http://www.milliyet.com.tr/Yasam/SonDakika.aspx?aType=msnSonDakika&ArticleID=1003169&Date=14.10.2008&Kategori=yasam&b=Lezbiyen%20yildiz%20Asumani%20nasil%20taciz%20etti&ver=08&reftype=2
Linkte görmekte olduğunuz haberi az önce okuyarak hayatımın en eğlenceli anlarından birini yaşadım. Copy paste yapıyorum üşenenlere.
Lezbiyen yıldız Asuman'ı nasıl taciz etti?
Şarkıcı Asuman Krause, Los Angeles'ta yapılan dünyaca ünlü Emmy Televizyon Ödülleri'ne giderken Los Angeles Havaalanı'nda yaşadıklarını 'Orada Neler Oluyor' programında anlattı. Kelebek'in haberine göre, Krause 'Sex and the City' dizisinin yıldızı Cynhia Nixon ile karşılaştığını ve aralarında garip bir elektriklenme olduğunu söyledi.
Bir süre önce lezbiyen olduğunu açıklayan ve kadın sevgilisi Marinnoni ile dudak dudağa poz veren Nixon'ın kendisini dakikalarca süzdüğünü söyleyen Asuman "Öyle bir kesti ve baktı ki kendimi acayip, bir tuhaf hissettim. Gözünü alamadı. Bugüne kadar bana bir erkek bile böyle bakmamıştı. Acayip korktum. Ben de bakınca bu kez yanındaki erkek rolündeki kadın sevgilisi gerildi. Ayy tipi çok tuhaftı valla! Bana 'Ne oluyor?' gibisinden baktı. Baktım ikisi de geriliyor. Bir rezalet çıkmasın diye korkup uzaklaştım. Uçağın tuvaletinde bir daha karşılaşınca felaket gerildik. Lezbiyen sevgilisi, Cynhia'yı 'Buraya gel' diye uyardı. Ben de hemen geçip yerime oturdum, göz göze bile gelmedim" dedi.
Bir kere kadıncağızın adı Cynhia değil, Cynthia. Madem böyle abuk subuk şeyleri haber yapacaksınız, bari doğru düzgün yapın. Cynthia Nixon'ın adını bilmeyen insan hangi gezegende yaşıyor bilemiyorum ama bir Google'dan aratsaydın bari sevgili haberi yapan insan.
İkincisi, Asuman kızım koskoca Cynthia Nixon sana neden baksın ki ayol? Sen yanlış görmüşsün.
Üçüncüsü Cynthia Nixon cinsel yönelimi konusunda daha önce herhangi bir yorum ya da açıklama yapmamıştır, "lezbiyen olduğunu açıkladı" gibi birşey yoktur yani.
Dördüncüsü "Iyyy acayip korktum, yanındaki erkek rolündeki sevgilisi bıdı bıdı bilmemne" gibi laflar eden bir adet Asuman Krause bence Kaos GL'nin Hormonlu Domates ödüllerine aday gösterilmeli kesinlikle. Bu nasıl bir homofobi, sen kaçıncı yüzyılda yaşıyorsun Asuman?
Allahım madem yarattın bari takip et. Lütfen.
Tuesday, 14 October 2008
Wednesday, 8 October 2008
i don't even think straight
Girls And boYs sitesi kadar süper bir site görmedim ben hayatımda. Backgroundlar süper öncelikle.

"I'm so gay I shit rainbows" ve "Touch my special plaice" beni benden aldı özellikle.

Ben de BoyBerry istiyorum!!
Ayrıca sitenin introsunu saatlerce izleyebilirim/dinleyebilirim. Mutlaka izleyin, İZLEYİN!! http://www.girlsandboys.co.uk/
Şu ana kadar 2 kez gittiğim bir mekanda ilk geceden düşman edinmiş olmam da ayrı bir enteresan. Nedir, kötü mü bakıyorum ben insanlara, 20 metre öteye nefret dolu düşünceler mi gönderiyorum ki tanımadığım insanlar bana uyuz olmayı başarabiliyorlar 10 dakika içinde? Çok ilginç.

"I'm so gay I shit rainbows" ve "Touch my special plaice" beni benden aldı özellikle.

Ben de BoyBerry istiyorum!!
Ayrıca sitenin introsunu saatlerce izleyebilirim/dinleyebilirim. Mutlaka izleyin, İZLEYİN!! http://www.girlsandboys.co.uk/
Şu ana kadar 2 kez gittiğim bir mekanda ilk geceden düşman edinmiş olmam da ayrı bir enteresan. Nedir, kötü mü bakıyorum ben insanlara, 20 metre öteye nefret dolu düşünceler mi gönderiyorum ki tanımadığım insanlar bana uyuz olmayı başarabiliyorlar 10 dakika içinde? Çok ilginç.
Saturday, 4 October 2008
chloroform perfume
Saat 2 oldu, hala tamamen uyanığım. İstanbul'dan taşındığımdan beri uyumak için ilaç almamıştım, şimdi aldım bir tane. Bana "Bir gün fazla ilaç kullanmaktan öleceksin" diyen Cansu geldi aklıma, geçen sene bugün ne kadar mutluyduk onunla. Düşünmüyorum geçmişi, çünkü düşünmek acı veriyor. Hiç yaşanmamış gibi davranmak onca güzel anıya yapılan bir saygısızlık mı, yoksa herkes mi gömüyor geçmişini bilmiyorum. Mantıklı olarak düşününce yaşanılan güzel anıları beynimde tekrar canlandırmanın da bana o anı yaşamak kadar mutluluk ve zevk vermesi gerekmeli aslında, neden öyle değil ki? Zaman yüzünden sanırım, nasıl her acı verici an bir gün etkisini yitiriyorsa mutlu olanlar da zamanın içinde kayboluyor demek ki. Mavişehir'de annemle yaşadığımız evi özlüyorum, o zamanı, ne olurdu hep lisede kalsaydım, hayatın gerçeklerinden uzak? Gerçi şu an da hayatın pek bir gerçeğini bildiğimi söyleyemem, ama anladınız siz beni. Simin'i, Cansu'yu, Efe'yi, Görkem'i, aşık olmayı, Mavişehir'de yaşamayı, İstanbul'daki odamı, upuzun kızıl saçlarımı özlüyorum. İngiltere'ye geldiğimden beri, hatta ondan da öncesinden itibaren mutsuz şeyler düşünme izni vermiyordum kendime, blogumdaki depresyon dozunun azalmasından da anlayabilirsiniz, uzun zamandır ilk oldu bu. Aslında depresif değilim şu anda, kötü bile hissetmiyorum, sadece özlüyorum, ama en azından yaşadım onları ve hep benimle kalacaklar.
oh so, my love
this sleeping pill
will watch you through the night
and come dawn
i'll be long, long gone
i tried, i tried,
i tried
we feed upon the broken branch
we kiss the stars goodbye
for the sun can't fight this overcast
i tried, i tried,
i tried
the spider's web
it can't break our fall
i whisper to the sky
i pray she takes you in her arms
i tried, i tried,
i tried
i tried..
storm warning in the sand
she evaporates beneath my fingernails
the road is lost underwater
she's running down a river with eels
she is lost to me.
oh so, my love
this sleeping pill
will watch you through the night
and come dawn
i'll be long, long gone
i tried, i tried,
i tried
we feed upon the broken branch
we kiss the stars goodbye
for the sun can't fight this overcast
i tried, i tried,
i tried
the spider's web
it can't break our fall
i whisper to the sky
i pray she takes you in her arms
i tried, i tried,
i tried
i tried..
storm warning in the sand
she evaporates beneath my fingernails
the road is lost underwater
she's running down a river with eels
she is lost to me.
Friday, 3 October 2008
i heart the chalets
Lets talk about romance, romance is dead.
An ideology exploited for commercial gain.
They want you to fall in love with the idea of being in love, because nothing says I love you better than flowers and chocolates and cards.
I believe in happiness and in love that never fails, but the longer I wait here the more they just seem like a fairy tale.
An ideology exploited for commercial gain.
They want you to fall in love with the idea of being in love, because nothing says I love you better than flowers and chocolates and cards.
I believe in happiness and in love that never fails, but the longer I wait here the more they just seem like a fairy tale.
i kissed katy perry and she wrote a song about me
"Thank God it's Friday!!" şeklinde başladığım günüm hala yatakta devam etmekte. Cress+cheese içeren light sandviçim ve İngiltere'nin-köpeğiyim-evet modunda içtiğim sütlü çayımdan sonra cress'in ne olduğunu öğrendim. Tere oluyormuş Türkçesi, tere nedir onu da bilmiyorum ama ben. Aşırı tatsız ve asla yenmemesi gereken birşeymiş, bunu öğrendim bugün.
Oda arkadaşım her zamanki gibi son ses Pendulum dinliyor. Hatta İngiliz gençliğini çok fena bir Akala+Pendulum+MGMT hastalığı sarmış durumda. Seviyorum.
Kontör yüklemek ne kolay işmiş Türkiye'de, yok kredi kartınız, yok ekstrenizin yollandığı adres, yok bankanız onay vermedi, yok bilmemne derken yaklaşık 1,5 saat geçti ve ben hala yüklemeyi başarmış değilim. Ve evet bugün yine derse gitmedim uyanamayıp.
"Eğlenmek" kelimesinin y değil ğ ile yazıldığını hala öğrenememiş olanlar hakkında hiç iyi şeyler düşünmüyorum, insan anadilini bilmez mi ya?
Last.fm'de Against LGBT diye bir grup gördüm dün, ben de Against Homophobic Twats diye bir grup açmak istedim, dünyada ne çok gereksiz insan var. "If you're against gay marriage, then don't get one!" cümlesi geldi aklıma. Gidin işinize bakın kardeşim, size ne elalemin yatak odasından? Madem tiksiniyorsun, kendi yaşamını heteroseksüel olarak sürdürüp gaylerden uzak dur, bu kadar basit işte. Bu derece takıntılı homofobi gerçekten altında gizli eşcinsellik yatan bir kompleks olasılığını getiriyor aklıma. Kendi eşcinsel eğilimlerini kabullenmeme ve bastırma arzusuyla o eğilimlerle barışık yaşayanlara saldırmak mıdır bu, nedir? Biz heterosunuz diye size dar görüşlü, önüne sunulanı düşünmeden kabul eden, kendini ve toplumun "normal" adını verdiği şeyi sorgulama yetisinden yoksun, beyinsiz, ot gibi yaşamaya mahkum insancıklar diyor muyuz? Elbette demiyoruz. Ee, o zaman?
11 Ekim National Coming Out Day bu arada. Facebook status yerine "is gay" ya da "is an ally" yazıyor herkes o gün. Eğlenceli.
Bugün hayatımdaki en önemli, en herşeyi değiştiren, en güzel ve en mutlu günün 1. yılı. Amsterdam'a gitmemden 1 gün önce Cansu'yu ilk kez gördüğüm gün.
Oda arkadaşım her zamanki gibi son ses Pendulum dinliyor. Hatta İngiliz gençliğini çok fena bir Akala+Pendulum+MGMT hastalığı sarmış durumda. Seviyorum.
Kontör yüklemek ne kolay işmiş Türkiye'de, yok kredi kartınız, yok ekstrenizin yollandığı adres, yok bankanız onay vermedi, yok bilmemne derken yaklaşık 1,5 saat geçti ve ben hala yüklemeyi başarmış değilim. Ve evet bugün yine derse gitmedim uyanamayıp.
"Eğlenmek" kelimesinin y değil ğ ile yazıldığını hala öğrenememiş olanlar hakkında hiç iyi şeyler düşünmüyorum, insan anadilini bilmez mi ya?
Last.fm'de Against LGBT diye bir grup gördüm dün, ben de Against Homophobic Twats diye bir grup açmak istedim, dünyada ne çok gereksiz insan var. "If you're against gay marriage, then don't get one!" cümlesi geldi aklıma. Gidin işinize bakın kardeşim, size ne elalemin yatak odasından? Madem tiksiniyorsun, kendi yaşamını heteroseksüel olarak sürdürüp gaylerden uzak dur, bu kadar basit işte. Bu derece takıntılı homofobi gerçekten altında gizli eşcinsellik yatan bir kompleks olasılığını getiriyor aklıma. Kendi eşcinsel eğilimlerini kabullenmeme ve bastırma arzusuyla o eğilimlerle barışık yaşayanlara saldırmak mıdır bu, nedir? Biz heterosunuz diye size dar görüşlü, önüne sunulanı düşünmeden kabul eden, kendini ve toplumun "normal" adını verdiği şeyi sorgulama yetisinden yoksun, beyinsiz, ot gibi yaşamaya mahkum insancıklar diyor muyuz? Elbette demiyoruz. Ee, o zaman?
11 Ekim National Coming Out Day bu arada. Facebook status yerine "is gay" ya da "is an ally" yazıyor herkes o gün. Eğlenceli.
Bugün hayatımdaki en önemli, en herşeyi değiştiren, en güzel ve en mutlu günün 1. yılı. Amsterdam'a gitmemden 1 gün önce Cansu'yu ilk kez gördüğüm gün.
Tuesday, 30 September 2008
you, your sex is on fire
Stardust var bu gece okuldaki The Venue'de.
The night for the gays, the gay friendly, the in-betweeners, the open minded & the happy to be alive & dancing!
Okulumun içinde bir gece klübü olacağı ve orada her hafta gay event'ler düzenleneceğini geçen sene söyleseler "yok artık" derdim sanırım. Mutluyum ben burada, huzurluyum. Kimseyi tanımadığım yeni bir ülkeye taşınıp bambaşka bir hayata başlamakmış meğer tüm sorunlarımın çözümü. Eskiden olanlar, beni üzen insanlar artık başka bir ülkede ve beynimin içindeki çok uzak bir boyutta kaldılar benim için. O kadar uzaklar ki..
Straight olmayan insanlarla dolu bir gece geçireceğim için mutluyum bir de.
PS: Buraya bilerek tek bir tane sigaram olmadan gelmiştim bırakmak için. Çok canım isterse otlanırım diye düşünüyordum. Ancak geldiğimde şunu fark ettim ki, çok az insan sigara içiyor, içenler de daha ucuz olması için tütün sarıyorlar, o yüzden "Bilader bana da bi tane sarsana" demek garip kaçabiliyor. Bu nedenle bugün ilk kez parama kıyıp 6YTL ödeyerek 10'lu mini bir Marlboro Lights aldım. 1 hafta idare etsin bu beni. Ofh. Burada tek bir sigara 600 bin olunca insanların "If I lived in Turkey I'd be a walking cigarette" demesi mantıklı tabii.
The night for the gays, the gay friendly, the in-betweeners, the open minded & the happy to be alive & dancing!
Okulumun içinde bir gece klübü olacağı ve orada her hafta gay event'ler düzenleneceğini geçen sene söyleseler "yok artık" derdim sanırım. Mutluyum ben burada, huzurluyum. Kimseyi tanımadığım yeni bir ülkeye taşınıp bambaşka bir hayata başlamakmış meğer tüm sorunlarımın çözümü. Eskiden olanlar, beni üzen insanlar artık başka bir ülkede ve beynimin içindeki çok uzak bir boyutta kaldılar benim için. O kadar uzaklar ki..
Straight olmayan insanlarla dolu bir gece geçireceğim için mutluyum bir de.
PS: Buraya bilerek tek bir tane sigaram olmadan gelmiştim bırakmak için. Çok canım isterse otlanırım diye düşünüyordum. Ancak geldiğimde şunu fark ettim ki, çok az insan sigara içiyor, içenler de daha ucuz olması için tütün sarıyorlar, o yüzden "Bilader bana da bi tane sarsana" demek garip kaçabiliyor. Bu nedenle bugün ilk kez parama kıyıp 6YTL ödeyerek 10'lu mini bir Marlboro Lights aldım. 1 hafta idare etsin bu beni. Ofh. Burada tek bir sigara 600 bin olunca insanların "If I lived in Turkey I'd be a walking cigarette" demesi mantıklı tabii.
Friday, 26 September 2008
control yourself, take only what you need from me
Bugün aldığım 2. telefonumun da pembe olması sanırım işin bokunu çıkarmak sayılabilir bir bakıma, ama gerçekten pembe V3'ümle yan yana pek bir yakıştılar, ayırmak istemedim onları.

Yeni İngiliz hattımı da sonunda almış bulunuyorum böylece. Orange sağolsun bedava Facebook ve Msn erişimim de var. Mutlu oldum.
Ev arkadaşlarımın birine tapıyorum, diğer ikisiyle de çok iyi anlaşıyorum ama kızların birisi gerçekten çok uyuz. Eve adımımı attığım anda diğer herkes "Hello!! :) " yaparken kızın bana bir soğuk bakışı vardı ki anlatamam. Ve dandik kısmı yan odamda yaşıyor kendisi, 24 saat bangır bangır müzik dinliyor, eve erkek atıyor, sinirleniyorum. Zaten etrafımdaki herkes Freshers hastalığına tutulmuş, ailelerinden ilk kez uzak olan İngiliz gençleri özgürlüğü tatma hevesiyle kendilerini alkole vurup 24 saat partiliyorlar. Evet abartmıyorum gerçekten, hiç böyle diyeceğimi sanmazdım ama yanlarında yaşlı teyzeler gibi "benden geçti" modunda hissediyorum kendimi, ben ki alkolik ve ortamcı bir insan olarak bu gençlerin geçtiğimiz cumartesi gecesinden beri ARALIKSIZ, gerçekten tek bir gün ara vermeden yerlerde sürünecek kadar sarhoş olup sabahlara kadar eğlenmelerini şaşkın bakışlarla izliyorum. Şahsen benim enerjim bunu haftada 1-2 kez yapmaya yetiyor en fazla, her gün değil. Umarım dersler başladıktan sonra durulurlar, yoksa her gece evimde 20 tane al yanaklı İngiliz genci içip dururken çalışabileceğimi sanmıyorum.
Aideen'le buluştuk bugün, bir insan bu kadar mı sevilir!! Doğal kızıl saçlar, çiller, açık yeşil gözler ve şirin ötesi bir İrlanda aksanı. Ve bütün gün alışveriş yaptık. Bayıldım.
Bu gece Klaxons'ın seti var sevgili okulumuzun club'ında. Gençler şimdiden sarhoşlar. Saat daha 19.30 çocuğum.

Yeni İngiliz hattımı da sonunda almış bulunuyorum böylece. Orange sağolsun bedava Facebook ve Msn erişimim de var. Mutlu oldum.
Ev arkadaşlarımın birine tapıyorum, diğer ikisiyle de çok iyi anlaşıyorum ama kızların birisi gerçekten çok uyuz. Eve adımımı attığım anda diğer herkes "Hello!! :) " yaparken kızın bana bir soğuk bakışı vardı ki anlatamam. Ve dandik kısmı yan odamda yaşıyor kendisi, 24 saat bangır bangır müzik dinliyor, eve erkek atıyor, sinirleniyorum. Zaten etrafımdaki herkes Freshers hastalığına tutulmuş, ailelerinden ilk kez uzak olan İngiliz gençleri özgürlüğü tatma hevesiyle kendilerini alkole vurup 24 saat partiliyorlar. Evet abartmıyorum gerçekten, hiç böyle diyeceğimi sanmazdım ama yanlarında yaşlı teyzeler gibi "benden geçti" modunda hissediyorum kendimi, ben ki alkolik ve ortamcı bir insan olarak bu gençlerin geçtiğimiz cumartesi gecesinden beri ARALIKSIZ, gerçekten tek bir gün ara vermeden yerlerde sürünecek kadar sarhoş olup sabahlara kadar eğlenmelerini şaşkın bakışlarla izliyorum. Şahsen benim enerjim bunu haftada 1-2 kez yapmaya yetiyor en fazla, her gün değil. Umarım dersler başladıktan sonra durulurlar, yoksa her gece evimde 20 tane al yanaklı İngiliz genci içip dururken çalışabileceğimi sanmıyorum.
Aideen'le buluştuk bugün, bir insan bu kadar mı sevilir!! Doğal kızıl saçlar, çiller, açık yeşil gözler ve şirin ötesi bir İrlanda aksanı. Ve bütün gün alışveriş yaptık. Bayıldım.
Bu gece Klaxons'ın seti var sevgili okulumuzun club'ında. Gençler şimdiden sarhoşlar. Saat daha 19.30 çocuğum.
Thursday, 25 September 2008
for my first girlfriend, may our relationship finally rest in peace
I finally got to watch "The Incredibly True Adventure of Two Girls in Love" today. I had seen the first 10 minutes about 6 months ago in Istanbul, and finished it over here in Canterbury half an hour ago.
The credits of the film caught my attention: "For my first girlfriend, may our relationship finally rest in peace." It's kind of ironic that around the time I began watching that film 6 months ago, I was trying very, very hard to get over my first girlfriend. I'm still not over her, and I probably won't ever be, but I'm finally at peace with her not being part of my life anymore. So, may our relationship finally rest in peace..
There is that in me - I do not know what it is - but I know it is in
me.
Wrench'd and sweaty - calm and cool then my body becomes,
I sleep - I sleep long.
I do not know it - it is without name - it is a word unsaid,
It is not in any dictionary, utterance, symbol.
The past and present wilt - I have fill'd them, emptied them.
And proceed to fill my next fold of the future.
I too am not a bit tamed, I too am untranslatable,
I sound my barbaric yaws over the roofs of the world.
I bequeath myself to the dirt to grow from the grass I love,
If you want me again look for me under your boot-soles.
You will hardly know who I am or what I mean,
But I shall be good health to you nevertheless,
And filter and fibre your blood.
Failing to fetch me at first keep encouraged,
Missing me one place search another,
I stop somewhere waiting for you.
The credits of the film caught my attention: "For my first girlfriend, may our relationship finally rest in peace." It's kind of ironic that around the time I began watching that film 6 months ago, I was trying very, very hard to get over my first girlfriend. I'm still not over her, and I probably won't ever be, but I'm finally at peace with her not being part of my life anymore. So, may our relationship finally rest in peace..
There is that in me - I do not know what it is - but I know it is in
me.
Wrench'd and sweaty - calm and cool then my body becomes,
I sleep - I sleep long.
I do not know it - it is without name - it is a word unsaid,
It is not in any dictionary, utterance, symbol.
The past and present wilt - I have fill'd them, emptied them.
And proceed to fill my next fold of the future.
I too am not a bit tamed, I too am untranslatable,
I sound my barbaric yaws over the roofs of the world.
I bequeath myself to the dirt to grow from the grass I love,
If you want me again look for me under your boot-soles.
You will hardly know who I am or what I mean,
But I shall be good health to you nevertheless,
And filter and fibre your blood.
Failing to fetch me at first keep encouraged,
Missing me one place search another,
I stop somewhere waiting for you.
Tuesday, 23 September 2008
no beach party for me tonight
Went to the Beach Party and saw the queue which was about 2 miles long. Then we decided to head back to Mungo's for a drink. "A drink" turned out to be 3 drinks, I owe Beth 10 quid, and Jamie a Snakebite.
I met some freshers, joined them for a fag, then we went back to the Venue about an hour later. They wouldn't let me in as I hadn't registered and didn't have my school ID. I came back home, and didn't get lost for the first time in the last 3 days. I should buy myself a Snakebite for that.
Oh, the Snakebite. Apparently it's some cocktail with some juice+cider+beer. It's quite the student drink, getting you drunk easily and quickly. I'm not very keen on beer myself but I must admit beer tasted awful after 2 snakebites last night, I could swear I felt something was missing. It's a nice drink, anyways.
I have to register with the police because I'm from some third world country and actually might turn out to be some Islamic terrorist working her way on some sort of jihad. So I have to register tomorrow or I might get into some serious trouble. I seriously hate being a Turkish citizen sometimes.
I bought 70 pounds worth groceries today, and guess what, the only thing that they failed to deliver was a fucking duvet. Seriously, if luck has anything to do with it, then whoever the hell is controlling it must be having a good laugh at me for the last few days. I need my bloody duvet, I've been freezing for the last 3 nights. I miss my home in Istanbul and actually I've been thinking what the fuck was wrong with me to decide to leave everything and move here in the first place.
I have loads of things I need to do tomorrow and I don't feel up to it *at all*. The bank account. The SIM card. Registration. Bollocks, I'll just go to sleep.
I met some freshers, joined them for a fag, then we went back to the Venue about an hour later. They wouldn't let me in as I hadn't registered and didn't have my school ID. I came back home, and didn't get lost for the first time in the last 3 days. I should buy myself a Snakebite for that.
Oh, the Snakebite. Apparently it's some cocktail with some juice+cider+beer. It's quite the student drink, getting you drunk easily and quickly. I'm not very keen on beer myself but I must admit beer tasted awful after 2 snakebites last night, I could swear I felt something was missing. It's a nice drink, anyways.
I have to register with the police because I'm from some third world country and actually might turn out to be some Islamic terrorist working her way on some sort of jihad. So I have to register tomorrow or I might get into some serious trouble. I seriously hate being a Turkish citizen sometimes.
I bought 70 pounds worth groceries today, and guess what, the only thing that they failed to deliver was a fucking duvet. Seriously, if luck has anything to do with it, then whoever the hell is controlling it must be having a good laugh at me for the last few days. I need my bloody duvet, I've been freezing for the last 3 nights. I miss my home in Istanbul and actually I've been thinking what the fuck was wrong with me to decide to leave everything and move here in the first place.
I have loads of things I need to do tomorrow and I don't feel up to it *at all*. The bank account. The SIM card. Registration. Bollocks, I'll just go to sleep.
Monday, 22 September 2008
freshers week is on
Zerofeelings İngiltere'den bildiriyor.
Cumartesi sabahı havaalanı telaşıyla başlayan yolculuğumun ilk dakikalarının içine Kıbrıs Türk Havayolları ile gitmek konusunda verdiğim dandik karar nedeniyle sıçıldı. 35 kilo bagaj fazlası olan -abartmıştım biraz evet- benden 475 YTL ekstra bagaj parası istediler. "Çüşşş yok artık be" diye olay yerinden uzaklaşıp olayı mafya babama iletmem, onun da görevliye 10 dk bağrınması sonucu ekstra valizlerimden birini ücretsiz olarak aldılar, diğerini de bırakmak zorunda kaldım. Kaderin garip bir oyunu sonucu bütün kışlıklarım, uzun kollularım, montlarım, deodorantlarım, en sevdiğim t-shirtlerim, en sevdiğim yorganım, yani kısacası en gerekli eşyalarımın hepsini daha sonra kargoyla yollanmak üzere İzmir'de bırakmak zorunda kaldım. Özetle, düz bir siyah t-shirt, bir pantolon ve 1-2 olsa-da-olur-olmasa-da-olur t-shirtümle ve 1 valiz dolusu topuklu ayakkabıyla kalmış durumdayım. Geceleri yorgansız ne kadar donduğumdan bahsetmiyorum bile.
Hayatımda gördüğüm en dandik uçağa adımımı attığımda KTHY ile bir daha uçmayacağımdan emindim. Gerçekten uzun süreli bir uçak yolculuğuna her yolcunun kendine ait bir ekranı olmayan minicik bir uçak verildiğini ilk kez gördüm. Ayrıca uçağın içi çöp doluydu. Türk Havayolları'nın kazıklama politikasını geçen gördüğüm tek havayolu ayrıca KTHY, 475 YTL bagaj parası verene kadar 420'ye 2. bir bilet alıp bagajımı yanımdaki koltuğa oturtur, kemerini de bağlar öyle götürürdüm be kardeşim, sinirleniyorum yine bak şimdi.
Ayrıca Pasaport Kontrol'deki adama da selam etmek istiyorum buradan, götünüz kalkmış sizin götünüz.
Neyse, onun dışında herşey süper geçmekte. Birbirinden güzel ve taş, ayrıca süper müzik zevki sahibi 4 İngiliz'le birlikte yaşıyorum, çok eğleniyoruz, hatta Cumartesi'den beri arka arkaya parti modunda geçmekte gecelerimiz. Evimiz de tüm Willows Court'un parti evi ilan edildi sanırım, çünkü ne zaman salona insem 100 tane tanımadığım insan bas bas Bloc Party açmış oturmuş içiyor oluyor.
Cumartesi gecesi barcrawl ve dün gece speed mating'den sonra alkol ve "Let's mingle" cümlesinden nefret etmiş durumdayım. Ama bu gece Beach Party var?
Cumartesi sabahı havaalanı telaşıyla başlayan yolculuğumun ilk dakikalarının içine Kıbrıs Türk Havayolları ile gitmek konusunda verdiğim dandik karar nedeniyle sıçıldı. 35 kilo bagaj fazlası olan -abartmıştım biraz evet- benden 475 YTL ekstra bagaj parası istediler. "Çüşşş yok artık be" diye olay yerinden uzaklaşıp olayı mafya babama iletmem, onun da görevliye 10 dk bağrınması sonucu ekstra valizlerimden birini ücretsiz olarak aldılar, diğerini de bırakmak zorunda kaldım. Kaderin garip bir oyunu sonucu bütün kışlıklarım, uzun kollularım, montlarım, deodorantlarım, en sevdiğim t-shirtlerim, en sevdiğim yorganım, yani kısacası en gerekli eşyalarımın hepsini daha sonra kargoyla yollanmak üzere İzmir'de bırakmak zorunda kaldım. Özetle, düz bir siyah t-shirt, bir pantolon ve 1-2 olsa-da-olur-olmasa-da-olur t-shirtümle ve 1 valiz dolusu topuklu ayakkabıyla kalmış durumdayım. Geceleri yorgansız ne kadar donduğumdan bahsetmiyorum bile.
Hayatımda gördüğüm en dandik uçağa adımımı attığımda KTHY ile bir daha uçmayacağımdan emindim. Gerçekten uzun süreli bir uçak yolculuğuna her yolcunun kendine ait bir ekranı olmayan minicik bir uçak verildiğini ilk kez gördüm. Ayrıca uçağın içi çöp doluydu. Türk Havayolları'nın kazıklama politikasını geçen gördüğüm tek havayolu ayrıca KTHY, 475 YTL bagaj parası verene kadar 420'ye 2. bir bilet alıp bagajımı yanımdaki koltuğa oturtur, kemerini de bağlar öyle götürürdüm be kardeşim, sinirleniyorum yine bak şimdi.
Ayrıca Pasaport Kontrol'deki adama da selam etmek istiyorum buradan, götünüz kalkmış sizin götünüz.
Neyse, onun dışında herşey süper geçmekte. Birbirinden güzel ve taş, ayrıca süper müzik zevki sahibi 4 İngiliz'le birlikte yaşıyorum, çok eğleniyoruz, hatta Cumartesi'den beri arka arkaya parti modunda geçmekte gecelerimiz. Evimiz de tüm Willows Court'un parti evi ilan edildi sanırım, çünkü ne zaman salona insem 100 tane tanımadığım insan bas bas Bloc Party açmış oturmuş içiyor oluyor.
Cumartesi gecesi barcrawl ve dün gece speed mating'den sonra alkol ve "Let's mingle" cümlesinden nefret etmiş durumdayım. Ama bu gece Beach Party var?
Subscribe to:
Posts (Atom)