Wednesday, 5 September 2007

to the

Ne kadar yüzsüz bir insan olduğuna hakkaten şaşıyorum bazen. Yani bayağı ve ezik bir insan olduğunu zaten biliyordum ama bu kadarına çüş diyorum. Bari beyinsiz olduğun gerçeğini biraz gizlemeye çalışsan? Normal gibi davransan?  Sana daha söyleyebileceğim bir çok şey olabilirdi, ancak o kadar çöp bir insansın ki, sana sadece "YAZIK" kelimesini uygun buluyorum.
Hadi bakalım.

Monday, 3 September 2007

i'm so fly i give my girls jet lag

Me with the IAMX guy after the IAMX show. Can't remember his name though :(



Me & my girlz bangin with FEADZZZ!!



Me & Wendy, laughin our asses off with Lovefoxxx of CSS :)



Ece, me & dear Mr. FROST of the AUTOMATIC



'YAYY!!' with Luke Jenner of The RAPTURE


This was supposed to be a picture with the RAKES but you can't really see much.

Wednesday, 29 August 2007

zerofeelings goes blogger-crazy

İngilizcemi geliştiriyorum pt.2

I've totally gone blogger-crazy lately. It's like the word-vomits in Mean Girls, only it's more like a post-vomit. I got a Facebook account, it's so much fun, complicated though. I guess it's gonna take me a while to figure it out. Dyed my hair dark blonde today, it looks nice. I was planning on going out today, but I really wasn't in the mood both physically and emotionally. Yesterday's events really wore me out. I don't think I'll ever go to the Pub again. Note to self: Never get friendly with people who work at the bars that you go to a lot. It always causes trouble, sooner or later. Anyways, I'm really beginning to feel like alcohol is becoming a problem for me. When I drink too much, I talk too much, I can't control my temper and get into fights with people. I totally lose control over my words. And also I become this full-of-love-and-ready-to-hug kind of person. Suddenly it's like "Hey, it's not me, it's the vodka talking". I hate that and I hate doing things that I'll regret next morning.
Also after last night, I realized that I'm done with people who don't appreciate me or love me. I'm SO done. I won't let them stay in my life unless they respect me and want to be part of my life. I really don't need any extra luggage and I will no longer tolerate any asshole-ness from now on. I will not tolerate people who don't pay me attention, people who don't love me as I love them, people who talk behind my back while they're being hypocrites, disrespect, arrogance, lies, people who don't care whether they'll be part of my life or not, people who take me for granted, people who think I'm a spoilt little slut, people who are so pathetic that they have to make fun of me/my friends/my blogs to be able to stand the boredom of their sorry little lives and people who don't reply the messages that i send them on msn. If you think you qualify as one of the above, you're not welcome(you should really go and talk some more behind my back about... I don't know, that I'm writing in English maybe?). If not, I truly thank you for reading all this crap but I really had to get it all out :)

Monday, 27 August 2007

Hey There Delilah

Arabadaydım ve tam inmek üzereyken radyoda Plain White T's-Hey There Delilah çalmaya başladı. Araba durdu, ben bekledim. Şarkı bitti, indim. Sinemaya doğru yürürken o şarkıyı ne kadar çok sevdiğimi, sözlerinin benim için ne kadar çok anlam ifade ettiğini düşündüm. Hostel 2 izledim, ilki kadar beğenmesem de fena değildi. Çıktım, tekrar arabaya bindim. O anda tekrar Hey There Delilah başladı. Dilek tutmalıyım dedim, tuttum. Her zaman saat ve dakika aynı olduğunda tuttuğum aynı dileği tuttum, binlerce kez tutmuş olmama ve gerçekleşmemiş olmasına rağmen.
Bu sabah uyanamadım bir türlü. 12 saat falan uyudum, ve çok zor uyandım sonra. Bir ara uyanır gibi oldum rüyam bittiğinde, sonra rüyamda kimi gördüğümün farkına vardığımda hiç uyanmayasım geldi gerçekten. Tam olarak 21 Şubat 2002, saat 14.30dan beri böyle hissetmemiştim. Evet, tamamen böyle. Rüyamda o bir Türk'tü, adı Can'dı sanırım. Yeditepe'de okuyordu ve birlikte yurtta kalıyorduk (?). Garipti yani. Bundan sonra ondan Can olarak bahsetmeye karar verdim. O bu kadar uzaktayken yaşayamazmış gibi hissediyorum kendimi. Ne dandik. Gerçekten kardeş, en iyi arkadaş ya da sadece herhangi birşey edinmek istiyorum onu. Digital Love'ın sözlerindeki gibi hissetmek istemiyorum, rüyamda onu görüp inanılmaz mutlu olup sonra evimde uyanmak istemiyorum.
Evet, sanırım arıyor olduğum takıntıyı bulmuş bulunmaktayım. Tebrikler.

a thousand miles seems pretty far
but they've got planes and trains and cars
i'd walk to you if i had no other way
our friends would all make fun of us
and we'll just laugh along because we know
that none of them have felt this way

delilah i can promise you
that by the time we get through
the world will never ever be the same
and you're to blame

hey there delilah
you be good and don't you miss me
two more years and you'll be done with school
and i'll be making history like i do
you know it's all because of you
we can do whatever we want to
hey there delilah here's to you
this ones for you

oh it's what you do to me

Saturday, 25 August 2007

fuck life, i love you.

It wasn't supposed to be like this. Not this perfect. It was supposed to be a boring day, one we would try to find something to talk about to cover up the weird silence. How on earth could it even be so perfect? Our longest conversation was like 10 sentences on msn before that day. I had never expected for a silly Last.fm shout -I think it was something like "hello neighbour"- to turn out like this. It was TOTALLY perfect. We're perfect :) I wish we lived in the same city or something, or at least the same country maybe. We could go to shows and drink lots of Heineken beers and play 'I never' and stuff. You would be my almost best friend or neighbour or whatever:) You don't have to freak out, it's just that for no reason at all I feel SO happy to have met you. Tres happy :) We should definitely meet again. I really feel bad about those beers though, I completely forgot to pay because I thought I'd see you again that night in Paradiso. And I had to go through sooooooooo much trouble to find Paradiso, you wouldn't believe it. There I was asking people where it was, and they were hitting on me and actually people had no idea where it was. And by the end of the night I was really drunk/high, coffeeshops rule and that weird dark beer we had actually sucked. I loved holding your hand by the way, I love being all huggy and kissy with people, holding their hands and stuff. You could call me a touchy person, I guess.

Going out to meet my friends in Alsancak tonight, I totally missed them a lot. I have 5 days before I leave for Istanbul for the Rock'n Coke Festival. I'm in such a The-Knife-mood right now.

i heard you for the first time on the radio
when i was going somewhere in a car
oh you touched my heart
I love that part of You Take My Breath Away.

PS: ece, does the "fuck life" thing sound familiar? :) love you.

Thursday, 16 August 2007

she is the meri

Yarın itibariyle tatile gidiyorum. Haftaya cumartesiye kadar ülke sınırları içinde olmayacağımdan, bana ne internet ne de telefon yoluyla ulaşmanız mümkün olmayacak. Önümüzdeki 8 gün içerisinde İzmir'deki hayatımdan İlke sorumlu, çünkü onu çok seviyorum. Hatta İlke'yi ne kadar çok sevdiğimi yazabilirim paragraflar boyunca. Hatta şu anda tam olarak bunu yapmaya karar verdim.

İlke'yi sevmemin nedenleri:
-anne modunda herşeyime karıştığı için
-birlikte ortalığı ayağa kaldıracak sırlar paylaştığımız için
-hayatta hep aynı anda aynı sayfada olduğumuz için
-bıdıkım olduğu için
-evimin kadını rolüne bürünüp çarşaflarımı değiştirdiği için
-sağlık problemlerimizi bile aynı anda yaşadığımız için
-saçmalıklarıma, triplerime, ukalalıklarıma katlandığı için
-benimle gecenin 4'ünde Taksim'de eczane aradığı için
-yanında rahat rahat uyuyabildiğim tek insan olduğu için
-tam zamanında hayatıma girmiş olduğu için
-hayatıma girdiği andan itibaren hep ihtiyacım varken yanımda olduğu için
-Ashley Olsen'ı olduğum için
-gereksiz kıskançlıkları olmadığı için
-best friends bilekliğimi çıkarıp takmayı unuttuğumda kızmadığı için
-herşeyi birlikte yapmak zorunda olmadığımız için
-hiç kavga etmediğim sevgilim olduğu için
-beni aradığında ve telefonu açtığımda "kadınımm" diye gülerek cevap verdiği için
-ve şu anda aklıma gelmeyip daha sonra ekleyeceğim binlerce şey için

İLKE SENİ ÇOK SEVİYORUM LAN. MUCK.

sleeping in

Yanlış anlaşılma konusunda benim kadar sorun yaşayan az insan olabilir dünyada. "İpek mi, herkes ona gıcık oluyor ki" ya da "Ben seninle tanışana kadar bana sinir olduğunu sanıyordum bu yüzden sana kıldım" gibi cümleler hayatımın olmazsa olmazlarından. Yakınımda olmayan insanlara ukala ve soğuk görünmek gibi bir özelliğim var. Bundan rahatsız değilim uzun süredir. Eskiden gerçekten umursuyordum ama artık gereksiz geliyor kötü niyetli insanların laflarına takılmak. Onlara kötü niyetli derken, ben onların yaptığını yapmıyor muyum? İnsanların arkasından konuşmuyor ya da dedikodu yapmıyor muyum? Yapıyorum evet. Ama hayatım boyunca asla yapmaktan hoşlanmadığım ve yapmamaya çalıştığım birşey de şudur: Karşımdakinin arkasından konuşurken yüzüne gülmek. Ve asla parçası olmadığım ikinci şey de İzmir ortamlarında gayet popüler olan "Kimin eli kimin cebinde oyunu"dur. ÖSS'ye hazırlanırken bile görmediğim kadar tecahül-i arif ve kinaye gördüm son günlerde. Ve bu anonimlik, bu imalar beni de öyle davranmaya zorluyor. Ve bunu yapmak zorunda olmaktan hoşlanmıyorum. Bu durumda olmaktan da hoşlanmıyorum. İnsanların önyargıları karşısında açıklama yapmak zorunda kalıyor olmaktan da. Bu durumun içine zorla sürüklenmiş olmaktan da hiç hoşlanmadığımı belirtmeliyim. Ben sadece Postal Service-Sleeping In dinleyerek huzura kavuşmak istiyorum. Ve yukarıda ima etmek durumunda kaldığım kişilerden buna izin vermelerini istiyorum.

Hiç bulamadığım huzurum için..

last week i had the strangest dream
where everything was exactly how it seemed
where there was never any mystery
of who shot john f. kennedy
it was just a man with something to prove
slightly bored and severely confused
he steadied his rifle with his target in the center
and became famous on that day in november

don't wake me, i plan on sleeping in

again last night i had that strange dream
where everything was exactly how it seemed
no concerns about the world getting warmer
people thought that they were just being rewarded
for treating others as they'd like to be treated
for obeying stop signs and curing diseases
for mailing letters with the address of the sender
now we can swim any day in november

Wednesday, 15 August 2007

Anonim Manifesto

Bugünlerde herkeste bir ego seviyesi artışı var sanıyorum ki. İsteyen üstüne alınsın modunda atıp tutmak moda olmuş ben farkında bile olmadan (herşeye "anti" olmak modası da geri dönüşünü yaşıyor bu aralar). Sıcaklardan kaynaklanan rahatlık mı desem, boş vakit bolluğu mu desem, kuyruk acısı mı desem, ne desem bilemiyorum. Kazık kadar adam olacak yaşa gelmiş insanların düşünce akışlarına dahil olmam, farkında bile olmadan sadece varlığımla onları yaratıcı çalışmalar üzerinde uğraşıp zaman harcamaya itmem fazlasıyla enteresan bir durum. İlginçtir ki, bu insanlar benim hayatıma dahil bile değiller. Düşünce şekillerini, neden bunlarla vakit harcadıklarını anlayamıyorum. Sanırım onlar da uzun süreli ve söylemeliyim ki beyinleri için fazlasıyla yorucu olduğunu tahmin ettiğim düşünce süreçleri sonucunda yarattıkları şeylere bakıp gülmemin sadece saniyeler aldığını anlayamıyorlar. Karşılıklı anlayış ile hayat ne kadar güzel olabilir aslında, değil mi?
Modayı takip edelim, yani isteyen üstüne alınsın. Sanırım artık yüze söylemenin modası geçti. Evet, hadi bunu konuşun şimdi.

Tuesday, 14 August 2007

in the morning we're too young

Sabahtan beri Junior Boys ve Digitalism dinliyorum. Bütün gece çok fena rüyalar gördüm. Son 1 yıldır çıkıp da ayrıldığım bütün erkekleri, beni hayalkırıklığına uğratan bütün insanları gördüm. Ve hepsine söylemek isteyip de söyleyememiş olduğum şeyleri söyledim. Bazıları benden özür diledi, bazıları hata yaptıklarının farkında bile değildi. Okuyor olmaları olasılığına karşı isimlerinin baş harfleriyle yazıyorum. İ'yi gördüm ilk önce, msn'de onu bloklamamıştım, o bana mesaj atmıştı durup dururken. Bana yaptığı şeyin yanlış olduğunun farkında bile değildi, oysa ben onun için üzülüyordum. Bağımlılıklarından kurtulmasının onun hem sağlığı hem de psikolojisi açısından daha iyi olacağına inanıyorum. Sonra D'yi gördüm, o bana ne kadar pişman olduğunu söylüyordu, ben hiç takmıyordum ve sarkastik cevaplar veriyordum ona. Daha sonra C geldi. Onunla geçirdiğimiz 3-4 günde çok eğlenmiş ve mutlu olmuştuk, bilmiyorum bazı şeyleri farklı yapsaydım şu an hala yanımda olur muydu? Ama sanırım o öküz biri olduğu için ben ne kadar çaba harcarsam harcayayım sonuç değişmezdi. Daha sonra M'yi düşündüm, bana söylediği yalanları şu an başkalarına söylüyor olduğunu düşündüm. Geçen yılın en mutlu zamanlarını geçirmiştim onunla. İnsanları kaybetmenin bu kadar kolay olmasına bazen çok sinir oluyorum.

Monday, 13 August 2007

15.gün-- take this, haters.

Son birkaç gündür "list of cunts i'd send to hell" konseptli düşünceler içindeyim. Fazlasıyla intikam aşığı bir insanım. Bana yapılan birşeyden sonra aylarca beklemek, fırsat kollamak, plan yapmak ve zamanı gelince de o kişiyi en hassas yerinden vurmak bana o kadar büyük bir zevk veriyor ki.. Birilerinin hatalarını affetmiş gibi davranıyorum, sonra hiç çaktırmadan planımı uyguluyorum. Huzura ulaşıp boşverebilmemin tek yolu bu oluyor. En zevkli kısmı da insanların benden hiç o kadar nefret dolu şeyler beklememesi, beni sessiz sakin bir insan olarak gördükleri için asla benden şüphelenmemesi oluyor. Şu ana kadar kime beddua ettiysem ya araba çarptı, ya kalçası çıktı, ya alakasız birilerinden dayak yedi hastanelik oldu. Gayet enteresan. Bazen bu kadar çok kin tutabilmek korkutuyor beni, nereye kadar gitmeyi göze alabilirim merak ediyorum?

Bütün gün aralıklarla uyudum ve uyandım. Dün gece evimizin önünde trafik kazası oldu ve birileri öldü. Kredi kartımın limitini doldurdum bugün. Alışverişe bayılıyorum. Harry Potter'ın son filmini izledim. Hayal kırıklığı.

Daft Punk feat. Kanye West-Stronger