Monday, 1 November 2010

goodbye to you, you're taking up my time

Sabah fena depresif bir halde uyandım bugün. Neden bilmiyorum ama 1,5 ay önce ayrıldığım eski sevgilimle olan 2 yılın tamamen bitmiş, bir daha tekrarlanmayacak bir dönem olduğu dank etti kafama. Artık Canterbury'de yaşamadığım, ve onunla sinema öncesi İngiltere'nin en çok hayalet görüldüğü iddia edilen yollarına bakmaya gittiğimiz zamanların asla geri gelmeyeceği birden çok net bir şekilde belirdi kafamda. Bu düşüncelerle yatakta birkaç dakika geçirdikten sonra aklıma D'nin mesajıma cevap vermediği geldi. Facebook'a girdiği, birilerinin wall'una bir şeyler yazdığı (yani çook büyük ihtimalle mesajımı gördüğü) halde cevap vermediği. "Niye böyle yaptı ki" diye düşündüm, en ufak bir asılma belirtisi yoktu çünkü mesajımda, benimle görüşmek istemiyor bile olsa "Kusura bakma bu aralar pek vaktim yok" diyebilirdi en azından. Sinir oldum, bu konuda yapabileceğim her şeyi yaptığıma karar verdim. Ben gereken adımı attım, bundan fazlası zorlamak olur ve bu konuda daha fazla uğraşamam artık.

Londra'ya ilk döndüğüm haftadan beri bu kadar kötü bir depresyon atağı yaşamamıştım. Stella Artois eşliğinde The Girl and The Robot dinleyip ağlamak istiyorum bütün akşam.

Böyle dengesiz davranan insanlara sıçayım mümkünse.

From the way that you acted to the way that I felt it
It wasn't worth my time
And now it's sad
cause all I missed wasn't that good to begin with

Goodbye to you, goodbye to you..
You're taking up my time

I'm about to see a million things I thought I'd never see before
And I'm about to do all of the things I dreamed of
And I don't even miss you at all

3 comments:

sourang said...

daha kötüsünün geçen yıl başıma geldiğini bilmek seni rahatlatır mı?:Q

zerofeelings said...

ugh :/ noldu?

anlatırsan rahatlayabilirim :P

sourang said...

tamam, msnde ;)