Tuesday, 7 July 2009

reclaiming cunt

  • Average Depth of a Vagina: between 3 to 6 inches.
    Largest Vagina: the female blue whale with a normal length of 6 to 8 feet.
    Largest Human Vagina: belonged to a woman who was 7'8" tall.
    Smallest Vagina: 2 or 3 centimeters - surgery is required for correction.
    Longest Clitoris: recorded at 4 inches long and 1 inches diameter. (oha)
    Longest Labia Minora: some African tribes enlarge their labia to 7 inches in length.
    Most Breasts: In 1886 a French woman was recorded with ten individual breasts. (oha #2)
    Most Orgasms: 134 in one hour for a woman - 16 for a man.
    Longest Recorded Orgasm: 43-seconds with 25 consecutive contractions.
    Longest Recorded Pubic Hair: 28" (71.12 cm) long. (eww, gross)
  • Women were discouraged from having orgasms during the Middle Ages because it was thought that orgasms made women less capable of getting pregnant.
  • According to the Hite Report, candles are the artificial device used more frequently by women when masturbating.
  • According to Kinsey Report (1953), 15 percent of the female population was capable of multiple orgasms.
  • The vagina and the eye are self-cleaning organs.
  • Having an orgasm relieves menstrual cramps because the vigorous muscle action moves blood and other fluids away from congested organs.
  • The G-spot is named for Dr. Ernest Grafenberg.
  • There are about 1,000 recognized slang words for "vagina."
  • In a recent survey of women who use vibrators for sexual relief, 8 out 10 stated they do not insert the vibrator inside them, they use it on the outside of the clitoris to achieve orgasm.
  • A female orgasm is a powerful painkiller (because of the release of endorphins), so headaches are in fact a bad excuse not to have sex.

Monday, 6 July 2009

i'll take a little pain with my pleasure


You pretend you're high
Pretend you're bored
Pretend you're anything
Just to be adored
And what you need
Is what you get

Don't believe in love
Don't believe in hate
Don't believe in anything
That you can't waste

You stupid girl

All you had you wasted

Çeşme'de uzun zamandır eğlenmediğim kadar eğlendim bu haftasonu. Cuma gecesi Otto Alaçatı'ya gitmem dışında tüm zamanım yayılarak geçti tamamen. Sanırım Alaçatı'da deniz ve güneş dolu birkaç gün geçirmenin çözemeyeceği az şey var hayatta. Ve de tabii ki bir sürahi Long Island. Otto'dakini özellikle beğendim.

Ve hayatta şundan daha doğru çok az şey var:

What happens when you lose everything? You just start again, you start all over again.

Fena birşey değil aslında. İyi bile oldu belki de.
Bu gece dolunay var. Duygusal sapıtma dönemim yani. Beware.

Friday, 3 July 2009

mi corazón, mi cenicero

Dün LiLo'nun doğumgünüydü. 2 hafta sonra da benim doğumgünüm ve Lisa Türkiye'ye geliyor, birlikte Bodrum-Çeşme-Kuşadası'nda ülkemizin mavi sahilleri gezisi yapacağız.



LiLo ve Sam birlikte görülmüşler dün.. Acaba?

Hayatımın en kötü haftasını geçirdim, ama guess what? I SURVIVED IT!! Take this, haterz ;)

Antidepresanımı bırakıyorum, tiroid ve diyabet ilaçlarına başladım. Okul uzasın, uzamasın, her türlü mutluyum. 'Her işte bir hayır vardır'ı hayat felsefem kabul ettiğimden beri daha bir iyi hissediyorum kendimi.

You were alone before we met
No more forlorn than one could get
How could we know we had found treasure?
How sinister and how correct

And it was
A leap of faith I could not take
A promise that I could not make

I tore the muscle from your chest
And used it to stub out cigarettes
I listened to your screams of pleasure
Now watch the bedsheets turn blood red

God bless star-crossed lovers.

Friday, 26 June 2009

you bring jesus to the jew

You don't know me, and you never hold me
like your little piece on the side.
My mother told me, that you're never lonely
when you're laughing all the time.

Inside out and outside in
you bring eyesight to the blind.
Crying is a crime.



Bugünlerde felaket Placebo modundayım. 4 günü arka arkaya seninle geçirmek süperdi, of, neden aynı şehirde, ya da en azından aynı ülkede yaşamıyoruz? Neyse, bunu dinliyordum ve aklıma sen geldin.. You're beautiful and so *ingiliz aksanıyla* blasé. :) Sen de beni özlüyor musun ki?

Saçların çok güzel ayrıca, çok kıskanıyorum. Çok güzeller.

we can build a new tomorrow, today


Gerçekten hayaletlerle mi geziyoruz, Sleeping With Ghosts'un dediği gibi? Yıllarca, şehirlerce, ülkelerce peşimizde mi dolanıyor eski aşkların, arkadaşlıkların ölü bedenleri? Başına "eski" sıfatı eklenen insan sayısı arttıkça içimdeki boşluk hissi de büyüyor, hayaletlerine içimde yer açmak için belki de. Karışık düşünceler içindeyim bu durumla ilgili, bazen diyorum ben nerede yanlış yapıyorum bu kadar insanı bu kadar kısa sürede tüketmek için, bazen de bu kadar kolay kaybedilen insanlar zaten hiç bir zaman var olmamışlar gibi hissediyorum.

Hayatımı resetlemeye karar verdim bir bakıma, ya da LiLo'nun dediği gibi, "When you get bit by a snake, you're supposed to suck the poison out. That's what I had to do. Suck all the poison out of my life". Bir süre ortalarda yokum bu yüzden.

You can run but you can't hide
Because no one here gets out alive
Find a friend in whom you can confide
Julien, you're a slow motion suicide
Slow motion suicide..

Tuesday, 23 June 2009

you're beautiful and so blasé

Bu sana..

Breathe me
Every time you close your eyes
Taste me
Every time you cry
This memory will fade away and die
Just for today
Breathe me and say goodbye

How many times?
Now I can't look you in the eye

Happy you're gone.


Bu da kendime.
So please don't let them have their way
Don't give in to yesterday

We can build a new tomorrow, today.

Monday, 22 June 2009

funeral for friends

Cadde'deki evimin odasından beri hiç bir mekana bağlanmadığım kadar bağlı hissettiğim odel odamda oturmuş Jackfairy hanfendiyi bekliyorum. Çarşaflarımın ve havlularımın her gün değiştirilmesi, odamın temizlenmesi, minibarın hergün doldurulması bana aşırı bir zevk veriyor. Bir de kocaman bir yatakta yayılarak gereksiz sayıda kocaman yastıklara yatıp televizyon izlemeye bayılıyorum otel odalarıyla ilgili.

Viski şişesi bitti. Şu son 3 günde içtiğim kadar viskiyi uzun zamandır içmemiştim. Belki de hiç hatta. Hayat fazlasıyla garipleşti bu haftasonu. Görmenin bende duygusal tepkiler yarattığı ne kadar insan varsa hepsini gördüm sanırım. Hayatımdaki en büyük kalp/hayal kırıklıklarında ilk 5'e rahatlıkla girebilen Aslı'yı görmek en garip ve beklenmedik olanıydı. Geçenlerde "May our friendship finally rest in peace" yazmıştım ex best friend'im için, bir onu görmedim bu haftasonu, onu da İzmir'de kesin görür ve 1 yıl geçtiği halde aslında hala ne kadar huzur bulmaktan uzak olduğumu fark ederim bu konuda diye düşünüyorum.

Birileriyle herşeyimi paylaşıp deli gibi kanka olma potansiyelim aşırı yüksek şu günlerde, ne kadar süreceği umrumda bile değil, zaten hayatıma geriye dönük olarak baktığımda kankalıklarımın ömrünün ortalama 1 yıl olduğunu görüyorum. Herkesin böyle mi acaba yoksa bende mi bir gariplik var? Ya da insanlar garipler belki de. Ezgi ve Aslı konusunda hatalıydım evet, ama ondan sonraki başarısız kankalıklarımda yanlış birşey yaptığımı düşünmüyorum. Uzaklaşmak çift taraflı birşey.

Sunday, 21 June 2009

deep down inside I know love will survive

Yıllardır "I shouldn't let anyone see how vulnerable I really am" kuralımı yok sayarak gerçekten canımı sıkan herşeyi açıkça anlattığım tek kişisin. Yıllardır değil, hatta, genel olarak tek kişisin.

Clouds in my head have been parted with grace
By the voices of an angel revealing her face
and her words they make sense and I do understand
Falling in love wasn't part of the plan

Forces within me mix reason with lust,
butI'll try to accept it and not make it worse
'cause I know I might lose it by taking the chance
But love without pain isn't really romance

Bugün ihtiyacım olan tek insan sendin gerçekten, ruh halimi 180 derece değiştirebilecek olan tek kişi.

http://zerofeelingss.blogspot.com/2007/12/twin-flames-and-soul-mates.html

Sana bahsettiğim şey bu, soul flame :) Seviyorum seni, gerçekten.

Saturday, 20 June 2009

got no friends, got no lover

Can you stay up for the weekend
And blame god for looking too old
Can you find all that you stand for
Has been replaced with mountains of gold
You cannot dream yourself to notice
To feel pain and swallow fear
But can you stay up for the weekend
For next year

God I can't do this anymore
though I'll be laid down on the floor
as many feet walk through the door
I'm not alone

Uzun zamandır yazmıyorum buraya kayda değer birşey. Kayda değerden kastım duygusal ya da zihinsel değeri olan birşeyler. Türkiye'de olduğum zaman duygusal yazma isteğim coşuyor, bunu fark ettim. İngiltere'deyken nedense hisli şeyler yazasım gelmiyor, mutlu olmakla meşgul oluyorum çünkü genelde. Ve tabii ki İstanbul'a adım atalı 24 saat olmadan mutsuz hislerim geri geldiler. Çok uzun zamandır görmediğim bir sürü insan gördüm bugün, yakın arkadaşım gözüyle baktığım bir sürü insanla en ufak bir alakam yok artık, bunu fark ettim. Neden böyle oldu bilmiyorum ama ne olursa olsun 1 yıl önce kankam/sevgilim/vs. dediğim birinin yanından tek kelime etmeden siktirip gitmem, bundan eminim. Birşey kaybettiğimi düşünmüyorum açıkçası, değer verdiğim insanların yaptığı saçmalıklara "hmm, ne acı" gözüyle bakıyorum artık. Yazık gerçekten.

Wednesday, 3 June 2009

london on alert - lohan has arrived


Evet, Lindsay Lohan hanfendi dün Eurostar'la Londra'ya gelmişler Paris'ten. 1 gün önce gelseymiş karşılaşırmışız belki, falan filan. Sam Ronson da Londra'daymış.
"Take cover... Lindsay Lohan was last night heading for a reunion with former lover Sam Ronson.

LiLo jumped on a high-speed London-bound Eurostar in Paris yesterday in a bid to get their volatile relationship back on track.

She was all set to attend the Glamour Awards' after-party, where Sam was due to DJ.

However, Sam's DJ brother Mark - a presenter at the awards in a marquee in Berkeley Square - was not happy.

A source said: "Mark went mad when he heard Lindsay was on her way over. He can't be bothered with the drama that follows Lindsay."

While she was on the Eurostar, LiLo took pictures on her mobile phone of her with her fingers in her mouth, looking all worried.

A source at the after-party in Whisky Mist said: "Sam asked to be given 25 huge towels."

To mop up all the tears?"
Oh, all the dyke drama.
Paris'te aşırı, aşırı ve aşırı derecede hectic geçen bir haftasonundan sonra hala kendime gelebilmiş değilim. Cumartesi gecesi 3 buçukta evden çıkıp Luton'daki neden Londra sayıldığını bilmediğim havaalanına 2,5 saatte ulaştık. 2,5 saatte arabayla Paris'e gidilebildiğini belirtmekte fayda var tabii ki. Lisa'nın ters yönde giden trafikte araba kullanmama takıntısı. Öte yorgun bir şekilde Paris şehir merkezine ulaştığımızda öğlen falandı. Eiffel Kulesi'ne gidip parktaki havuzun etrafındaki çimenlerde bikiniyle güneşlenen Fransız halkının arasına karışıp bütün gün mayıştık, ve malesef fark ettik ki kotla güneş altında yatılmıyormuş. Neden kotların diz kısmı güneşte aşırı ısınıyor? İlginç. Bir de Paris'in güvercinleri pek bir besili, Londra'dakilere kıyasla yaratık gibiler. Kendimizi yerlerden kaldırabilecek hale gelince klasik turist şehir turu yaptık, fake bir Banksy bulup heyecanlandık, akşam da Le Marais'ye gittik. Le Marais gibisi yok kesinlikle, neden bilmiyorum ama oradaki gay barların sıcak havası Londra-Soho'dakilerin hiçbirinde yok. Pazartesi Lisa'nın doğumgünüydü ve Eurodisney'e gittik, tapıyorum oraya kesinlikle. Cuma yeniden Paris'e gidiyorum, bu kez Eurostar'la thank fuck for that. Disneyland giriş bileti 51 euro ve yıllık bilet 89 euro olduğuna göre yıllık alıp boş zamanım oldukça gelmek mantıklı görünmeye başladı gözüme.
Cuma günkü La Roux konseri iptal oldu Elly'nin "boğaz problemleri" nedeniyle. "Ama ben onun için Paris'e geliyodum??" diye kaldım ben de. O halde Cuma gecesi Le Marais gay pub crawl.
Boğaz problemi demişken, boğazım ağrımaya başladı fena halde. Haziran'da bademcik iltihabı geçiren tek kişi olabilir miyim?
So drive yourself insane tonight, it's not that far away and I just filled up your tank earlier today.