilmediler, en takmıyor göründüğüm insanlar bile tek kelimeleriyle kalbimi kırabiliyorlardı, bunu dışarı hiç vurmasam da. Kırıklığımı intikam planlarımla örttüm, bana yapılan herşeyin karşılığını ödettim insanlara. Anlayamamış olduğum şey, onların zaten daha sonra bir başkasından bana yaşattıkları acının karşılığını bulacaklarıydı. Böylece verdiğim karşılıklar yine bana hayatımda daha fazla zorluk olarak geri döndü. Hayatımda gözümün içine baka baka, tamamen davranışlarının farkında olarak kalbimi kıran 3 kişi oldu. Ben bugüne kadar 3 kişiyi kırdım. Birine ne şekilde bir kötülük yaptıysam, trajikomik derecede benzer ayrıntılarla dolu bir durumda ben de kırıldım bir süre sonra. Bundan sonra sonuçlarını düşünerek davranmakta kararlıyım. Bir gün alakasız da olsa bir insanın birine ihtiyacı varken yanında olursam, benim için de birileri olacaktır. Bence buna hepiniz dikkat etmelisiniz. Bir cümlenin ya da bir bakışın bile çok şeyi değiştirebileceğini, hiç bir kinin tutmaya değer olmadığını unutmayın.