Sunday 1 May 2011

transformed aviation my ass

Bu aralar boynuma kadar essaylere gömülmüş olduğumdan bu post biraz gecikti.

British Airways'in beni sinir ederek İzmir-Londra seferlerini iptal etmesi yüzünden İzmir'e giderken Pegasus ile uçmak zorunda kaldım. Pegasus Londra seferlerini Stansted üzerinden yapıyor. Stansted Londra'ya çok uzak bir havaalanı olmasına rağmen Sabiha Gökçen'den biraz büyük bir havaalanı oluşuyla kalabalıklar arasında stres olan bünyem tarafından seviliyor. Ayrıca benim için Heathrow'dan sonra en kolay ulaşabildiğim havaalanı, Stansted'e giden easyBus evime 15 dakika yürüyüş mesafesinden kalkıyor, trene metroya vs. bavul yüklemekle uğraşmıyorum. Buraya kadar iyi güzel.

Pegasus'la ilgili şikayetlerim İzmir'e giderken 21.8 kg tutan bagajımdan 18 pound ekstra bagaj parası istemeleriyle başladı. British Airways, THY, ve hatta easyBus'da bile 23kg olan bagaj limiti Pegasus'ta 20 kg imiş. Almanya, Belçika, Hollanda, Yunanistan gibi diğer tüm Avrupa ülkelerinde limit 30 kg iken neden İngiltere 20? Ayrıca yurtiçi uçuşlarda ekstra bagaj için kilo başına 2 euro, tüm Avrupa ülkelerine uçuşlarda 8 euro alınırken İngiltere için 11 euro alınıyor. Ne biçim iş bu? "İnsan Kıta Avrupası'na uçabiliyorsa zengindir, soyalım, İngiltere'ye gidebiliyorsa daha da zengindir, iyice yolalım" türü bir mantık mı?

Aynı mantık uçuşta yapılan serviste de var. Pegasus artık kendini easyJet misali bir bütçe havayolu olarak tanımladığından içtiğiniz suya kadar para alıyor. Ama Pegasus'un İzmir-Londra seferleri 92.99 euro'dan başlarken, easyJet'inkiler onun yarısı bir fiyata başlıyor. Bu durumda insan bir bilete 50 euro ödeyince uçakta yiyip içtiğine para vermeye gocunmazken, 1000TL'ye (evet, son gün uçuş fiyatı buydu) uçak bileti alıp bir de minik bir sandviçle kolaya 20TL vermek saçma sapan bir şey oluyor.

Dönüş yolculuğu hayatımın en fena uçak yolculuklarından biriydi (birinciliği net KTHY ile Londra'ya uçuşum alıyor). Uçak Kıbrıs'tan geliyordu, geç geldi, İzmir yolcularını almadan önce çöpler falan temizlenmemişti. Yemek satışı hem pound, hem TL, hem de euro ile yapıldığından hostesler bozuk bulamıyorlardı, paraları birbirinden ayırt edemeyip iki saat sayıyorlardı, yemek cart'ı abartmıyorum 1. sıradan 15. sıraya 45 dakikada geldi. Sıcak yemek siparişi verenlerin bazıları tavuk isteyip kırmızı etle karşılaştılar, kırmızı et isteyenler yarım saat daha fazla beklediğinden yemek yiyen bir çiftten birinin yemeği bittiğinde diğerininki yeni geliyordu. Bu bahsettiğim kırmızı et-tavuk karışması durumu olduğunda yanımdaki kadın yemeğin et kısmının üstünü açmadan salatayı yemiş olduğundan karışıklığı sonradan fark etti, buna rağmen yemek için para isteyen hostese durumu anlatmaya çalıştı, hostes 2 kelime bile İngilizce konuşamıyordu, kısmen konuşabilen başka bir hostes çağrıldı, bu sırada diğer hostes benim de Türkçe bilmediğimi sanarak "Şu kadına sorsana aklı nerdeymiş o yemeği yerken" türü ters ters laflar etmeye başladı. Sıkıyorsa bunu yurtiçi bir uçuşta Türk birine etsin. Hostesler fena halde profesyonellikten uzaktı, biri orta seviyede İngilizce biliyor, diğer üçü ilkokul 1 seviyesinde bile bilmiyordu. İngiltere uçuşuna İngilizce bilmeyen hostes mi konur?

Saçma sapan şeyler dediğim gibi.

Pegasus'tan hiç hoşlanmıyorum artık. Bu yemek paralı işine girmeden önce çok sever, hep onlarla uçardım Sabiha Gökçen'den İzmir'e. Çok fena saçmalamışlar artık.

Keşke British Airways uçuşları tekrar başlasa da Pegasus'la uçmak zorunda kalmasam.

No comments: