Sunday 23 January 2011

in this bar things were laissez faire

Günün haberi İngiltere'den. Hükümetin uyuşturucu kullanımıyla ilgilenen komisyonuna yeni atanan adamın tekinin homofobik laflarıyla ilgili bu haber The Guardian'ın bugün en çok okunan haberi.

Amca özetle:

- Medyanın ve eşcinsel hareketinin eşcinsel yaşam tarzını mutlu, sağlıklı, ve dolu bir şekilde yansıttığını; ama eşcinsel yaşam tarzının aslında çok ciddi bir sürü fiziksel ve psikolojik sağlık sorunları doğurduğunu iddia ediyor.

- Eşcinsel erkeklerin çoğunun tahrip edici bir yaşam tarzı olduğunu, HIV ve diğer cinsel yolla bulaşan hastalıklar kaptıklarını, ve uyuşturucu ve alkol bağımlılığı geliştirdiklerini söylüyor.

- Medyada verilen izlenimin aksine aslına eşcinsel sayısının çok az olduğunu, nüfusun %1-3'ünü oluşturduklarını iddia ediyor.

- Eşcinsellerin çoğunun pedofiliyle ilgisi olmasa bile eşcinsel hareket ve pedofiliyi meşrulaştırma hareketi arasında büyük kesişmeler olduğundan bahsediyor.

İlk olarak adamın "eşcinseller" ifadesini kullanırken erkekleri kastetmesine ne kadar sinir olduğumu belirteyim. Kadınlar eşcinsellikten bahsedilirken bile görünmezler, eşcinsel denince akla gelenler hep eşcinsel erkekler.

Tabii ki eşcinsel yaşam tarzı toz pembe değil, kimin hayatı öyle ki? Bunun eşcinsellikle bir ilgisi yok. Hatta ve hatta, dünyada homofobi denen şey olmasaydı eşcinsellerin psikolojik problemlerinde ciddi azalmalar olurdu bana göre.

HIV'nin eşcinselliğe özgü bir virüs olmadığını, hetero/eşcinsel/aseksüel vs. herkesin HIV kapma olasılığının olduğunu sağır sultan bile biliyor artık herhalde.

Uyuşturucu ve alkol bağımlılığı da eşcinsellere özgü bir durum değil. Böyle tiplerin aklında "eşcinsel yaşam tarzı" denince 24/7 çılgın partilere giden, deli gibi uyuşturucu kullanan, parlak ve kaslı vücütlarıyla sürekli yarı çıplak gezen 20'li yaşlardaki eşcinsel erkekler geliyor herhalde. "Tahrip edici" dedikleri parti-uyuşturucu-alkol yaşam tarzını hetero ya da eşcinsel herkes belli bir yaştayken yaşıyor. Ve büyüdükçe o yaşam tarzından uzaklaşıyor. Bu eşcinselliğe özgü bir durum değil dediğim gibi. Ayrıca "eşcinsel yaşam tarzı" cafelerde oturup çay içmek, kitap okumak, müze gezmekten ibaret olan bir sürü insan biliyorum. Benim bütün gün nette dolanmak, blog yazmak, fan fiction okumak, arada okula gidip gelmek ve haftada bir gün falan bir pub'da bir şeyler içmekten oluşan "tahrip edici eşcinsel yaşam tarzı"mı da hiç görmemiş kesinlikle bu adam.

Eşcinsellerin toplumun %1-3'ünü oluşturduğunu söyleyene ben "Hadi ordan" derim. Bunun daha biseksüeli var, bi-curious'u var, "Normalde karşı cinsle birlikte oluyorum ama arada hemcinsimle de birlikte olurum" diyen heteroflexible'ı var, onun tersini söyleyen homoflexible'ı var, kendini queer olarak tanımlayanı var, kendine etiket yapıştırmayı reddedeni var, in-the-closet modunda gizli gizli yaşayanı var; bunları toplasan 10 kişiden 3'ü falan eder herhalde. Kadınlarda belki daha da fazla eder.

Eşcinsellik ve pedofili alakasıyla ilgili yorumuna da pfhffff diyorum artık. Pedofillerin çoğu heteroseksüel erkekler değil mi?

Bu adama Jonathan Richman - I was Dancing in the Lesbian Bar gelsin.



Well I was dancing at a night club one Friday night
And that night club bar was a little uptight
Yeah, I was dancing all alone a little self conscious
When some kids came up and said, "for dancing come with us."
And soon...

I was dancing in a lesbian bar.

Well in the first bar things were alright
But in this bar, things were Friday night.

Well in the first bar things were stop and stare
But in this bar things were laissez faire.

I was dancing in the lesbian bar.

No comments: