Friday, 7 September 2007

ilke'yi sevmemin nedenleri 2

ilke'yi sevmemin nedenleri yazı dizisinin devamı:

- en alkolik anlarımda bile bana sakinlikle ve anlayışla yaklaşması
- hayatında pek çok action'a neden oluyor olsam da bana kızmaması
- annesiyle evime çaya gelecek olması
- trip/sinir vs. yapma gereği duymadığım hayatımdaki TEK insan olması
- ona ihtiyacım olduğunu ve yanımda olması gerektiğini söylediğimde bunu tamamen "i mean it" modunda söyleyeceğim tek insan olması
- bazen ablam, bazen annem bazen de küçük kardeşim modunda hissettiğim tek insan olması
- sadece o bende kalırken başkası da kalırsa ikimiz de rahat edelim diye odama 3. bir yatak almam
- bu yazının daha sonra devamını getirecek olmam
- she's THE meri!!! başka ne gibi bir nedene ihtiyacım olabilir ki??

everyone knows that i'm the zero.

Bazen Taksim-Alsancak-internet falan filan gibi ortamlardaki kişilerin dedikodularının yayılması hızına cidden inanasım gelmiyor. Bazen Gossip Girls'e hak veriyorum gerçekten. Başıma "Sen onlardan birisin, ağzına sıçıcam senin" şeklinde bir sürü gereksiz insanın laflarını sarmış olsalar da, yine de anlayabiliyorum yaptıkları şeyi. Alakam bile olmayan insanların cinsel hayatlarından, favori kız/erkek tiplerine, tuvalete arkadaşlarıyla birlikte ya da yalnız gitmelerinden mutsuzluklarına kadar herşeyin kulağıma gelmesi, bu kadar fazla sır tutmak -o sırları bilmek istemiyor olsam da- beni çok sinir ediyor. Çok sevgili sırlarınızı paylaşmak istemiyorum. Bana yüklediğiniz şeyleri en yakın arkadaşlarımdan bile gizlemek zorunda olmayı da. Hatta, arkadaşım olmayan kişilerin haberini bile almak istemiyorum. Neden herkesin yediği her bok myspace'teki bulletinler hızıyla alakası olan olmayan herkese yayılmak zorunda ki? Neden bu kadar umrunuzda ki?
Yengeç burcu karakterim bu agresifliğin, bu meraklılığın, bu önyargının ve saldırma isteğinin nedenini anlayamıyor, kusura bakmayın.

heartbeats, pink and sweetness

3 günlük telefon görüşmeleri, ezberlenen operatör müzikleri ve sinir krizleri sonucunda ders programımla ilgili tüm sorunları halletmiş bulunmaktayım. Pek sevgili Emre Bey, Aslı Hanım'ın 3 günde halledemediği şeyi 5 dakikada halledip akıl sağlığımı korumama yardımcı oldular. Programım biraz fazla Hukuk'la dolu olsa da, sadece 2 gün erken kalkmamın gerekmesi ve ders aralarında en fazla 1 saat boşluk olması gibi nedenlerden dolayı çerçeveletip duvarıma asmak isteyeceğim derecede süper bir ders programı oldu. Hayatımda ilk kez okula gitmek için sabırsızlanıyorum. Bitse de gitsek modundayım, tabii bitmesi için başlaması gerekiyor önce. 3,5 hafta sonra Amsterdam'a ve maddi çöküntüye doğru yol alıyor olacağım. Bu iyi birşey. Garip bir şekilde İstanbul'a gitmek için de sabırsızlanıyor gibiyim. Sanırım bunun nedeni artık evde oturmaktan başka hiçbirşey istemiyor olmam. İzmir'de evde oturmam ve İstanbul'da evde oturmam arasındaki tek fark, İstanbul'da eve kapanma olayımı gerçekleştirirken tam anlamıyla sipariş verdiğim yemekleri getirenlerden başka hiç insan görmeyecek olmam. İnsanlarla karşılaşmak zorunda olmamam da iyi birşey. Sabah İstanbul'a gidiyorum. Evimi daha "home" moduna sokma amacım çerçevesinde gelecek olan yeni pembe yatağım ve Digiturk'üm sayesinde, artık dışarı çıkmama hiç gerek kalmayacak. Pembe eşyalar ve Digiturk'ün insanı bu kadar mutlu edebilmesi gerçekten mucizevi.

Thursday, 6 September 2007

work it harder

Dün her zaman olduğu gibi oldukça olaylı bir gündü. İzmir'deki son günümün sıkıcılıktan son derece uzak olması beni memnun etmiş olsa da, insanlarla tartışmaktan hoşlanmıyorum. Ama bundan daha da az hoşlandığım birşey varsa, o da insanların yaptıkları mallıkların yanlarına kalması. Dün bir sürü bacardi ve bir sürü bira içtikten sonra Kordon'a gittik. Işıl'la olan hiçbirşeyden pişman değilim, ettiğim hiçbir laftan da. Bunu yapmamın 3 nedeni var:
1-Ben aramızda geçen onca şeye rağmen hiçbirşey olmamış gibi onu görmezden gelirken onun bana Egemen'in msn'inden çocuk çocuk laflar atma gereği duyması
2-Egemen'le bizim aramızda birşeyler varken ve o bunu bilirken, gidip Egemen'le birşeyler yaşaması -kibarca ancak bu tabiri kullanabildim, bilen biliyor zaten- ve üstüne "Böyle böyle oldu, üzgünüm" diyeceğine hala bunu yalanlıyor olması
3-Ben gayet adam gibi konuşmak için yanına gitmişken bana karşı ukala ve hem suçlu hem güçlü tavırlar içinde olması
Bu nedenlerden dolayı hiç pişman değilim, az bile konuştuğumu düşünüyorum.
Ayrıca dün bir de Oğuz'un sayesinde İlke-Ben-Tuğba şeklinde bir telefon görüşmemiz oldu. İlke ve ben bizi tanımayan insanların hakkımızda o şekilde konuşmalarından ve yorum yapmalarından nefret ediyoruz. Tanımıyorsanız yorum yapmayınız efendim, bu kadar. Bizim amacımız en ufak bir gıcıklık taşımadan normal normal konuşmakken, "Ben seni tanımıyorum, bir nedeni de yok ama sana gıcık oluyorum" tarzı muhabbetler biraz anaokulu seviyesinde kaçıyor. Evet İlke'yle bu olay üzerindeki düşüncemiz bundan ibaret.

Wednesday, 5 September 2007

to the

Ne kadar yüzsüz bir insan olduğuna hakkaten şaşıyorum bazen. Yani bayağı ve ezik bir insan olduğunu zaten biliyordum ama bu kadarına çüş diyorum. Bari beyinsiz olduğun gerçeğini biraz gizlemeye çalışsan? Normal gibi davransan?  Sana daha söyleyebileceğim bir çok şey olabilirdi, ancak o kadar çöp bir insansın ki, sana sadece "YAZIK" kelimesini uygun buluyorum.
Hadi bakalım.

Monday, 3 September 2007

i'm so fly i give my girls jet lag

Me with the IAMX guy after the IAMX show. Can't remember his name though :(



Me & my girlz bangin with FEADZZZ!!



Me & Wendy, laughin our asses off with Lovefoxxx of CSS :)



Ece, me & dear Mr. FROST of the AUTOMATIC



'YAYY!!' with Luke Jenner of The RAPTURE


This was supposed to be a picture with the RAKES but you can't really see much.

Wednesday, 29 August 2007

zerofeelings goes blogger-crazy

İngilizcemi geliştiriyorum pt.2

I've totally gone blogger-crazy lately. It's like the word-vomits in Mean Girls, only it's more like a post-vomit. I got a Facebook account, it's so much fun, complicated though. I guess it's gonna take me a while to figure it out. Dyed my hair dark blonde today, it looks nice. I was planning on going out today, but I really wasn't in the mood both physically and emotionally. Yesterday's events really wore me out. I don't think I'll ever go to the Pub again. Note to self: Never get friendly with people who work at the bars that you go to a lot. It always causes trouble, sooner or later. Anyways, I'm really beginning to feel like alcohol is becoming a problem for me. When I drink too much, I talk too much, I can't control my temper and get into fights with people. I totally lose control over my words. And also I become this full-of-love-and-ready-to-hug kind of person. Suddenly it's like "Hey, it's not me, it's the vodka talking". I hate that and I hate doing things that I'll regret next morning.
Also after last night, I realized that I'm done with people who don't appreciate me or love me. I'm SO done. I won't let them stay in my life unless they respect me and want to be part of my life. I really don't need any extra luggage and I will no longer tolerate any asshole-ness from now on. I will not tolerate people who don't pay me attention, people who don't love me as I love them, people who talk behind my back while they're being hypocrites, disrespect, arrogance, lies, people who don't care whether they'll be part of my life or not, people who take me for granted, people who think I'm a spoilt little slut, people who are so pathetic that they have to make fun of me/my friends/my blogs to be able to stand the boredom of their sorry little lives and people who don't reply the messages that i send them on msn. If you think you qualify as one of the above, you're not welcome(you should really go and talk some more behind my back about... I don't know, that I'm writing in English maybe?). If not, I truly thank you for reading all this crap but I really had to get it all out :)

Monday, 27 August 2007

Hey There Delilah

Arabadaydım ve tam inmek üzereyken radyoda Plain White T's-Hey There Delilah çalmaya başladı. Araba durdu, ben bekledim. Şarkı bitti, indim. Sinemaya doğru yürürken o şarkıyı ne kadar çok sevdiğimi, sözlerinin benim için ne kadar çok anlam ifade ettiğini düşündüm. Hostel 2 izledim, ilki kadar beğenmesem de fena değildi. Çıktım, tekrar arabaya bindim. O anda tekrar Hey There Delilah başladı. Dilek tutmalıyım dedim, tuttum. Her zaman saat ve dakika aynı olduğunda tuttuğum aynı dileği tuttum, binlerce kez tutmuş olmama ve gerçekleşmemiş olmasına rağmen.
Bu sabah uyanamadım bir türlü. 12 saat falan uyudum, ve çok zor uyandım sonra. Bir ara uyanır gibi oldum rüyam bittiğinde, sonra rüyamda kimi gördüğümün farkına vardığımda hiç uyanmayasım geldi gerçekten. Tam olarak 21 Şubat 2002, saat 14.30dan beri böyle hissetmemiştim. Evet, tamamen böyle. Rüyamda o bir Türk'tü, adı Can'dı sanırım. Yeditepe'de okuyordu ve birlikte yurtta kalıyorduk (?). Garipti yani. Bundan sonra ondan Can olarak bahsetmeye karar verdim. O bu kadar uzaktayken yaşayamazmış gibi hissediyorum kendimi. Ne dandik. Gerçekten kardeş, en iyi arkadaş ya da sadece herhangi birşey edinmek istiyorum onu. Digital Love'ın sözlerindeki gibi hissetmek istemiyorum, rüyamda onu görüp inanılmaz mutlu olup sonra evimde uyanmak istemiyorum.
Evet, sanırım arıyor olduğum takıntıyı bulmuş bulunmaktayım. Tebrikler.

a thousand miles seems pretty far
but they've got planes and trains and cars
i'd walk to you if i had no other way
our friends would all make fun of us
and we'll just laugh along because we know
that none of them have felt this way

delilah i can promise you
that by the time we get through
the world will never ever be the same
and you're to blame

hey there delilah
you be good and don't you miss me
two more years and you'll be done with school
and i'll be making history like i do
you know it's all because of you
we can do whatever we want to
hey there delilah here's to you
this ones for you

oh it's what you do to me

Saturday, 25 August 2007

fuck life, i love you.

It wasn't supposed to be like this. Not this perfect. It was supposed to be a boring day, one we would try to find something to talk about to cover up the weird silence. How on earth could it even be so perfect? Our longest conversation was like 10 sentences on msn before that day. I had never expected for a silly Last.fm shout -I think it was something like "hello neighbour"- to turn out like this. It was TOTALLY perfect. We're perfect :) I wish we lived in the same city or something, or at least the same country maybe. We could go to shows and drink lots of Heineken beers and play 'I never' and stuff. You would be my almost best friend or neighbour or whatever:) You don't have to freak out, it's just that for no reason at all I feel SO happy to have met you. Tres happy :) We should definitely meet again. I really feel bad about those beers though, I completely forgot to pay because I thought I'd see you again that night in Paradiso. And I had to go through sooooooooo much trouble to find Paradiso, you wouldn't believe it. There I was asking people where it was, and they were hitting on me and actually people had no idea where it was. And by the end of the night I was really drunk/high, coffeeshops rule and that weird dark beer we had actually sucked. I loved holding your hand by the way, I love being all huggy and kissy with people, holding their hands and stuff. You could call me a touchy person, I guess.

Going out to meet my friends in Alsancak tonight, I totally missed them a lot. I have 5 days before I leave for Istanbul for the Rock'n Coke Festival. I'm in such a The-Knife-mood right now.

i heard you for the first time on the radio
when i was going somewhere in a car
oh you touched my heart
I love that part of You Take My Breath Away.

PS: ece, does the "fuck life" thing sound familiar? :) love you.

Thursday, 16 August 2007

she is the meri

Yarın itibariyle tatile gidiyorum. Haftaya cumartesiye kadar ülke sınırları içinde olmayacağımdan, bana ne internet ne de telefon yoluyla ulaşmanız mümkün olmayacak. Önümüzdeki 8 gün içerisinde İzmir'deki hayatımdan İlke sorumlu, çünkü onu çok seviyorum. Hatta İlke'yi ne kadar çok sevdiğimi yazabilirim paragraflar boyunca. Hatta şu anda tam olarak bunu yapmaya karar verdim.

İlke'yi sevmemin nedenleri:
-anne modunda herşeyime karıştığı için
-birlikte ortalığı ayağa kaldıracak sırlar paylaştığımız için
-hayatta hep aynı anda aynı sayfada olduğumuz için
-bıdıkım olduğu için
-evimin kadını rolüne bürünüp çarşaflarımı değiştirdiği için
-sağlık problemlerimizi bile aynı anda yaşadığımız için
-saçmalıklarıma, triplerime, ukalalıklarıma katlandığı için
-benimle gecenin 4'ünde Taksim'de eczane aradığı için
-yanında rahat rahat uyuyabildiğim tek insan olduğu için
-tam zamanında hayatıma girmiş olduğu için
-hayatıma girdiği andan itibaren hep ihtiyacım varken yanımda olduğu için
-Ashley Olsen'ı olduğum için
-gereksiz kıskançlıkları olmadığı için
-best friends bilekliğimi çıkarıp takmayı unuttuğumda kızmadığı için
-herşeyi birlikte yapmak zorunda olmadığımız için
-hiç kavga etmediğim sevgilim olduğu için
-beni aradığında ve telefonu açtığımda "kadınımm" diye gülerek cevap verdiği için
-ve şu anda aklıma gelmeyip daha sonra ekleyeceğim binlerce şey için

İLKE SENİ ÇOK SEVİYORUM LAN. MUCK.