Şu aralar pek garip rüyalar görüyorum. Concerta'yı doktor kontrolü dışında bırakma çabalarımla alakası var sanırım.
Rüyamda bir kitap okuyorum, ama kitabın baş kahramanı benim. Kızıl-kahve upuzun dalgalı saçlarım var ve şu anki halimden 5 yaş falan daha büyüğüm. İstanbul'da Göztepe taraflarında bir özel lisenin mezuniyet törenine gidiyorum. Giyinme odası şeklinde bir yere gidiyorum, mezun olacak kızlar giyinip makyajlarını falan tazeliyorlar. Ben de sevgilim mezun olacağı için orada duruyorum, evet liseli sevgilim var. Saçları açık kahverengi, uzun ama benden daha kısa. Benden daha küçük görünüyor -doğal olarak, daha liseli tabi- ve çok fena Sena'ya benziyor yüzü. Sürekli yanıma gelip sarılıyor bana, odadaki diğer kızlar garip garip bakıyorlar, ben rahatsız oluyorum, sevgilimi biraz ittiriyorum. Sonra adamın teki gelip "Sen Yeditepe'de okuyormuşsun, burada ne işin var, ayrıca çantana bakmam lazım" diyor, çantamı karıştırmaya başlıyor. "İçinde sizi ilgilendiren birşey yok" diyorum, "O zaman burada duramazsın, çık git buradan" diyor adam. Sinirleniyorum. Birkaç dakika geçiyor. Ben eşyalarımı toparlayıp ayağa kalkıyorum, "Bana sen diye hitap etme hakkı yok ki o herifin, gerizekalı." diyorum. Herkes sessiz. Arkama bakıyorum, adam orada duruyor, duymuş dediklerimi. Kalkıp çıkıyorum, taksiye binip "Şaşkınbakkal'a" diyorum. iPod'umda 2 şarkı dinliyorum, sonra eve geliyoruz. Adam beni Marks and Spencer'ın önünde indiriyor, taksimetreye bakıyorum, 37 tutmuş. "Nasıl olabilir ki, normalde 27 tutardı hep" diyorum, ki aslında Göztepe-Şaşkınbakkal arası 10 bile tutmaz sanırım. Adama cebimdeki son 50 milyonu veriyorum, iniyorum, adam "Bir dakika" diyor, bana 40 YTL geri veriyor. "Acıdı herhalde halime adam" diye düşünüyorum, Bağdat Caddesi'nde yürümeye başlıyorum. Eve gitmeden bir Mango'ya uğramaya karar veriyorum. Süper bir çanta beğeniyorum, tam o sırada taksiciyi Mango'da görüyorum. Adam paramın olduğunu anlasın istemiyorum, çantayı bırakıp eve gidiyorum. Odama gelip yatağıma uzanıyorum. Kitabı açıp okumaya başlıyorum ve birden tekrar kitabın içindeyim. Sıkılıp son bölüme geçiyorum direk aradakileri atlayıp. Son bölümde ben, sevgilim ve okul arkadaşları bir trenle dağlar ve ormanlarla dolu bir yerlerden geçiyoruz. 19. yüzyılın Avrupa'sını hatırlatan şeyler giyiyoruz hepimiz. Onlar Avrupalı zengin ailelerin yatılı okul öğrencileri, ve ben hizmetçilerden biriyim. Herkese bir hizmetçi veriliyor. Sevgilim beni istedi kendi hizmetçisi olarak, onun odasına gittik. O soyundu, benim de üstümdekileri çıkardı, ben odadan kaçıp kapının önünde soğuk yere oturarak ağlamaya başladım. Yanıma gelir diye bekledim, ama gelmedi. Atladığım bölümlerde ne olmuştu da ilişkinin üstün ve peşinde koşulan tarafı benken birden herşey tersine dönmüştü anlamadım. Sinirlerim bozuldu, uyandım.
"Don't look don't look" the shadows breathe
Whispering me away from you
"Don't wake at night to watch her sleep
You know that you will always lose
This trembling
Adored
Tousled bird mad girl... "
But every night I burn
But every night I call your name
Every night I burn
Every night I fall again
"Oh don't talk of love" the shadows purr
Murmuring me away from you
"Don't talk of worlds that never were
The end is all that's ever true
There's nothing you can ever say
Nothing you can ever do... "
Still every night I burn
Every night I scream your name
Every night I burn
Every night the dream's the same
Every night I burn
Waiting for my only friend
Every night I burn
Waiting for the world to end
No comments:
Post a Comment