Gitme olasılığım olan üniversiteler arasından Goldsmiths'i seçme nedenlerimden en önemlisi Angela McRobbie'nin orada ders veriyor olmasıydı (son undergrad yılımda bütün sene post-feminizm ve popüler kültürle ilgili makalelerini okuduktan sonra kendisini fena halde idolize etmiştim). Gerçekten de McRobbie bu sene Culture Industry dersimin hocalarından biriydi. Burada bahsetmiş miydim hatırlamıyorum ama sınıfa girdiğinde "Oha Angela McRobbie karşımda 1 metre ötemde duruyor" olmam ve bana "Saat 10'a 10 var değil mi?" diye sorduğunda kalbimin pıt pıt atmaya başlaması hayatımın en heyecanlı anlarından biriydi.
Ama McRobbie heyecanım Judith Butler'ın 2 hafta sonra Londra'ya geleceğini öğrendiğimde hissettiklerimle kıyaslanınca solda sıfır kalıyor. Dün derste hocadan (ki hoca queer theory makaleleri yine bir o kadar idolize edilesi, okulun McRobbie'yle birlikte en ünlü hocalarından Sara Ahmed oluyor) Butler'ın geleceği haberini aldım. "Ama yer kalmamış seminerde, üzgünüm" dedi hoca, o sırada sınıftan bir kız "O seminerden bir gün önce Amnesty International'da bir konuşma yapacak, ben dün bilet aldım, hala yer var" diye atladı. "Ya ben dersten çıkıp bilet alana kadar biletler biterse" düşüncesiyle ne kadar kafayı yediğimi anlatamam dersin sonuna kadar. Çıkışta koştura koştura kütüphaneye gittim, hemen bilet aldım, 1 dakika sonra bilet satış sayfasına geri döndüğümde sold out yazıyordu. Anlaşılan o ki, Butler Gender Studies öğrencilerinin çoğunun idollerinden biri olduğundan herkes ders çıkışı bilet almaya koşmuş ve ben son birkaç biletten birini almışım.
Butler'ı dünya gözüyle görecek olmak içimi nasıl manyaklık derecesinde bir zevkle dolduruyor, anlatabilmem mümkün değil. Bir akademisyene groupie olmak ister mi hiç insan diye düşünmeyin, gayet istenebiliyormuş.
Konferans günü dersimi ekmeyi planlıyorum, gündüz okulda LGBT derneklerinde gönüllülükle ilgili bir fuar var, ona katılıp sonra da 2-3 saat önceden Butler konferansının yolunu tutacağım. Önden dinleyemezsem içim gider çünkü.
Darısı Ariel Levy'nin başına.
###########
Çarşamba sabah 11'de uyanıp direk essay'ime başladım. Hazır çorba ve tuvalet molaları dışında aralıksız yazdım bütün gün. Gece 4'te artık kafam bulanmıştı, essayim de referanslar ve 3-5 düzeltme dışında bitmişti, uyudum. Sabah 8'de uyandım, tekrar essay'imle uğraştım, 11 gibi tamamen bitti, okula gidip teslim ettim, Political Speech dersime girdim, günlerdir ne alışverişe gitmeye ne yemek pişirmeye ne de yemeye vaktim olmadığından aç geziyordum, o yüzden kendimi KFC'den bir adet Variety Meal ile ödüllendirdikten sonra 6 gibi eve geldim. Akşam 8'e doğru fena halde uyku bastırmıştı, "Bu saatte de uyunmaz ama" diyerek 11'e kadar nette oyalandım. Neredeyse 12 saat uyudum, okula derse gittim, 4 saat aralıksız dersim vardı, sonra bu Butler olayını duydum, kütüphaneye gittim, oradan da sınıf arkadaşlarımdan birinin yurt odasına gittik bölümden 4 kız. Odada 1-2 saat içtikten sonra hem essay'lerin teslim edilişini hem de kızlardan birinin doğumgününü kutlamak için okulun yanındaki publardan birine gittik. 2 haftadır ilk kez alkol aldım, anladım ki insan uzun süre içmeyince alkol toleransı düşüyormuş. Normalden az içtiğim halde çoook fena sarhoş oldum. Öyle ki, gecenin çoğunu hatırlamıyorum. O halde Londra'nın öbür ucuna 1 saatlik bir otobüs yolculuğu yapmam mümkün olmadığından ve son otobüsü kaçırdığımdan bölümdeki kızlardan birinin evinde kaldım. Bu gece yine çıkmam gerekiyor, arkadaşlarımdan biri Berlin'e taşınıyor ve onun veda partisi var. Hiç çıkasım yok, günlerdir evde boş boş oturup kafamı dinlediğim bir akşam geçirmedim. Bir şey uydurup gitmemeye karar verebilirim.
##########
Üyesi olduğum forumlardan birinde cinsiyet rolleri, feminenlik/maskülenlik falan tartışılıyor bugün. Kızın teki "Bence cinsiyet rolleri sonradan edinilen şeyler değil, insanın içinde doğuştan cinsiyet vardır, feminenlik vs. toplum sayesinde edinilen şeyler değil doğuştan gelen şeylerdir" türü laflar etti. Ne kadar aptalca.
Feminizm 101: Feminen, maskülen vs. denen şeyler, ve cinsiyetin kendisi toplum tarafından yaratılan şeylerdir.
"Kişi kadın doğmaz, kadın olur." -- Simone de Beauvoir
Hatta ve hatta:
"Gender is not something that one is, it is something one does, an act… a 'doing' rather than a 'being'." -- Judith Butler
No comments:
Post a Comment