Monday, 8 November 2010

i'll find my way tonight, so i can find my way to you

Bu aralar eski şeyler dinliyorum hep. Geçen gün Soho'dan Twat Boutique'e giderken otobüste The Presets-My People dinliyordum, o zamandan beri şarkıyı kafamda kendi kendime remixledim nedense, La Roux-In For the Kill'in Skream remixi gibi biraz yavanlaştırılmış bir halde çalıyor şarkı beynimde. Çok arasam da benzer bir remixini bulamadım, keşke biri yapmış olsa da "I'll find my way tonight, so I can find my way to you" cümlesini hadi-dans-ediyoruz modunda değil de daha içli bir şekilde duyabilsem.

The Presets demişken, The Killers ve Bright Eyes ile birlikte canlı izleyemediğime en çok sinir olduğum gruplardan the Presets. O listenin direk başında hatta. Bir türlü Avrupa konserleri denk gelmiyor, son 2 yıldır aklıma geldikçe bakıyorum.

My People remixlerini dinlerken This Boy's In Love'a atladım Youtube sağolsun. Bu şarkıyı İstanbul'dan ayrılırken çok dinlerdim, hep oradaki evimdeki son kışımın gecelerini ve Cansu'yu
hatırlatır bana o yüzden ("Goodbye this town, these streets, your friends, we'll never see this place again").


Bu hafta reading week olması sebebiyle ders yok. Cuma gecesi eve geldiğimden beri dışarı adım atmadım. Haftaya Salı'ya kadar okulum yok (Salı da okulu ekmeyi planlıyorum, haftaya Cuma diyelim). Hava artık 5'e doğru kararıyor. Londra zaten kışın genelde gri, karanlık ve yağmurlu. Bu üç element bir araya gelince fena halde seasonal affective disorder durumları basıyor bana. İçime kapanıyor ve depresifleşiyorum. Yine geç yatmaya başladım, ama eskisi gibi öğleden sonralara kadar uyumuyorum buna rağmen.

Ah, melankoli.

PS. Bir de tez konusu seçmem gerekiyor bu hafta. Aman.

No comments: