Friday, 23 May 2008

sing me something soft, sad and delicate

You would kill for this,
just a little bit,
just a little bit..


23 gün 24 gece sürdü yağmur. Cehennem sıcağında benim odamı sel bastı. Birlikte sinemada izlediğimiz reklamdaki gibi, yüzmeye başladı eşyalar. Kaçmak istedim, odamın kapısını açtım, Hamamböceği Osman'la göz göze geldim o anda. Ya aşkımın gözyaşlarında boğularak ölecektim pembe yatağımda, ya da Osman öldürecekti beni. Osman giremesin diye kapıyı kapattım. Boğularak ölmenin ne kadar kötü olacağından bahsetmiştik Salı günü seninle. Ölümümün ilaçlarımdan olacağını söylemiştin. Evet, öyle de olmalıydı zaten, ölümümü sana ithaf edebilirdim böylece. Aslında aşk zehirlenmesinden ölmek isterdim, Love Is In The Air son düşüncem olabilirdi böylece, ama bu da idare ederdi. Aşkında boğularak ölen ilk insan olurdum belki, Isobel Hastalığı literatüre geçerdi bizim sayemizde. Eskiden seninle sarılarak uyuduğumuz pembe yatağıma yattım, uyku haplarımı bulamadım. Sanırım bitmişlerdi. Seroquel içtim birkaç tane. Sonra öldüm.

Moving in slow like the smoke from your cigarette,
Every step closer's a step that we both will regret,
Keeping a tally, but who can keep track?
Your overreacting is taking me back to a time better left alone

Holding onto the phone,
Holding onto this glass,
Holding onto the memory of what didn't last.
Waiting for better words,
They'll never come.
So dry your eyes,
It's better now it's done...

I never lost so much.

No comments: