Tuesday, 4 May 2010

you can't see me because i'm a stalker

Gecenin (sabah?) 4 buçuğunda olan ve ilginç bir şekilde yarım saat erken kalkan uçağımla Londra'ya vardığımda saat sabah 6.30 falandı. Dün bütün günü ve geceyi uyuyarak geçirdim. Jet lag'imsi bir etkiyle gecemi gündüzüme karıştıran yolculuğumun etkilerinden ancak kurtulmaya başlıyorum, ama hala buraya alışamadım. Evimi özlüyorum, ama evdeyken de Londra'da aklıma estiğinde kimse beni tanımadan, hakkımda hiç bir şey bilmeden dışarı çıkabilmeyi özlemiştim. Neden bilmiyorum ama dışarı çıkarken birileriyle buluşma huyum yok denebilecek kadar azaldı bir süredir. Türkiye'deyken 1-nasıl olsa dışarı çıkmış olan herkesle gittiğim mekanda karşılacağımı bildiğim için, 2-tek bir insana söz verip onunla çıktıktan sonra tanıdıklarımı görüp yanına gitmek gibi kaba bir davranışta bulunmak istemediğim ve benimle tanıdık tanıdık gezecek kadar tüm arkadaşları ortak birini tanımadığım için, 3-plan yapmamanın dayanılmaz hafifliği yüzünden tek başıma dışarı çıkmak cazip geliyor. İngiltere'deyken de 1-insanları izlemekten hoşlandığımdan, 2-burada tek çıkmak garip karşılanmadığından, 3-yalnız olunca yeni insanlarla tanışabildiğimden yalnız çıkmayı seviyorum. Böylece hem ilgimin sürekli aynı insanda kalamaması problem olmuyor, hem insanları gözlemleyebiliyorum, hem aklıma esince (ki hep alakasız zamanlarda esiyor) çıkıp gidebiliyorum, hem de yalnız birini gören insanlar genelde gelip konuşmaya başlıyorlar. Yalnız dışarı çıktığımda genelde incelemek ve düşünmekle geçiyor zamanım, o yüzden yanımda düşüncelerimi yazdığım minik bir not defteri taşımaya başladım. O sırada aklıma gelen şeyleri belki sonra buraya yazmak isterim diye. En son dışarı çıkışım olan Cuma gecesi Alsancak'ta Ahmet'i beklerken aklıma gelenler:

-Bu kot üstüne kot trendinden hiç hazzetmiyorum. Yapılacaksa kot + ince kot kumaşından gömlekle yapılsın lütfen. Bostanlı Pazarı'ndan alınmış gibi duran kalın, sert kot ceketi kot üzerine giymek çok garip duruyor kesinlikle.

-İnsanların Mean Girls'deki "I love your bracelet, where did you get it" modundaki aslında gayet sevmiyor olduğu birine canım cicim yapıp iltifat etme hastalığını anlamıyorum, çok gereksiz. Bu kadar abartılı derecede sevgi gösterilerinin amacı sarcastic olmak sanırım ama bu "bariz"lik sarcasm değil zavallılık şeklinde tanımlamama yol açıyor o tür davranışları.

-Kendine aşırı benzeyen birini görmek ne kadar garip değil mi? Cuma gecesi saçlarının daha kısa ve burnunun daha büyük olması dışında bana aşırı benzeyen bir kızla karşılaştım. Kendime bakar gibi oldum, bir garipti. Adı neydi merak ettim.

I could wait here all night for you
Though it's getting mighty cold outside
When all I can think is
"Are you with that other one?"
Two years have gone by
gone by myself
All my wasted time
all my rehearsed lines
This can't go on forever

Silly one, can't outrun your shadow
Even in the darkest of nights
When your shades are all drawn
that's when I know you're home
and I like to watch you sleep
But outside I won't be for long

No comments: