Tuesday 18 January 2011

please lift a hand, i'm only a person

Sözlükte "aldatma ihtimali olan sevgili" başlığına "dünyadaki bütün insanları kapsayan kategori" yazışım baya kötülendi sanırım. Sonra da "Ben asla aldatmam, iftira" konseptli bir mesaj aldım.

İnsanlar hayal dünyasında mı yaşıyorlar ne? Cynical olmak istemem ama öyle. Dünyadaki *her* insanın aldatma potansiyeli vardır. 10 yıllık aktif ilişki hayatında aldatmadığı/aldatmayı düşünmediği tek bir insan olmamış birisi olarak kendimden biliyorum. Ben Yengeç burcu, hopeless romantic halimle böyleyken diğer insanların bana gelip "Ben hiç birini aldatmadım, aklımın ucundan bile geçmedi" demesi inandırıcı gelmiyor. Henüz yapmamış olabilirsiniz, ama mutlaka düşünmüşsünüzdür (düşünmek aldatmak mıdır konusuna girmiyorum bile).

Bir çok kez de aldatıldım (şu ana kadar beni aldatan 3 kişi biliyorum ama daha vardır eminim). "Çok pişmanım, nolur affet" dedikten sonra affettiğim ve birkaç ay sonra tekrar aldatan da oldu, beni salak yerine koyup "Yok öyle bir şey, saçmalama" diye inkar eden ve aldattığı sonradan gün gibi ortaya çıkan da oldu, "Sevgilim beni en yakın arkadaşımla aldatıp sonra da onun için terk etti, o kadar kalbim kırıldı ki ben asla kimseyi aldatmam" dedikten sonra aylarca beni aldatan da oldu. Ben de bu insanların hepsini aldatmış mıydım aldatılmadan önce, evet (sadece onlar bunu hiç bilmediler). Monogamy'e sıçayım zaten o yüzden. Ne gereksiz şey.

Dün çok garip bir gündü. Sabahın 8 buçuğunda kalkıp 11'de essay teslim etmem gerekiyor diye okula gittim. Sonradan fark ettim ki bu dönem o dersin essay teslim saati 3-4 arasıymış. Ben de kütüphaneye gidip diğer essayimle uğraştım birkaç saat. Sonra 2'de dersim vardı. Ders başlayalı 5 dakika geçmeden yangın alarmı çalmaya başladı, bina boşaltıldı, dışarıda 15 dakika falan bekledikten sonra herkes tekrar dersine gitti. Ders tekrar başladığında yarım saat geçmişti çoktan, o yüzden yarım saat geç bitti. Dolayısıyla essay teslim etmeye gittiğimde saat 3.30 idi. Yarım saat sırada bekledikten sonra 4'te teslim edip eve doğru yola çıkabildim.

Goldsmiths'in essay teslim etme prosedüründen hiç hazzetmedim kesinlikle. Kent Uni'deyken essay teslim etmek için bir saat aralığı yoktu, atıyorum 17 Ocak saat 15.30'a kadar istediğiniz zaman teslim edebiliyordunuz; ister o gün teslim edin, ister 10 gün önce. Essaylerin bir kopyası basılmış olarak, bir kopyası da okulun internet sitesine upload edilerek teslim ediliyordu. Notlar da daha sonra internette açıklanıyordu.

Goldsmiths'de 2 tane basılı kopya istiyorlar, boşuna kağıt israfı. Yok her sayfaya öğrenci numarası yazılmalı, yok bilmemne şeklinde bir sürü kural varmış; ama adam gibi okulun internet sitesinde ya da derslerin syllabus'larında/bölümlerin handbook'larında essaylerin ne formatta yazılmasını istediklerine dair en ufak bir bilgi bulunmadığından ben o kuralları gayet ihlal etmiş bulundum. Dijital kopyayı da CD'ye yazdırılmış olarak istiyorlar, bu çağda hala CD kullanan mı kaldı, o da çok gereksiz. Notları öğrenmek için bölüme gidip bakmamız gerekiyormuş. 1 ay sonra falan açıklanmış olurmuş herhalde. 1 ay boyunca her gün bölüme gidip bakmamızı mı bekliyorlar, nedir? Onu da geçtim, essay teslim saati mi olur ya? Sırf oraya adam gibi bütün gün orada oturacak bölüm sekreteri almamak için böyle bir uygulamaya gitmiş Centre for Cultural Studies. Dolayısıyla eski üniversitemde teslim et-imza at-çık şeklinde 1 dakika süren essay teslim etme olayı burada sıra bekle falan derken 40 dakika sürüyor.

4 comments:

İDEA said...

''Düşüncelerimi açıklarken kendi dünyamdan yola çıkarak yapmış olduğum iddialı açıklamalar, o genellemenin içine gerçekten de girmeyen kişilere karşı haksızlık oluyor mudur acaba?'' Diye düşünmüşümdür hep.
***Şuan anlıyorum ki oluyormuş.

zerofeelings said...

hayatı boyunca bir kez bile biriyle birlikteyken başkasına gözünün ucuyla bakmamış birinin varlığına inanmam mümkün değil. "aldatmadım hiç" diyene inanabilirim, "asla aldatmam" diyene "gelecekte ne olacağı belli olmaz" der ama yine de inanabilirim, ama "hiç sevgilim varken başkasını beğendiğim olmadı" diyen insana inanmam mümkün değil.

herkesin aklına elinde olmadan böyle şeyler gelir, insanın kontrolünde değil ki beğeni. o beğeninin devamını getirip getirmemek kişinin kendi seçimidir tabii ki, ama o potansiyel her insanda mevcut. kullanıp kullanmamak kişinin o dönemdeki hayat felsefesine kalmış.

İDEA said...

Bu mevzu karşılıklı olarak uzayıp gidebilir. Herkes kendi yaşanmışlıklarından yola çıkarak veya gördüklerinden haklılığını ispat peşine düşebilir. Lakin buna kendi açımdan gerek duymuyorum. Sadece minicik bir dialog paylaşıp iyi geceler dilemek istiyorum.

S. = Sana bişey sorabilir miyim?
İ. = Elbette.
S. = Dikkatimi çekti de,hangi mekana gidersek gidelim yanına bir sandalyeyi ''çantamı koyacağım'' bahanesiyle çekiyor ve o sandalyaye kimsenin oturmasına izin vermiyorsun.
İ. = :) ama zaten orada biri oturuyorken bir başkasının oturmasına nasıl izin verebilirim ki?
S. = Anlamadım.(!)
İ. = Orada (T) Oturuyor :)
s. = !!!

zerofeelings said...

ve bu essaylerden bulanmış kafama bir şey ifade etmedi malesef.