Wednesday 3 November 2010

hello, this is brazil hilton



Haziran'daki L7 bittiğinden beri L8 biletimi almak istiyor, ama üşeniyordum. O zamanki sevgilime bütün yaz boyunca her "E hadi artık alalım biletlerimizi" dediğimde "Biraz bekleyelim daha çok var" cevabı aldıktan ve bunun sebebinin onun L8'e gitmeyi değil başka bir kadınla evcilik oynamayı planlıyor olması olduğunu öğrendikten sonra kafamdan tamamen çıkmıştı L8. Tek başıma gider miyim bilmiyordum açıkçası, ama G3'de (İngiltere'de gay barlarda ücretsiz bulunabilen, kadınlar için bir dergi) reklamını görünce bir gaza geldim. Neyse, biletimi almış bulunuyorum.

Bu organizasyon nedense daha önce hep Blackpool, Birmingham gibi abidik gubidik yerlerdeki Hilton'larda yapılıyordu. Bu sefer Hilton Brighton Metropole'a alınmış, süper olmuş. Brighton'dan daha mükemmel yer olamaz bir The L Word convention'ı için.

Diğer yandan, odamın penceresinden dışarı bakıp hemen karşımdaki Hilton London Metropole'u gördükçe niye şunu Londra'da yapmadıklarını merak ediyorum. Öyle bir durumda yüzlerce pound otel parasından kurtaracak olmam bir yana, Londra çok daha mantıklı bir seçim: İngiltere'nin her yerinden, İskoçya'dan, Amerika'dan, Avrupa'dan bir sürü insan geliyor TLW convention'lara ve Londra Brighton'dan çok daha ulaşılabilir bir şehir (Sussex dışında yaşayan ve arabası olmayan herkesin Londra üzerinden aktarmayla gelmesi gerekiyor Brighton'a). Neyse, Birmingham'dan iyidir yine de.

Böyle Hilton, Starbucks, Subway, Tesco vs. gibi zincirler ışınlanma konusunda düşündürüyor beni. Mesela evden uzakta bir yerde Starbucks görünce "Keşke şu Starbucks'ın içinde diğer şubelerine insanları ışınlamak için bir booth olsa da evin ordaki Starbucks'a ışınlasa beni" diye düşünüyorum. Hilton konusunda da aynı şey geldi aklıma. Benden başka böyle şeylere kafa yoran var mıdır acaba?

Çok üşengeçim, ondan oluyor bunlar.

Lip Service deliliğim son hız devam ediyor.

Lip Service demişken, güzeller güzeli Heather Peace de L8 konuk listesine eklenmiş!! Mü-kem-mel.



No comments: