A little reminder for all you 19 year olds, your last year as a teenager, don't know about you but that scares me a little. I think I'll always feel 17, I'm stuck in there somewhere.
Tried to get your attention all night long
Asked you once, I asked you twice, asked you four times
If you'd like to dance to that song
Front crawled the crowd down the stairs
And I followed you out in the rain
Nowhere to be found
Never mind
You'll probably never look that pretty again
You're not nineteen forever, pull yourself together
I know it seems strange but things, they change
Older woman and an ever-so-slightly younger man
God bless the band
They're doing all they can
You're not nineteen forever
You're not nineteen forever
Bir başka 19 takıntılı grup The Long Blondes'un dağılması beni melankolik ruh hallerine itiyor birkaç haftadır.
Saturday, 8 November 2008
Monday, 3 November 2008
baby girl, shock me like an electric feel
Sıkıldım ben. Paris'in 2 saat uzağımda olmasına, salak Eurostar biletleti über pahalı olduğu için gidememeye sinir oluyorum. Ev arkadaşımın rezalet ötesi müzik zevkini 24 saat dinlemek zorunda olmak da sinir bozucu. Odamı pislik götürüyor her zamanki gibi, oysa daha 2 gün önce süper topluydu. Sırtım ağrıyor deli gibi, masaj yapabilen bir sevgilim olsaydı keşke. Ve maddi durumu en az benimki kadar iyi olan, benim gibi anlık kararlar verip saçma heyecanlara atılan, "Hadi kalk bilmemnereye gidiyoruz" ya da "Evinin önündeyim, aşağı insene aşkım" diyen bir sevgili. Ve ben sevgilim bu yazdıklarımı anlamasın diye Türkçe yazıyorum, çünkü uğraşamayacak kadar bıkkın ve kusursuzu arayamayacak kadar yorgunum. Evet işte böyle. 140 pound gözümde büyümezse haftaya Çarşamba İstanbul'a gitmeyi düşünüyorum, kalacak yerim ve ailemin Türkiye'ye gideceğimden haberi yok. Bu da böyle bir durum.
Friday, 31 October 2008
you're the closest thing to perfect but the farthest thing from me
You're the dream that hasn't ended,
And I'm still anxious for rest.
Your words they seem to hang above my head.
I'd love to be,
The shoulder that you cry on.
I'd love to be,
The friend you call when things are great.
And like I really deserve a chance to,
Sit across the table,
And tell you that I think you're wonderful.
And I think you're something special.
Ve evet, hala aklımdasın, bugünlerde yine Sen krizlerim tuttu benim. Ne zaman "Tamam, unuttum artık tamamen" diye düşünsem, anında kendini hatırlatmanın bir yolunu buluyorsun nasıl yapıyorsan. İngiltere'deki ilk ağlama krizimin nedeni olan sen, garip ve ilahi bir güce inanmamı sağlar gibi trajikomik bir şekilde bilmemkaç bin kilometre uzağımda olsan bile her an yanımdasın sanki. Kendimi alkole vurup umursamamaya çalıştığım barlarda birkaç saniyeliğine içime çektiğim parfümünün kokusu, gece uyumaya çalışırken yan evden yükselen müzik sesi ve sevdiğin şarkılar, her yerde görünmez bir şekilde sen varsın, beni takip edip gülüyorsun sanki seni aklımdan silme çabalarımın boşa oluşuna. Ben senden, İstanbul'dan kaçtım sanarken, bir bakıyorum sen hep yanımdasın.
I think of our time together,
Is it faded, or am I dreaming?
Everything you said lives on
I cherish our memory
I wanna kiss your tears away tonight
It's hard to give up the one you never thought you'd leave
Don't go,
You said you wouldn't
You said you couldn't
Don't go
Your eyes, they see through my soul.
And I'm still anxious for rest.
Your words they seem to hang above my head.
I'd love to be,
The shoulder that you cry on.
I'd love to be,
The friend you call when things are great.
And like I really deserve a chance to,
Sit across the table,
And tell you that I think you're wonderful.
And I think you're something special.
Ve evet, hala aklımdasın, bugünlerde yine Sen krizlerim tuttu benim. Ne zaman "Tamam, unuttum artık tamamen" diye düşünsem, anında kendini hatırlatmanın bir yolunu buluyorsun nasıl yapıyorsan. İngiltere'deki ilk ağlama krizimin nedeni olan sen, garip ve ilahi bir güce inanmamı sağlar gibi trajikomik bir şekilde bilmemkaç bin kilometre uzağımda olsan bile her an yanımdasın sanki. Kendimi alkole vurup umursamamaya çalıştığım barlarda birkaç saniyeliğine içime çektiğim parfümünün kokusu, gece uyumaya çalışırken yan evden yükselen müzik sesi ve sevdiğin şarkılar, her yerde görünmez bir şekilde sen varsın, beni takip edip gülüyorsun sanki seni aklımdan silme çabalarımın boşa oluşuna. Ben senden, İstanbul'dan kaçtım sanarken, bir bakıyorum sen hep yanımdasın.
I think of our time together,
Is it faded, or am I dreaming?
Everything you said lives on
I cherish our memory
I wanna kiss your tears away tonight
It's hard to give up the one you never thought you'd leave
Don't go,
You said you wouldn't
You said you couldn't
Don't go
Your eyes, they see through my soul.
Saturday, 25 October 2008
blogger is sex on legs
Blogger'ın yasaklandığını şimdi öğrenmiş bulunuyorum sevgili okuyucular. 2 gün eve gelmiyorum garip şeyler oluyor. Ve evet belki de sizler bunu okuyamıyorsunuz. Belki siz bunu okuduğunuzda ben çok uzaklarda olacağım. Uzaklardayım nitekim -hayatımda ilk kez bu kelimeyi kullandım sanırım- ve thank god, I have full access to Blogger.
Birbirinden acayip şeylerin ülkesi Türkiye'de yeni bir güne merhaba demek gibi Blogger'ın sansürlenmesi. Sözlük, youtube, ıvır ve zıvırdan sonra bir bu eksik kalmıştı. Böyle şeyleri kim akıl ediyor bilmiyorum, belli ki Türk'ün aklı gerçekten klozette otururken çalışıyor. Bence yurdum hükümeti bundan sonra Google'a el atmalı. Sex diye aratınca milyonlarca tü kaka şey çıkıyor, olmuyor böyle, kınıyorum. İyi ki buradayım ve bu salak kararlardan etkilenmiyorum, ve böylece sinir katsayım da fazla etkilenmiyor.
Ayrıca Urban Outfitters bedenlerinin normal beden ölçüleriyle alakası olmamasını ve İngiltere'de bilmemkaç tane mağazaları varken internet üzerinden yapılan alışverişleri Amerika'dan yollayıp $50 shipping istemelerini kınıyorum.
Burada taksilerin 2.50 pound'dan açılmasını ve saat 18.00'dan sonra gece tarifesine geçilmesini kınıyorum.
Young Persons Railcard'ı, Yellow Card'ı ve G-A-Y'i sonuna kadar destekliyorum.
Strongbow'la sarhoş olmanın ve ertesi sabah akşamdan kalmadan uyanmanın hastasıyım.
Lis, I love cuddling with you, I love waking up to the sight of you lying next to me, I love staring at you and then going "What??", I love how holding you still gives me butterflies in the stomach every single time I do it, I love how perfect we are together and how easy and natural everything is with you, I love cooking for you and the way you cook for me, I love telling you how I feel about you 50 times a day, I love watching DVD's and having Chinese with you, I love changing gears with you, I just love everything that has to do with you :) You're so sex on legs!!
Birbirinden acayip şeylerin ülkesi Türkiye'de yeni bir güne merhaba demek gibi Blogger'ın sansürlenmesi. Sözlük, youtube, ıvır ve zıvırdan sonra bir bu eksik kalmıştı. Böyle şeyleri kim akıl ediyor bilmiyorum, belli ki Türk'ün aklı gerçekten klozette otururken çalışıyor. Bence yurdum hükümeti bundan sonra Google'a el atmalı. Sex diye aratınca milyonlarca tü kaka şey çıkıyor, olmuyor böyle, kınıyorum. İyi ki buradayım ve bu salak kararlardan etkilenmiyorum, ve böylece sinir katsayım da fazla etkilenmiyor.
Ayrıca Urban Outfitters bedenlerinin normal beden ölçüleriyle alakası olmamasını ve İngiltere'de bilmemkaç tane mağazaları varken internet üzerinden yapılan alışverişleri Amerika'dan yollayıp $50 shipping istemelerini kınıyorum.
Burada taksilerin 2.50 pound'dan açılmasını ve saat 18.00'dan sonra gece tarifesine geçilmesini kınıyorum.
Young Persons Railcard'ı, Yellow Card'ı ve G-A-Y'i sonuna kadar destekliyorum.
Strongbow'la sarhoş olmanın ve ertesi sabah akşamdan kalmadan uyanmanın hastasıyım.
Lis, I love cuddling with you, I love waking up to the sight of you lying next to me, I love staring at you and then going "What??", I love how holding you still gives me butterflies in the stomach every single time I do it, I love how perfect we are together and how easy and natural everything is with you, I love cooking for you and the way you cook for me, I love telling you how I feel about you 50 times a day, I love watching DVD's and having Chinese with you, I love changing gears with you, I just love everything that has to do with you :) You're so sex on legs!!
Tuesday, 14 October 2008
lezbiyen yıldız asuman'ı nasıl taciz etti?
http://www.milliyet.com.tr/Yasam/SonDakika.aspx?aType=msnSonDakika&ArticleID=1003169&Date=14.10.2008&Kategori=yasam&b=Lezbiyen%20yildiz%20Asumani%20nasil%20taciz%20etti&ver=08&reftype=2
Linkte görmekte olduğunuz haberi az önce okuyarak hayatımın en eğlenceli anlarından birini yaşadım. Copy paste yapıyorum üşenenlere.
Lezbiyen yıldız Asuman'ı nasıl taciz etti?
Şarkıcı Asuman Krause, Los Angeles'ta yapılan dünyaca ünlü Emmy Televizyon Ödülleri'ne giderken Los Angeles Havaalanı'nda yaşadıklarını 'Orada Neler Oluyor' programında anlattı. Kelebek'in haberine göre, Krause 'Sex and the City' dizisinin yıldızı Cynhia Nixon ile karşılaştığını ve aralarında garip bir elektriklenme olduğunu söyledi.
Bir süre önce lezbiyen olduğunu açıklayan ve kadın sevgilisi Marinnoni ile dudak dudağa poz veren Nixon'ın kendisini dakikalarca süzdüğünü söyleyen Asuman "Öyle bir kesti ve baktı ki kendimi acayip, bir tuhaf hissettim. Gözünü alamadı. Bugüne kadar bana bir erkek bile böyle bakmamıştı. Acayip korktum. Ben de bakınca bu kez yanındaki erkek rolündeki kadın sevgilisi gerildi. Ayy tipi çok tuhaftı valla! Bana 'Ne oluyor?' gibisinden baktı. Baktım ikisi de geriliyor. Bir rezalet çıkmasın diye korkup uzaklaştım. Uçağın tuvaletinde bir daha karşılaşınca felaket gerildik. Lezbiyen sevgilisi, Cynhia'yı 'Buraya gel' diye uyardı. Ben de hemen geçip yerime oturdum, göz göze bile gelmedim" dedi.
Bir kere kadıncağızın adı Cynhia değil, Cynthia. Madem böyle abuk subuk şeyleri haber yapacaksınız, bari doğru düzgün yapın. Cynthia Nixon'ın adını bilmeyen insan hangi gezegende yaşıyor bilemiyorum ama bir Google'dan aratsaydın bari sevgili haberi yapan insan.
İkincisi, Asuman kızım koskoca Cynthia Nixon sana neden baksın ki ayol? Sen yanlış görmüşsün.
Üçüncüsü Cynthia Nixon cinsel yönelimi konusunda daha önce herhangi bir yorum ya da açıklama yapmamıştır, "lezbiyen olduğunu açıkladı" gibi birşey yoktur yani.
Dördüncüsü "Iyyy acayip korktum, yanındaki erkek rolündeki sevgilisi bıdı bıdı bilmemne" gibi laflar eden bir adet Asuman Krause bence Kaos GL'nin Hormonlu Domates ödüllerine aday gösterilmeli kesinlikle. Bu nasıl bir homofobi, sen kaçıncı yüzyılda yaşıyorsun Asuman?
Allahım madem yarattın bari takip et. Lütfen.
Linkte görmekte olduğunuz haberi az önce okuyarak hayatımın en eğlenceli anlarından birini yaşadım. Copy paste yapıyorum üşenenlere.
Lezbiyen yıldız Asuman'ı nasıl taciz etti?
Şarkıcı Asuman Krause, Los Angeles'ta yapılan dünyaca ünlü Emmy Televizyon Ödülleri'ne giderken Los Angeles Havaalanı'nda yaşadıklarını 'Orada Neler Oluyor' programında anlattı. Kelebek'in haberine göre, Krause 'Sex and the City' dizisinin yıldızı Cynhia Nixon ile karşılaştığını ve aralarında garip bir elektriklenme olduğunu söyledi.
Bir süre önce lezbiyen olduğunu açıklayan ve kadın sevgilisi Marinnoni ile dudak dudağa poz veren Nixon'ın kendisini dakikalarca süzdüğünü söyleyen Asuman "Öyle bir kesti ve baktı ki kendimi acayip, bir tuhaf hissettim. Gözünü alamadı. Bugüne kadar bana bir erkek bile böyle bakmamıştı. Acayip korktum. Ben de bakınca bu kez yanındaki erkek rolündeki kadın sevgilisi gerildi. Ayy tipi çok tuhaftı valla! Bana 'Ne oluyor?' gibisinden baktı. Baktım ikisi de geriliyor. Bir rezalet çıkmasın diye korkup uzaklaştım. Uçağın tuvaletinde bir daha karşılaşınca felaket gerildik. Lezbiyen sevgilisi, Cynhia'yı 'Buraya gel' diye uyardı. Ben de hemen geçip yerime oturdum, göz göze bile gelmedim" dedi.
Bir kere kadıncağızın adı Cynhia değil, Cynthia. Madem böyle abuk subuk şeyleri haber yapacaksınız, bari doğru düzgün yapın. Cynthia Nixon'ın adını bilmeyen insan hangi gezegende yaşıyor bilemiyorum ama bir Google'dan aratsaydın bari sevgili haberi yapan insan.
İkincisi, Asuman kızım koskoca Cynthia Nixon sana neden baksın ki ayol? Sen yanlış görmüşsün.
Üçüncüsü Cynthia Nixon cinsel yönelimi konusunda daha önce herhangi bir yorum ya da açıklama yapmamıştır, "lezbiyen olduğunu açıkladı" gibi birşey yoktur yani.
Dördüncüsü "Iyyy acayip korktum, yanındaki erkek rolündeki sevgilisi bıdı bıdı bilmemne" gibi laflar eden bir adet Asuman Krause bence Kaos GL'nin Hormonlu Domates ödüllerine aday gösterilmeli kesinlikle. Bu nasıl bir homofobi, sen kaçıncı yüzyılda yaşıyorsun Asuman?
Allahım madem yarattın bari takip et. Lütfen.
Wednesday, 8 October 2008
i don't even think straight
Girls And boYs sitesi kadar süper bir site görmedim ben hayatımda. Backgroundlar süper öncelikle.

"I'm so gay I shit rainbows" ve "Touch my special plaice" beni benden aldı özellikle.

Ben de BoyBerry istiyorum!!
Ayrıca sitenin introsunu saatlerce izleyebilirim/dinleyebilirim. Mutlaka izleyin, İZLEYİN!! http://www.girlsandboys.co.uk/
Şu ana kadar 2 kez gittiğim bir mekanda ilk geceden düşman edinmiş olmam da ayrı bir enteresan. Nedir, kötü mü bakıyorum ben insanlara, 20 metre öteye nefret dolu düşünceler mi gönderiyorum ki tanımadığım insanlar bana uyuz olmayı başarabiliyorlar 10 dakika içinde? Çok ilginç.

"I'm so gay I shit rainbows" ve "Touch my special plaice" beni benden aldı özellikle.

Ben de BoyBerry istiyorum!!
Ayrıca sitenin introsunu saatlerce izleyebilirim/dinleyebilirim. Mutlaka izleyin, İZLEYİN!! http://www.girlsandboys.co.uk/
Şu ana kadar 2 kez gittiğim bir mekanda ilk geceden düşman edinmiş olmam da ayrı bir enteresan. Nedir, kötü mü bakıyorum ben insanlara, 20 metre öteye nefret dolu düşünceler mi gönderiyorum ki tanımadığım insanlar bana uyuz olmayı başarabiliyorlar 10 dakika içinde? Çok ilginç.
Saturday, 4 October 2008
chloroform perfume
Saat 2 oldu, hala tamamen uyanığım. İstanbul'dan taşındığımdan beri uyumak için ilaç almamıştım, şimdi aldım bir tane. Bana "Bir gün fazla ilaç kullanmaktan öleceksin" diyen Cansu geldi aklıma, geçen sene bugün ne kadar mutluyduk onunla. Düşünmüyorum geçmişi, çünkü düşünmek acı veriyor. Hiç yaşanmamış gibi davranmak onca güzel anıya yapılan bir saygısızlık mı, yoksa herkes mi gömüyor geçmişini bilmiyorum. Mantıklı olarak düşününce yaşanılan güzel anıları beynimde tekrar canlandırmanın da bana o anı yaşamak kadar mutluluk ve zevk vermesi gerekmeli aslında, neden öyle değil ki? Zaman yüzünden sanırım, nasıl her acı verici an bir gün etkisini yitiriyorsa mutlu olanlar da zamanın içinde kayboluyor demek ki. Mavişehir'de annemle yaşadığımız evi özlüyorum, o zamanı, ne olurdu hep lisede kalsaydım, hayatın gerçeklerinden uzak? Gerçi şu an da hayatın pek bir gerçeğini bildiğimi söyleyemem, ama anladınız siz beni. Simin'i, Cansu'yu, Efe'yi, Görkem'i, aşık olmayı, Mavişehir'de yaşamayı, İstanbul'daki odamı, upuzun kızıl saçlarımı özlüyorum. İngiltere'ye geldiğimden beri, hatta ondan da öncesinden itibaren mutsuz şeyler düşünme izni vermiyordum kendime, blogumdaki depresyon dozunun azalmasından da anlayabilirsiniz, uzun zamandır ilk oldu bu. Aslında depresif değilim şu anda, kötü bile hissetmiyorum, sadece özlüyorum, ama en azından yaşadım onları ve hep benimle kalacaklar.
oh so, my love
this sleeping pill
will watch you through the night
and come dawn
i'll be long, long gone
i tried, i tried,
i tried
we feed upon the broken branch
we kiss the stars goodbye
for the sun can't fight this overcast
i tried, i tried,
i tried
the spider's web
it can't break our fall
i whisper to the sky
i pray she takes you in her arms
i tried, i tried,
i tried
i tried..
storm warning in the sand
she evaporates beneath my fingernails
the road is lost underwater
she's running down a river with eels
she is lost to me.
oh so, my love
this sleeping pill
will watch you through the night
and come dawn
i'll be long, long gone
i tried, i tried,
i tried
we feed upon the broken branch
we kiss the stars goodbye
for the sun can't fight this overcast
i tried, i tried,
i tried
the spider's web
it can't break our fall
i whisper to the sky
i pray she takes you in her arms
i tried, i tried,
i tried
i tried..
storm warning in the sand
she evaporates beneath my fingernails
the road is lost underwater
she's running down a river with eels
she is lost to me.
Friday, 3 October 2008
i heart the chalets
Lets talk about romance, romance is dead.
An ideology exploited for commercial gain.
They want you to fall in love with the idea of being in love, because nothing says I love you better than flowers and chocolates and cards.
I believe in happiness and in love that never fails, but the longer I wait here the more they just seem like a fairy tale.
An ideology exploited for commercial gain.
They want you to fall in love with the idea of being in love, because nothing says I love you better than flowers and chocolates and cards.
I believe in happiness and in love that never fails, but the longer I wait here the more they just seem like a fairy tale.
i kissed katy perry and she wrote a song about me
"Thank God it's Friday!!" şeklinde başladığım günüm hala yatakta devam etmekte. Cress+cheese içeren light sandviçim ve İngiltere'nin-köpeğiyim-evet modunda içtiğim sütlü çayımdan sonra cress'in ne olduğunu öğrendim. Tere oluyormuş Türkçesi, tere nedir onu da bilmiyorum ama ben. Aşırı tatsız ve asla yenmemesi gereken birşeymiş, bunu öğrendim bugün.
Oda arkadaşım her zamanki gibi son ses Pendulum dinliyor. Hatta İngiliz gençliğini çok fena bir Akala+Pendulum+MGMT hastalığı sarmış durumda. Seviyorum.
Kontör yüklemek ne kolay işmiş Türkiye'de, yok kredi kartınız, yok ekstrenizin yollandığı adres, yok bankanız onay vermedi, yok bilmemne derken yaklaşık 1,5 saat geçti ve ben hala yüklemeyi başarmış değilim. Ve evet bugün yine derse gitmedim uyanamayıp.
"Eğlenmek" kelimesinin y değil ğ ile yazıldığını hala öğrenememiş olanlar hakkında hiç iyi şeyler düşünmüyorum, insan anadilini bilmez mi ya?
Last.fm'de Against LGBT diye bir grup gördüm dün, ben de Against Homophobic Twats diye bir grup açmak istedim, dünyada ne çok gereksiz insan var. "If you're against gay marriage, then don't get one!" cümlesi geldi aklıma. Gidin işinize bakın kardeşim, size ne elalemin yatak odasından? Madem tiksiniyorsun, kendi yaşamını heteroseksüel olarak sürdürüp gaylerden uzak dur, bu kadar basit işte. Bu derece takıntılı homofobi gerçekten altında gizli eşcinsellik yatan bir kompleks olasılığını getiriyor aklıma. Kendi eşcinsel eğilimlerini kabullenmeme ve bastırma arzusuyla o eğilimlerle barışık yaşayanlara saldırmak mıdır bu, nedir? Biz heterosunuz diye size dar görüşlü, önüne sunulanı düşünmeden kabul eden, kendini ve toplumun "normal" adını verdiği şeyi sorgulama yetisinden yoksun, beyinsiz, ot gibi yaşamaya mahkum insancıklar diyor muyuz? Elbette demiyoruz. Ee, o zaman?
11 Ekim National Coming Out Day bu arada. Facebook status yerine "is gay" ya da "is an ally" yazıyor herkes o gün. Eğlenceli.
Bugün hayatımdaki en önemli, en herşeyi değiştiren, en güzel ve en mutlu günün 1. yılı. Amsterdam'a gitmemden 1 gün önce Cansu'yu ilk kez gördüğüm gün.
Oda arkadaşım her zamanki gibi son ses Pendulum dinliyor. Hatta İngiliz gençliğini çok fena bir Akala+Pendulum+MGMT hastalığı sarmış durumda. Seviyorum.
Kontör yüklemek ne kolay işmiş Türkiye'de, yok kredi kartınız, yok ekstrenizin yollandığı adres, yok bankanız onay vermedi, yok bilmemne derken yaklaşık 1,5 saat geçti ve ben hala yüklemeyi başarmış değilim. Ve evet bugün yine derse gitmedim uyanamayıp.
"Eğlenmek" kelimesinin y değil ğ ile yazıldığını hala öğrenememiş olanlar hakkında hiç iyi şeyler düşünmüyorum, insan anadilini bilmez mi ya?
Last.fm'de Against LGBT diye bir grup gördüm dün, ben de Against Homophobic Twats diye bir grup açmak istedim, dünyada ne çok gereksiz insan var. "If you're against gay marriage, then don't get one!" cümlesi geldi aklıma. Gidin işinize bakın kardeşim, size ne elalemin yatak odasından? Madem tiksiniyorsun, kendi yaşamını heteroseksüel olarak sürdürüp gaylerden uzak dur, bu kadar basit işte. Bu derece takıntılı homofobi gerçekten altında gizli eşcinsellik yatan bir kompleks olasılığını getiriyor aklıma. Kendi eşcinsel eğilimlerini kabullenmeme ve bastırma arzusuyla o eğilimlerle barışık yaşayanlara saldırmak mıdır bu, nedir? Biz heterosunuz diye size dar görüşlü, önüne sunulanı düşünmeden kabul eden, kendini ve toplumun "normal" adını verdiği şeyi sorgulama yetisinden yoksun, beyinsiz, ot gibi yaşamaya mahkum insancıklar diyor muyuz? Elbette demiyoruz. Ee, o zaman?
11 Ekim National Coming Out Day bu arada. Facebook status yerine "is gay" ya da "is an ally" yazıyor herkes o gün. Eğlenceli.
Bugün hayatımdaki en önemli, en herşeyi değiştiren, en güzel ve en mutlu günün 1. yılı. Amsterdam'a gitmemden 1 gün önce Cansu'yu ilk kez gördüğüm gün.
Tuesday, 30 September 2008
you, your sex is on fire
Stardust var bu gece okuldaki The Venue'de.
The night for the gays, the gay friendly, the in-betweeners, the open minded & the happy to be alive & dancing!
Okulumun içinde bir gece klübü olacağı ve orada her hafta gay event'ler düzenleneceğini geçen sene söyleseler "yok artık" derdim sanırım. Mutluyum ben burada, huzurluyum. Kimseyi tanımadığım yeni bir ülkeye taşınıp bambaşka bir hayata başlamakmış meğer tüm sorunlarımın çözümü. Eskiden olanlar, beni üzen insanlar artık başka bir ülkede ve beynimin içindeki çok uzak bir boyutta kaldılar benim için. O kadar uzaklar ki..
Straight olmayan insanlarla dolu bir gece geçireceğim için mutluyum bir de.
PS: Buraya bilerek tek bir tane sigaram olmadan gelmiştim bırakmak için. Çok canım isterse otlanırım diye düşünüyordum. Ancak geldiğimde şunu fark ettim ki, çok az insan sigara içiyor, içenler de daha ucuz olması için tütün sarıyorlar, o yüzden "Bilader bana da bi tane sarsana" demek garip kaçabiliyor. Bu nedenle bugün ilk kez parama kıyıp 6YTL ödeyerek 10'lu mini bir Marlboro Lights aldım. 1 hafta idare etsin bu beni. Ofh. Burada tek bir sigara 600 bin olunca insanların "If I lived in Turkey I'd be a walking cigarette" demesi mantıklı tabii.
The night for the gays, the gay friendly, the in-betweeners, the open minded & the happy to be alive & dancing!
Okulumun içinde bir gece klübü olacağı ve orada her hafta gay event'ler düzenleneceğini geçen sene söyleseler "yok artık" derdim sanırım. Mutluyum ben burada, huzurluyum. Kimseyi tanımadığım yeni bir ülkeye taşınıp bambaşka bir hayata başlamakmış meğer tüm sorunlarımın çözümü. Eskiden olanlar, beni üzen insanlar artık başka bir ülkede ve beynimin içindeki çok uzak bir boyutta kaldılar benim için. O kadar uzaklar ki..
Straight olmayan insanlarla dolu bir gece geçireceğim için mutluyum bir de.
PS: Buraya bilerek tek bir tane sigaram olmadan gelmiştim bırakmak için. Çok canım isterse otlanırım diye düşünüyordum. Ancak geldiğimde şunu fark ettim ki, çok az insan sigara içiyor, içenler de daha ucuz olması için tütün sarıyorlar, o yüzden "Bilader bana da bi tane sarsana" demek garip kaçabiliyor. Bu nedenle bugün ilk kez parama kıyıp 6YTL ödeyerek 10'lu mini bir Marlboro Lights aldım. 1 hafta idare etsin bu beni. Ofh. Burada tek bir sigara 600 bin olunca insanların "If I lived in Turkey I'd be a walking cigarette" demesi mantıklı tabii.
Subscribe to:
Posts (Atom)