Friday, 14 December 2007

i once saw a dragonfly

She called to me and said, 'Free me'
She said 'Come and fly away with me tonight'

I dried away my tears and slammed the door. As I ran into the forest, it was as if it wasn't me that was running. I could feel that something was taking over me. At first I thought it was the anger taking control, but right then I heard her voice. 'Don't be scared' she said, 'just meet me by the river'. I had always considered myself to be a rational person, but there was something in her voice that made it impossible to question her words. Maybe it was her desperation, maybe it was my need, I don't know. I ran to the river and waited for her to appear. I never saw her but I felt her presence. The sweet smell of vanilla and the energy in the air was impossible to ignore. I felt her touch on my cheek, her loving caress. 'Come on, love,' she said, 'it will all be alright'. My heart was beating so fast that for a moment, I had this crazy idea that it was responding to her call. I had been waiting for so long. She called to me and asked to be heard. I had made a promise, 'I'll follow you no matter what'. 'Let's fly away' she said, 'hold my hand'. I was scared, I couldn't let go of the memories. 'I know' she said, 'it will become much easier when you erase all the memories and make room for new ones'. I was ready for a new beginning, ready to take my chances. I let go of the past that I had been holding on to, and held her hand. She said 'Trust me, I'll never let you go'. I kept holding her hand as we jumped. We fell down into the emptiness. I took my chances. It was the first time I had ever felt so alive in years. As we were falling, her voice haunted me: 'I'll never let you go'. I trusted her.

I trusted her because I knew what a promise could do.

baby needs kitsch romance in amsterdam

Baby went to Amsterdam. She put a little money into travelling. Now it's so slow, so slow.

from that day on, till i hit the bed
amsterdam was stuck in my head

Baby needs something. She doesn't know what's missing. Now it's so cold, so cold.

they say romance is back in fashion
they say that kitsch is back in fashion

Thursday, 13 December 2007

i'm zero, don't waste words with me

"I've got a love, a love that won't wait, a love that's growing. But it's getting late. Do you know what it means to be left this way? When everyone's gone, the feelings, they stay. I want you now." Depeche Mode - I Want You Now

Teknoloji deli gibi ilerlesin ve beynin sevgi, aşk gibi duyguları üreten kısmı alınabilsin istiyorum. Yılbaşında bana beyin ameliyatı hediye etsin birileri, ve tüm duygu içeren hücrelerim yok edilsin. Ya da kemoterapi gibi birşey belki? Kanserli hücreler yerine, duygu taşıyan hücrelere etki eden bir kemoterapi yöntemi.

"Boy it's good to be back home, the city, that's where we belong" Lo-Fi-FNK - City

Home garip birşey. Çünkü burada evde hissetmiyorum. Neden? Sanırım insanlarla alakalı bir kavram, olduğunuz mekanla ilgili değil. Beni hiç havaalanında karşılayan birileri olmadı. Hayatım boyunca, bir kere bile hiç kimse beni karşılamaya gelmedi. Ne ailem, ne arkadaşlarım ne de sevgililerim. Hiç bir zaman bavullarımı alıp kapıdan çıktığımda, heyecanla uçağım gelmiş mi acaba diye bekleyen birisi olmadı. Hep çok kıskandım bekleyeni olan insanları. Keşke birileri de benim için gelseydi. Çok yalnız hissediyorum.

Tuesday, 11 December 2007

drag queens and door whores

Previously on Fashionalism:
"Neden heteroseksüel Türk erkeklerimiz modayla ilgilenmeyi erkeklik derecelerini azaltıcı bir faktör olarak görüyorlar? Neden makyaj yapan erkeklerle dalga geçilir?"

Heteroseksüel erkeklerin çoğunluğunun -ülkemizdekilerin çoğunluğu, en azından- "Ne modası ya" şeklindeki düşüncelerinin kaynağı olabilecek zihniyet, malesef anlayış sınırlarım içerisinde bulunmuyor. Bu delikanlılarımız, sanıyorum ki isteseler de istemeseler de modanın parçası olmak zorunda olduklarını anlamış değiller. The Devil Wears Prada'daki "En ucuz mağazanın dandik indirim sepetinden alıp moda karşıtlığınızla övünerek giyeceğiniz 5 kuruşluk tshirt bile 3-4 sezon öncesi podyum modasının o dandik mağazaya ancak ulaşabilmiş versiyonundan başka birşey değil" önermesi ne kadar da doğru aslında. Dinlediğiniz müzik, gittiğiniz yerler, herşey için de geçerli değil mi bu önerme? Başkalarından etkilenmeden duramazsınız insan doğası gereği, giyiminiz de başkalarından etkilenir dolayısıyla. Çevrede gördüğünüz insanlardan etkileneceğinize, neden modanın kendisinden etkilenmeyesiniz ki? Böylece en azından 2 sezon geriden takip etmezsiniz herşeyi.

Bu dediklerim yanlış anlaşılmasın. Kimsenin sadece o günün trendi olduğu için birşeyi giymesi gerektiğini düşünmüyorum. Modanın amacı o değil zaten. John Galliano'nun tamamen içindeki teatral bir masal dünyasını yansıtan şovlarındaki mankenler gibi 5 ton makyaj yapmanın trend olması eminim Galliano'nun da amacı değildir. Tüm diğer sanatlar gibi, moda da ilham vermeyi ve tasarımcının, yani sanatçının, dünyasını dışarı vurmasını amaçlar. Tüm dünya insanlarının giyim tarzlarını tamamen ele geçirme amacı güden gizli güçler yoktur arkasında. Bu nedenle trend=moda olarak algılanmamalıdır; trend geçici ve değişkendir, moda ise tamamen başka bir dünya.

2. konuya gelince, makyaj yapan erkeklerle dalga geçilmesi tamamen kapalı zihinlilikten kaynaklanmaktadır. Bu dalga geçme eylemini benimseyen sözde modern insanlar, asıl dalga geçilmesi, hatta malesef acınması gereken kişilerin kendileri olduğunun farkında bile değildirler. Acınası olmalarının nedeni ise, hayatları boyunca kafalarına kazınmış olan "normal" kavramını sorgulamayı akıllarına bile getirmekten aciz oluşları, ve öylece kabullenişleridir. Onlara göre bir erkeğin etek giymesi, ruj sürmesi gibi davranışlar kabul edilemez; çünkü çevrelerinde böyle birşey yoktur ve olmamıştır. Aynı insanlar eşcinsellikten de nefret ederler -gaylere ibne diyorum ama lezbiyen görsem izlerim diyenlerden bahsetmiyorum bile- çünkü eşcinsellik "normal" değildir. Çünkü çoğunluk olan normaldir onların zihniyetine göre. İşte o düşünce tarzı da hayatım boyunca en tiksindiğim, zavallı bulduğum, nefret ettiğim, ve asla hayatımda yer vermeyeceğim şeydir. Bu durum beni o kadar sinirlendirmiştir ki yıllardır, sanırım damarıma en çok basan konu diyebilirim. Bunun nedenleri ise şöyle:

1-Kimse ne cinsel tercihi, ne cinsiyeti, ne ırkı ne de başka birşeyi nedeniyle başkasından üstün olduğunu iddia edemez. Önce adam gibi adam olmayı öğrenin, adam olmayanları aşağılayın eğer bu ihtiyacı çok hissediyorsanız.
2-Gerçekten bütün kalbimle umuyorum ki inşallah dünyadaki bütün homofobik varlıkların kendileri/aileleri/sevdikleri birileri eşcinsel çıkar ve tüm o lafları alıp bir yerlerine sokarlar.
3-Sevgili toplumun çok sevgili değer yargıları nedeniyle ve içsel hesaplaşmaları nedeniyle hayat eşcinseller için zaten yeterince zor, bir de kıt düşünceli insanların iğrenç hakaretlerine ihtiyaçları yok.
4-O hakaretler eşcinsellere gideceğine, kadınları sokakta yürüyemez hale getiren pis abaza heriflere gitsin lütfen.

Monday, 10 December 2007

kyle xy

Time is such a tricky thing. Knows exactly how to fuck with your mind. And what sucks the most is, after all this time, I'm still where I used to be 6 years ago. What's wrong with this picture? Is it that I'm too much of a hopeless romantic? Or is there something wrong with the rest of the world? I'm realling starting to believe that there's something seriously wrong here. Because I've been caring, and I've been laid back. I've been loving, and I've been distant. I've tried 'Oh I'm so in love with you' and I've tried 'I don't do relationships, sorry'. I've tried serious relationships, long distance relationships and even weekend flings. But still, it's not okay. That sucks.

I don't know when we'll meet again
I guess it'll be in an ordinary place

If my heart breaks, will you pick it up?
And put it in a plastic box
If my heart breaks, will you set it straight?
will you be there, if i call?
Still got you on speed dial...

Sunday, 9 December 2007

world in my eyes

I've never been one to take pride in my memory. I rarely remember things. Yet, I do remember that day. I'd been longing for guidance and one day, all the guidance in the world came to me through her eyes. How could I ever dare forget those eyes, her icy blue eyes that seemed to see right through me. I knew right then, that she had seen everything, I was stripped down to the bone in front of her, she knew it all, my sin and the blood on my hands. She had seen the worst of me, and still, she wouldn't leave. The forgiveness and love in her eyes. I knew she understood. She came up to me and told me to sleep well. I knew I'd never see her again.

Friday, 7 December 2007

dealing with your hangover

Çok içilen günlerin ertesi sabahı iğrenç bir başağrısı ve bulantıyla "Allah kahretsin" diyerek uyanmanıza engel olabilecek bazı öneriler..

Önceden alınabilecek tedbirler:
-Hiç içmeyin.
-Madem içtiniz, bari boş mideyle içmeyin.
-Tam yağlı yoğurt yemek midenin iç duvarında bir koruyucu zar oluşturarak alkolün etkilerini hafifletiyormuş. Devedikeni bitkisi de karaciğerinizi korumak adına önceden alınabilir, Solgar'da hap olarak bulunuyor. İlki işe yarıyormuş, ikincisini bilemiyorum.
-Sarhoşken yapıp sonrasında çok pişman olduğunuz tüm saçmalık ve rezilliklerin bir listesini yapıp kendinizi alkole boğmadan önce bir okuyun. Her bardaktan sonra bir daha göz atın. Listeye yenilerini eklemek istemezsiniz.
-Çok içmekte ısrarlıysanız, karıştırmayın.

İş işten geçtikten sonra:
-Uyumadan önce içebildiğiniz kadar çok su için. Ufak çapta bir zehirlenme yaşıyor olan vücudunuzun iyileşmesini hızlandırabilecek tek şey su. Ne kadar çok su içerseniz, sabah kendinizi yaşayan ölü gibi hissederek uyanma olasılığınız o kadar azalır. Ayrıca ertesi gün de her fırsatta su için.
-Sabah portakal suyu için.
-Ne kadar cezbedici görünse de kafeinden uzak durun. Diğer insanları bilemiyorum ama bende hangover+kahve çok fena titreme yapıyor bütün gün.
-Uyandıktan sonra mümkün olduğunca erken hafif birşeyler yemeniz iyi gelecektir.
-Akşamdan kalma halini gidermek için birayla güne başlayanlardansanız, şöyle bir silkinip kendinize gelin, en yakın zamanda alkol tedavisine başlayın.

Thursday, 6 December 2007

seriously??

Pozitif yaklaşımın ne kadar önemli olduğu ve etrafa verdiğimiz her çeşit enerjinin bize geri döneceğiyle ilgili bir kitap okuyordum uçakta. Artık pozitif olmaya son derece kararlı bir şekilde havaalanından Bostancı'ya geldikten sonra, 50 milyon bozdurmak istemediğim için taksi yerine dolmuşa binmeye karar verdim. Şaşkınbakkal'ın ne kadar olduğunu sordum adama, 1.05 cevabını aldıktan sonra da 1.10 verdim. Paramın üstü olan 50 bini bana vermeyen dolmuşçu herif, Marks and Spencer'ın önünde durdu ve bana "Şaşkınbakkal burası" yaptı. Ben de deli gibi yağmurda yürümek istemediğimden "Işıklarda inicem" dedim. Işıklar da 50 metre ilerde oluyor. Adam bu sefer ışıklarda durdu ve tam ben inerken "250 bin daha alayım" dedi. Eğer o kitabı okumamış olsaydım, akşam akşam uğraşmaktan hiç çekinmez ve ona "Kafanı sağına bi çevir, eğer okuman varsa, ki tipinden yok gibi duruyor, sağdaki durakta Şaşkınbakkal yazıyor, yani burası Şaşkınbakkal, ve ben sana 250 bin vermek zorunda değilim, eğer 5 kuruşun muhabbetini yapmakta ısrarlıysan paramın üstü olan 50 bini alayım asıl ben" derdim. Neyse, konunun özeti benim 250 binime olan derin bağlılığım değil tabii ki. Etrafta bu kadar orospu çocuğu insan varken pozitif olamıyorum, kusura bakmasın kimse. Pozitif olduğumda herkesi benim kadar pozitif sanıyorum, bütün duygularımı ortaya döküyorum, sonra da insanlar tepeme biniyorlar. Pozitif my ass yani. Demek ki orospu çocuğu olmak lazım. Nerede gördünüz ki beyaz atlı prenslerin iyi kızlarla evlendiğini, süper ahlaklı iş adamlarının çok zengin olduğunu falan? Filmlerde görürsünüz zaten ancak. Evet bundan sonra insanları kullanan, manipülatif, anlayışsız, duygusuz pislik bir insan olmalıyımdır belki de..

twin flames and soul mates

Have you been feeling alone or like something's missing in your life? Have you been feeling incomplete no matter what you did? Have you been searching for 'the one' to make you feel whole, but have been losing your faith in the whole 'true love' concept? Well hello then, welcome to the club! You're not alone. Actually, almost everyone feels that way. Being the love-addict that I am, I had been looking for an explanation and found the concept of twin flames. Your twin flame is the other half of your soul that you were split at the beginning of time. You both went your separate ways, lived many lives, and maybe even met in some of them but couldn't unite because one of you wasn't ready for the intense connection. Your ultimate goal is to reunite. All other relationships through all your lives are just practice for the ultimate relationship with your twin soul. This is why people feel incomplete and have a natural urge to become whole throughout their entire lives. It's very similar to what we call 'soul mates'. A person can have many soul mates, but only one twin flame. Soul mates are people that are on the same frequency level as you are, in other words, you are at the same stage of life with them. Usually you've known them in your previous lives as a family member, friend or lover. Soul mates help you improve and grow spiritually. Even if you haven't known them for a long time, you instantly connect. You love them, and they love you back, in a way you can't always explain. Known someone just for a few hours and felt as if they were your best friend? They're possibly one of your soul mates.


~~Currently in Lesbians on Ecstasy-Tell Me Does She Love The Bass mood

is it so hard to satisfy your senses
you found out to love me you have to climb some fences
scratching and crawling along the floor to touch you
and just when it feels right you say you found someone to hold you

baby tell me does she love you like the way i love you
does she stimulate you, attract and captivate you
tell me does she miss you, existing just to kiss you
like the way i do

Wednesday, 5 December 2007

lover i don't have to love

But you.. you write such pretty words
But life's no story book.
Love's an excuse to get hurt.. and to hurt.
Do you like to hurt? (I do, I do.)
Then hurt me.

Hurt me.

I want a lover I don't have to love. Hurt me.

*Someone please take me to a gay bar. Pretty pretty please.

*Telefon sapığım, savcılığa yönlendiriyorum seni yarından itibaren.