Londra'daki ev arkadaşım, o Amerikalı çocuk, süper iyi geliyordu bana. Ne zaman moralim bozulsa yanına giderdim, "Ben bugün biraz kötüyüm derdim", işini gücünü bırakır ve "Sana bir içki lazım" diyerek elime bir bardak Gentleman Jack tutuştururdu. Beni dinlerdi, sonra bana saçma sapan şeyler anlatırdı uzun uzun, müzik dinletirdi, Youtube'da bir şeyler izletirdi. Onu gay bara götürecektim ama yalan oldu. Çok özlüyorum hem onu, hem Londra'yı. Hayatımda hiç o kadar iyi anlaştığım bir ev arkadaşım ya da kendimi o kadar ait hissettiğim bir şehir olmadı.
Bundan sonra tek başıma yaşamak falan istemiyorum kesinlikle.
No comments:
Post a Comment