Wednesday 9 June 2010

i'm 5 years ago and 3000 miles away

The L Word'de Dana'nın öldüğü sahneyi izlediğim andan beri ne zaman You Are My Sunshine duysam aklıma o sahne ve ölüm gelir. Eve kapanıp hayat bir dizi üzerinden yaşanıp dizideki karakterlerin mutlulukları, üzüntüleri kendininmiş gibi hissedildiğinde bu tür sahneler insanın fena halde sinirini bozuyor (pissing down modunda yağan yağmur da pek yardımcı olmuyor malesef). 1 haftadır yiyecek bir şeyler almak dışında evden çıkmıyorum, çünkü hayatım hiç The L Word'deki kadar ilginç olmuyor, bunu bildiğim için de "O zaman niye çıkayım ki, oturup dizi izlerim" diye düşünüyorum. Güzelim Haziran ayının yarısını evde güneş görmeden harcamak da sinir bozucu tabii aslında üzerinde düşününce. Belki akşam çıkarım.

Bu yağmurlu ve gri havada evden günlerce çıkmayıp The L Word izleme alışkanlığı bana İstanbul'da aynı şeyi yaptığım dönemi hatırlatıyor, o zamanki depresif, aşık ve özleyen (özlemek yetmiyor hatta, craving/longing diyelim) ruh halimi ucundan yakalar gibi oluyorum biraz. "And I'm 2 years ago and 1500 miles away" diyorum sonra.



Do I have time? A man of my calibre
Stood in the street like a sleepwalking teenager
No.
And I dealt with this years ago
I took a hammer to every memento
But image on image like beads on a rosary
Pulled through my head as the music takes hold
And the sickener hits; I can work till I break

But I love the bones of you
That I will never escape

And it's you, and it's May
And we're sleeping through the day
And I'm five years ago
And three thousand miles away

No comments: