Sunday, 20 March 2011

i remember

Yeasayer'ın multikültürellik ve dünyadışılığı toz pembe tonlarına bulayıp sunan (evet, bu albüm bana tam o hissi veriyor) albümü Odd Blood geçen sene aşağı yukarı bu zamanlar piyasaya çıktığında verdiğim ilk tepki "Ne kadar garip bir müzik, ve ne kadar mükemmel" olmuştu. Yıllardır hiç bir gruptan ilk dinleyişte etkilenmediğim derecede etkilenmiştim Odd Blood CD'sini güneşli bir öğleden sonra Lisa'nın arabasında Kent kırsalından geçerken ilk kez dinlediğimde.

Daha sonra Paskalya tatili için Türkiye'ye döndüm, İstanbul'da The Marmara'da geçirdiğim o uzun haftasonunun soundtrack'i oldu bu albüm benim için. Eskiden kendimi çok ait hissettiğim bir şehre artık tamamen yabancılaşmış olarak, bir otelde kalmak üzere gittiğim bir geziydi. Alize, Yağmur ve Cansu'yla geçti o haftasonu; birisi o günden beri konuşmadığım ve o akşamdan sonra hiç tanımadığım birisi haline gelmiş olduğunu anladığım bir insan, birisi tanıştığıma lanet ettiğim biri, diğeri de arada hala konuşuyor olsam da sonra bir daha görmemiş olduğum bir insan.

O haftasonu Adalar'a gittim. Cansu'yla birlikteyken ona hep Adalar'a gitmek istediğimi söylerdim; o zamanlar onunla bir kış akşamı Adalar'a gidip boş sokaklarda gezindikten sonra oda kahvaltı küçük bir yerdeki odamıza gidip güzel bir şarap içme, sonra da sarılıp uyuma hayali vardı kafamda. İstanbul'da yaşarken yapmadığıma pişman olduğum tek şey bu oldu hep. Onunlayken bunu hiç yapmadık, bir sürü nedenden dolayı, ondan sonra da birlikte oraya gitmek isteyeceğim biri çıkmadı karşıma. 2 yıl sonra İstanbul'a döndüğümde güneşli bir bahar günü annemle hayatımda ilk kez Adalar'a gitmek garipti o yüzden. Hüzünlüydü. Dönüşte Cansu'yla buluşmak, hiç zaman geçmemiş gibi eskiyi aramamız ama ikimizin de artık çok başka yerlerde olduğunu fark edişimiz, ve sonra her şeyin kopma noktasına ulaşması da öyleydi. Ve bunlar olurken iPod'umda çalan albüm Odd Blood'dı. Ne zaman bu albümü dinlesem, hep günün son saatlerinde Adalar'dan dönerken vapurda birazdan Cansu'yu göreceğim için içimde olan o endişe, mutluluk, heyecan ve hüzün karışımı hissi hatırlayacağım.

Bahara adım attığımız, Londra'ya uymaz derecede güneşli bu Pazar öğleden sonrasına bu şarkı gitmez de ne gider bilmiyorum. Ve sözlerini o kadar hissediyorum ki, anlatamam.

You're stuck in my mind, all the time.


I remember making love on a Sunday
Bright golden hearts in a fresh cut grass in May

I remember making out on an airplane
Still afraid of flying, but with you I'd die today

I remember the smell of your skin forever
Love us being stupid together

I remember Monday making your eyes red
Still don't know what it is that I said

I remember thinking this would never end
Even when you're gone your eyes running through my head

You're stuck in my mind
All the time

Bu bahsettiğim zamandan yaklaşık 6 ay sonra ilk kez bir Yeasayer konserine gittiğimde 2 yıllık bir ilişkiden yeni çıkmıştım. Ayrıldığım insan bana Yeasayer'ı ilk dinleten kişi olduğundan o konserde o da yanımda olacaktı normalde. Ama olaylar gelişti ve kendimi yalnız başıma Yeasayer konserinde buldum.

Bu sene One Love'a geleceği söyleniyor Yeasayer'ın. Acaba bu sene yanımda kim olacak, merak ediyorum.

2 comments:

Anonymous said...

bi adalara gidemedim eski sevgilimle, bunu okuyunca tekrar hatırladım adalara gidicektik..belki ilerde yaparız. iki ayrı noktada olsakta bakalım.

zerofeelings said...

eski sevgilimle böyle bişey yapma ihtimalimin olduğunu sanmıyorum ama hayatta her şey mümkün tabii :) en olmadı umarım ikimiz de süper birileriyle adalar'a gideriz yakın zamanda.