Yine ilacımın saatini yarım saat kaçırdım, kafam hafifleyip kendi çapında dönmeye başladı. İçim bi fena oldu.
Bugün ilk kez makarnayı tatmadan sadece dakika tutarak olmuştur deyip bıraktım. Hayatımın aşırı al dente olmuş ilk makarnasıydı. Tadına baktım, yemedim, başka yemek yaptım, onu da yemedim. Neden bilmiyorum.
Akşam Londra'ya gidiyorum, belki yarın Canterbury'e giderim ama çok üşeniyorum. Cuma günü bir geceliğine İskoçya'ya gidiyorum, Pazartesi dönüyoruz sanırım. 20'sinde tamamen gidiyorum Freshers' Week için. Gerçi 2. sınıftayım, Fresher da sayılmam pek.
Ev arkadaşlarımdan 2'siyle tanıştım, geriye kalan 2'sinin nasıl insanlar olduğuna dair en ufak bir fikrim yok. Biri kız biri de erkekmiş ama, onu biliyorum. Umarım kız olan süper bir insandır.
27'sinde okulda Klaxons çalıyormuş. Mutlu oldum.
Tuesday, 2 September 2008
mean girls
Bir arkadaşımın sevgilisinin en yakın arkadaşı tarafından çalındığını ve şu anda kızın çok fena depresyonda olduğunu öğrendim dün. Daha birkaç hafta önce bu 3 insanla aynı masada oturup içiyorduk, meğer kimsenin haberi olmadan o sırada X kişisi son derece kankası olan Y kişisinin sevgilisini götürüyormuş el altından. Söz konusu Y ve sevgilisi çok aşık görünüyorlardı birbirlerine, onu da geçtim, insan nasıl böyle bir bok yer? Hadi çok fena aşık oldun, insan ayrılsınlar da üzerinden biraz zaman geçsin diye bekler bari nezaketen. En iyi arkadaşının sevgilisine göz dikmek nasıl bir leşliktir, onu geçtim, onlar hala birlikteyken gidip ayartan insan nasıl bir insandır, hatta insan mıdır nedir, bilemiyorum yani gerçekten. Olayı öğrenen Y kişisi, kankası X'i baya bir dövmüş duyduğuma göre öğrendikten sonra. Ben olsam gözüm döner öldürürdüm herhalde. Pek tanımam Y'yi, yakın arkadaşım değildir ama çok çok üzüldüm gerçekten durumuna, umarım yakın zamanda iyi olur ve herkes cezasını bulur.
Nasıl Disco Kid Olunur
5 Mayıs 2008 tarihinde "Nasıl Disco Kid Olunur" başlıklı bir yazı yazıp taslak olarak kaydetmiş, ama sonra "Aman neyse şimdi alakasız insanlara boşuna laf sokuşturmayayım" diyerek yayınlamamıştım. Şu anda adını vermek istemediğim 2 tane Taksim ortam çocuğunun yaratıcılık harikası tasarımlarını gördükten sonra kendimi tutamadım. Aynen koyuyorum.
How To yazı dizimin 2. ve en az ilki kadar hayati önem taşıyan bölümüne hoşgeldiniz sevgili okuyucular. Bugün sizlerle nasıl disco kid olunabileceği konusuna değineceğiz. Eğer tüm adımları dikkatle uygularsanız, 16 Mayıs'taki Sebastian+Kavinsky müzik şölenine kadar siz de disco kidliğe ulaşan evriminizi tamamlamış olabilirsiniz.
1-Her türlü altkültür ve popüler akımın en belirgin unsurlarından biri tahmin edebileceğiniz gibi saçtır. Platin sarısı kısa saçlar en varoş insanın bile tarzına 10 puan katabilmektedir. Cesaret edemem diyorsanız, saçınızın seçtiğiniz bir yanını uzun bırakıp diğer yanını kazıtabilirsiniz. Uzun derken upuzun saçtan bahsetmiyorum tabii, anladınız siz.
2-Robot desenli eşyalarınızı kendi öz evladınızmışcasına sevmelisiniz. Super Mario mantarı da seviyorsanız 5 puan daha yükseldiniz. Ayrıca mutlaka en az bir tane disko topuyla sevişirken fotoğraf çekip bunu Photoshop ya da olmadı Paint kullanarak türlü geometrik/rengarenk şekillerle doldurmalısınız.
3-Myspace profil sayfanızın şarkısı 1 yıl önce haberiniz bile olmayan türlü EdBanger Rec. şarkılarından biri olmalı.
4-Machine, Dirty, Factory gibi yerlerde her Cuma ve Cumartesi en az bir kez kendinizi göstermelisiniz. Bu sırada yanınızda kendiniz gibi disco kidliğe gönül vermiş kankalarınızın olması gerekiyor. "Nasıl Cool Kid Olunur" başlıklı yazıyı okuyup çevrenizdekilere cool bir edayla ben-buranın-popüler-insanıyım-sen-de-kimsin-ki-ıyy-ezik bakışları atın.
5-Artık kendi fotoğraflarını kendi çeken Myspace gençliği çok out oldu bildiğiniz gibi. Fotoğrafçı olduğunu iddia eden -ya da gerçekten öyle olan- bir arkadaş edinin, bayramlıklarınızı giyinip süslenin, pek bir sanatsal fotoğraflar çekin.
6-Bir de tabii ki retromanyak olun.
How To yazı dizimin 2. ve en az ilki kadar hayati önem taşıyan bölümüne hoşgeldiniz sevgili okuyucular. Bugün sizlerle nasıl disco kid olunabileceği konusuna değineceğiz. Eğer tüm adımları dikkatle uygularsanız, 16 Mayıs'taki Sebastian+Kavinsky müzik şölenine kadar siz de disco kidliğe ulaşan evriminizi tamamlamış olabilirsiniz.
1-Her türlü altkültür ve popüler akımın en belirgin unsurlarından biri tahmin edebileceğiniz gibi saçtır. Platin sarısı kısa saçlar en varoş insanın bile tarzına 10 puan katabilmektedir. Cesaret edemem diyorsanız, saçınızın seçtiğiniz bir yanını uzun bırakıp diğer yanını kazıtabilirsiniz. Uzun derken upuzun saçtan bahsetmiyorum tabii, anladınız siz.
2-Robot desenli eşyalarınızı kendi öz evladınızmışcasına sevmelisiniz. Super Mario mantarı da seviyorsanız 5 puan daha yükseldiniz. Ayrıca mutlaka en az bir tane disko topuyla sevişirken fotoğraf çekip bunu Photoshop ya da olmadı Paint kullanarak türlü geometrik/rengarenk şekillerle doldurmalısınız.
3-Myspace profil sayfanızın şarkısı 1 yıl önce haberiniz bile olmayan türlü EdBanger Rec. şarkılarından biri olmalı.
4-Machine, Dirty, Factory gibi yerlerde her Cuma ve Cumartesi en az bir kez kendinizi göstermelisiniz. Bu sırada yanınızda kendiniz gibi disco kidliğe gönül vermiş kankalarınızın olması gerekiyor. "Nasıl Cool Kid Olunur" başlıklı yazıyı okuyup çevrenizdekilere cool bir edayla ben-buranın-popüler-insanıyım-sen-de-kimsin-ki-ıyy-ezik bakışları atın.
5-Artık kendi fotoğraflarını kendi çeken Myspace gençliği çok out oldu bildiğiniz gibi. Fotoğrafçı olduğunu iddia eden -ya da gerçekten öyle olan- bir arkadaş edinin, bayramlıklarınızı giyinip süslenin, pek bir sanatsal fotoğraflar çekin.
6-Bir de tabii ki retromanyak olun.
Friday, 29 August 2008
Thursday, 28 August 2008
the final letter to isobel
For the past year you've been what my life's all about. You're everything I talk and think about, everything I do and everything I live for. It sucks that you have no idea and it sucks even more to know that even if you had known, nothing would've changed. The distance between us, all those miles and months, all the chances we lost, all those opportunities, they'll never come back. Finally I need to accept the fact that I'll never be able to turn back the time and even though I regret those things with all of my existence, I have done them and I have to suffer the consequences. At last I have to suffer you gladly, I suffer you gladly. I'm sorry for everything I've done, I know you never deserved any of it. I know I had it coming and I don't blame you at all. I believe in fate and I know one day we'll meet again. One day everything in the whole world will be perfect for the both of us. I love you more than everyone could ever do. I seriously love you with my entire being. So take care and I know everything will be okay.
Monday, 25 August 2008
life sucks, get over it already
Benim hala umudum var, isyan etsem de istediğim kadar. İnat etsem bile bırakmazlar, sahibim var. Benim hala umudum var, seviyorlar bazen, soruyorlar. Hayran hayran seyret, ister katıl ister vazgeç. Güzel günler bizi bekler. Eyvallah dersin, geçer gider. Bıraksam kendimi, şöyle oh ne rahat.. **Mazhar Alanson-Benim Hala Umudum Var
6 yıl öncesinin yazında Ayvalık yolunda bu şarkıyı dinlemiştim, hatırlıyorum. Nedendir bilmem, aklıma takıldı bugün. Gerçekten de sözleri benim için yazılmış gibi hissettim birden. Bazen görmek zor geliyor ama cidden hayatta "eyvallah" deyince geçip gitmeyecek dert ya da "keyfin bilir" deyip unutulmayacak insan yok. Son 6 yılda pek çok insanın arkasından pek çeşitli nedenler yüzünden ağladım, ortalama insan bu süre içinde 2 kişiyi takıntı haline getiriyorsa; aşırı derecede Yengeç burcu ve BPD olan ben, yaklaşık 10 kişiye obsesif derecede bağlandım, 1 ay süren takıntılarımda bile aşkımdan öleceğimi sandım, bu yazıyı okuyan çoğu kişiden çok daha fazla acı çektim ve her kalp kırıklığımdan sonra da ısrarla tekrar denemeye kararlıydım. Şu an kendimi deli gibi zorlasam da belli bir yerden sonrasını hissedemiyorum, masum ve kesinlikle takıntı sayılamayacak seviyede bir sevginin ötesine geçemiyor duygularım kiminle olursam olayım. Bunu söyleyebileceğimi hiç düşünmezdim ama, şu rahatlığımdan o kadar memnunum ki şu an, aşık-olmazsam-hayatım-yaşanılamaz-derecede-boş-ve-sıkıcı-oluyor diyen ben şu anda hiçbirşeyin eksikliğini duymuyorum. Geliyor insanlar, sözleri, tavırları, rüzgar gibi gelip geçiyor üzerimden, ve gidiyorlar. Etkilenmiyorum, belki etkilenemiyorum, belki de savunma mekanizmamdır bu sadece. Ama şu anda bu tam olması gerektiği gibi.
6 yıl öncesinin yazında Ayvalık yolunda bu şarkıyı dinlemiştim, hatırlıyorum. Nedendir bilmem, aklıma takıldı bugün. Gerçekten de sözleri benim için yazılmış gibi hissettim birden. Bazen görmek zor geliyor ama cidden hayatta "eyvallah" deyince geçip gitmeyecek dert ya da "keyfin bilir" deyip unutulmayacak insan yok. Son 6 yılda pek çok insanın arkasından pek çeşitli nedenler yüzünden ağladım, ortalama insan bu süre içinde 2 kişiyi takıntı haline getiriyorsa; aşırı derecede Yengeç burcu ve BPD olan ben, yaklaşık 10 kişiye obsesif derecede bağlandım, 1 ay süren takıntılarımda bile aşkımdan öleceğimi sandım, bu yazıyı okuyan çoğu kişiden çok daha fazla acı çektim ve her kalp kırıklığımdan sonra da ısrarla tekrar denemeye kararlıydım. Şu an kendimi deli gibi zorlasam da belli bir yerden sonrasını hissedemiyorum, masum ve kesinlikle takıntı sayılamayacak seviyede bir sevginin ötesine geçemiyor duygularım kiminle olursam olayım. Bunu söyleyebileceğimi hiç düşünmezdim ama, şu rahatlığımdan o kadar memnunum ki şu an, aşık-olmazsam-hayatım-yaşanılamaz-derecede-boş-ve-sıkıcı-oluyor diyen ben şu anda hiçbirşeyin eksikliğini duymuyorum. Geliyor insanlar, sözleri, tavırları, rüzgar gibi gelip geçiyor üzerimden, ve gidiyorlar. Etkilenmiyorum, belki etkilenemiyorum, belki de savunma mekanizmamdır bu sadece. Ama şu anda bu tam olması gerektiği gibi.
Sunday, 24 August 2008
shenny on the L word?

The L Word -izlememiş olanlar için dünyanın en süper dizisi olur kendileri- 6. ve malesef son sezonuyla ilgili spoilerlar yayılmaya devam ediyor. En son duyduğuma göre --spoiler!!-- 5. sezon finalinde Jenny'nin Shane ve Nikki'yi ayaküstü sevişirken yakalamasının ardından 6. sezonda bir Jenny-Shane ilişkisi izleyecekmişiz. Ben gayet sevindim bu habere, umarım doğrudur çünkü Shane ve Jenny çok yakışıyorlar birbirlerine. O olayın ardından yaşanacak büyük bir kavga ve ardından make-up sex ile çok süper bir ilişkiye başlayabilirler bence de Shane ve Jenny, hatta Shenny.
Saturday, 23 August 2008
dark sekret love
For a moment the world turns its back, and you let me come closer. Though the hearts were filled with fear for this dark secret love, oh let the world turn its back, and please let me come closer. Our 666 has got a name, we burn in its flames again and again, for it is our dark secret love. Set me as a seal upon thine heart, as a seal upon thine arm. For a love as strong as death, jealousy is cruel as the grave. The coals thereof are coals of fire, which hath a most vehement flame. I love you.
Budur aşk, acı vericidir. İster Royksopp gibi "Love without pain isn't really romance" diyelim, ister Bright Eyes misali "Love's an excuse to get hurt".. Ama aşk öyle işte. Peşinden koşturana, asla tamamen sahip olamadığına, elinden kaçırmaktan korktuğuna, kaybetme düşüncesine dayanamadığına aşık olur insan; her telefon konuşmasını Seni Seviyorum'la kapatan monoton sevgiliye değil. Takıntıdır aşk, arkadaşlarının sana delirdi-bu gözüyle bakmasına neden olacak şeyleri heyecanla yapmaktır daha fazla sevilebilmeye dair ufacık bir ihtimal için, rahatlık değildir, güvenli ya da huzurlu hiç değildir. İnsanların 2 gündür tanıdıkları tiplerle "ahhh aşkım seni ne kadar da çok seviyorum" olmasına, bunu her yerde elini tutup dibine yapışarak ve nette orda burda comment atarak dünyaya duyurma merakına uyuz oluyorum. Bari adına aşk demeyin.
Budur aşk, acı vericidir. İster Royksopp gibi "Love without pain isn't really romance" diyelim, ister Bright Eyes misali "Love's an excuse to get hurt".. Ama aşk öyle işte. Peşinden koşturana, asla tamamen sahip olamadığına, elinden kaçırmaktan korktuğuna, kaybetme düşüncesine dayanamadığına aşık olur insan; her telefon konuşmasını Seni Seviyorum'la kapatan monoton sevgiliye değil. Takıntıdır aşk, arkadaşlarının sana delirdi-bu gözüyle bakmasına neden olacak şeyleri heyecanla yapmaktır daha fazla sevilebilmeye dair ufacık bir ihtimal için, rahatlık değildir, güvenli ya da huzurlu hiç değildir. İnsanların 2 gündür tanıdıkları tiplerle "ahhh aşkım seni ne kadar da çok seviyorum" olmasına, bunu her yerde elini tutup dibine yapışarak ve nette orda burda comment atarak dünyaya duyurma merakına uyuz oluyorum. Bari adına aşk demeyin.
Friday, 22 August 2008
acayip hayvan

"51 ekranlara benziyirsen" şeklindeki sözleriyle sansasyon yaratan Acayip Hayvanlara Benziyirsen adlı başyapıtın bahsettiği Acayip Hayvan'ın kimliği sonunda ortaya çıktı. Lemurmuş kendisi.
ask for answers
Cevabını çok merak ediyor olduğum ve büyük ihtimalle asla öğrenemeyeceğim birkaç soru var:
-Kedilerin mırıldama olayı nasıl oluyor? Nerelerinden çıkarıyorlar o sesi, ve tam olarak neden?
-2 yıl önce çantamdan çıkan Avea simcard kimindi, ve neden benim çantamdaydı?
-Çantamı hangi orospu evladı çaldı?
-Sevgililer Günü'nde İlke'yle beraber buluştuğumuz o gözlüklü kız neden beni bir daha hiç aramadı?
-En son eski sevgilimle neden ayrıldık?
-Ben neden depresyondayım? İlaçlarımı bırakırsam daha mı kötü olurum?
-Curve neden profilimi fake olduğu gerekçesiyle sildi? Fake mi duruyor fotolarım?
-Ölümden sonra ne oluyor? Nereye gidiyoruz?
-Hayatın anlamı ne? Bu sorunun cevabı gerçekten 42 olabilir mi?
-Neden hep kaçırılma ya da bir yere hapsedilme rüyaları görüyorum haftada bir?
-Brandon Lee gerçekten öldü mü, kim onu neden öldürdü?
-Bizim kadar şanslı olmayan insanlar bu İzmir sıcağında klimasız ve suları kesik olarak nasıl yaşamlarını sürdürebiliyorlar?
-Bu ülkede birine yumruk atmanın cezası yok mudur? Ben şimdi gidip birine kafa atsam elimi kolumu sallayıp gidebilir miyim?
-Teröristler neden Alsancak, Taksim gibi yerler dururken sabahın körü ya da gecenin bir yarısı gibi abuk saatlerde Güngören ya da Şirinyer gibi o kadar da merkezi olmayan yerlere bomba koyuyorlar?
-Vapurun açık havasında sigara içilmemesinin mantığı nedir?
-Neden İstanbul'daki otobüslerde telefonla konuşulabiliyorken İzmir'de gayet aynı model otobüslerde telefon yasak?
-Yolda kadınlara laf atan kırolar gerçekten de bir şansları olduğuna mı inanıyorlar?
-Pasamed diye birşey gerçekten var mı, yoksa kim oturup böyle birşeyi neden uydurdu acaba?
-Bu blog nasıl 16000 bilmemkaç tane hit alabiliyor?
-Durup dururken bana sataşan insanların benimle alıp veremedikleri ya da kendi problemleri ne?
-Karma diye birşey gerçekten var mı?
-Caddebostan sahilde çimler böcek doluyken nasıl Alsancak Kordon'da hiç böcek olmuyor?
-The L Word'deki Papi'ye ne oldu? Nereye kayboldu?
-Colleen Thomas nasıl öldü?
Give up this fight, there are no second chances.
This time I might ask the sea for answers.
These bonds are shackle free,
wrapped in lust and lunacy,
Tiny touch of jealousy, these bonds are shackle free.
-Kedilerin mırıldama olayı nasıl oluyor? Nerelerinden çıkarıyorlar o sesi, ve tam olarak neden?
-2 yıl önce çantamdan çıkan Avea simcard kimindi, ve neden benim çantamdaydı?
-Çantamı hangi orospu evladı çaldı?
-Sevgililer Günü'nde İlke'yle beraber buluştuğumuz o gözlüklü kız neden beni bir daha hiç aramadı?
-En son eski sevgilimle neden ayrıldık?
-Ben neden depresyondayım? İlaçlarımı bırakırsam daha mı kötü olurum?
-Curve neden profilimi fake olduğu gerekçesiyle sildi? Fake mi duruyor fotolarım?
-Ölümden sonra ne oluyor? Nereye gidiyoruz?
-Hayatın anlamı ne? Bu sorunun cevabı gerçekten 42 olabilir mi?
-Neden hep kaçırılma ya da bir yere hapsedilme rüyaları görüyorum haftada bir?
-Brandon Lee gerçekten öldü mü, kim onu neden öldürdü?
-Bizim kadar şanslı olmayan insanlar bu İzmir sıcağında klimasız ve suları kesik olarak nasıl yaşamlarını sürdürebiliyorlar?
-Bu ülkede birine yumruk atmanın cezası yok mudur? Ben şimdi gidip birine kafa atsam elimi kolumu sallayıp gidebilir miyim?
-Teröristler neden Alsancak, Taksim gibi yerler dururken sabahın körü ya da gecenin bir yarısı gibi abuk saatlerde Güngören ya da Şirinyer gibi o kadar da merkezi olmayan yerlere bomba koyuyorlar?
-Vapurun açık havasında sigara içilmemesinin mantığı nedir?
-Neden İstanbul'daki otobüslerde telefonla konuşulabiliyorken İzmir'de gayet aynı model otobüslerde telefon yasak?
-Yolda kadınlara laf atan kırolar gerçekten de bir şansları olduğuna mı inanıyorlar?
-Pasamed diye birşey gerçekten var mı, yoksa kim oturup böyle birşeyi neden uydurdu acaba?
-Bu blog nasıl 16000 bilmemkaç tane hit alabiliyor?
-Durup dururken bana sataşan insanların benimle alıp veremedikleri ya da kendi problemleri ne?
-Karma diye birşey gerçekten var mı?
-Caddebostan sahilde çimler böcek doluyken nasıl Alsancak Kordon'da hiç böcek olmuyor?
-The L Word'deki Papi'ye ne oldu? Nereye kayboldu?
-Colleen Thomas nasıl öldü?
Give up this fight, there are no second chances.
This time I might ask the sea for answers.
These bonds are shackle free,
wrapped in lust and lunacy,
Tiny touch of jealousy, these bonds are shackle free.
Subscribe to:
Posts (Atom)