Dün her zaman olduğu gibi oldukça olaylı bir gündü. İzmir'deki son günümün sıkıcılıktan son derece uzak olması beni memnun etmiş olsa da, insanlarla tartışmaktan hoşlanmıyorum. Ama bundan daha da az hoşlandığım birşey varsa, o da insanların yaptıkları mallıkların yanlarına kalması. Dün bir sürü bacardi ve bir sürü bira içtikten sonra Kordon'a gittik. Işıl'la olan hiçbirşeyden pişman değilim, ettiğim hiçbir laftan da. Bunu yapmamın 3 nedeni var:
1-Ben aramızda geçen onca şeye rağmen hiçbirşey olmamış gibi onu görmezden gelirken onun bana Egemen'in msn'inden çocuk çocuk laflar atma gereği duyması
2-Egemen'le bizim aramızda birşeyler varken ve o bunu bilirken, gidip Egemen'le birşeyler yaşaması -kibarca ancak bu tabiri kullanabildim, bilen biliyor zaten- ve üstüne "Böyle böyle oldu, üzgünüm" diyeceğine hala bunu yalanlıyor olması
3-Ben gayet adam gibi konuşmak için yanına gitmişken bana karşı ukala ve hem suçlu hem güçlü tavırlar içinde olması
Bu nedenlerden dolayı hiç pişman değilim, az bile konuştuğumu düşünüyorum.
Ayrıca dün bir de Oğuz'un sayesinde İlke-Ben-Tuğba şeklinde bir telefon görüşmemiz oldu. İlke ve ben bizi tanımayan insanların hakkımızda o şekilde konuşmalarından ve yorum yapmalarından nefret ediyoruz. Tanımıyorsanız yorum yapmayınız efendim, bu kadar. Bizim amacımız en ufak bir gıcıklık taşımadan normal normal konuşmakken, "Ben seni tanımıyorum, bir nedeni de yok ama sana gıcık oluyorum" tarzı muhabbetler biraz anaokulu seviyesinde kaçıyor. Evet İlke'yle bu olay üzerindeki düşüncemiz bundan ibaret.
1 comment:
evet yapmayın.
Post a Comment