Sunday 1 December 2013

psyche revived by cupid's kiss

Geçtiğimiz 15 yıl boyunca belki bir 20-25 kere Paris'e gitmiş olmama rağmen nedense Louvre Müzesi'ne hiç uğramamıştım. Bunun ardındaki mantık (şu anda düşündüğümde çok saçma geliyor ama) o boyutta bir müzeyi kısa sürede gezemeyeceğimi bildiğimden teşebbüs bile etmemekti.

Önceki hafta en son Paris'e gidişimde tren saatim gelene kadar boş bir günüm vardı, Louvre'a gitmeye karar verdim. İyi ki de gitmişim. Hem müzedeki eserler, hem de binanın kendisi ve atmosfer beni tamamen büyüledi. Şu ana kadar gittiğim hiçbir müzeyle kıyaslanamaz güzellikte, sanattan en anlamayan insanın bile ruhuna dokunacak bir yer. 

Maalesef bir günde Louvre'un tadını çıkarmak mümkün değil tabii, bir ay boyunca açık olduğu her dakikayı orada geçirseniz ancak tüm eserlere hak ettikleri ilgiyi gösterebilirsiniz. O bir günde görebildiklerim arasında beni en çok etkileyen Psyche Revided by Cupid's Kiss heykeli oldu. Aşk Tanrısı Cupid'in cansız Psyche'yi ("ruh") bir öpücükle uyandırdığı anı gösteren heykel, özellikle Blue is the Warmest Colour'un etkisiyle deli gibi aşık olası gelen beni düşüncelere sürükledi.



Vizemin bitiyor olması, iş durumumun sallantıda oluşu gibi sebepler yüzünden bu aralar anlatamayacağım kadar stres altında hissediyorum. Sosyal hayatım neredeyse yok oldu ve aylardır eğlenmeye çıkmadım, yine de haftasonlarım yapılması gereken ve hafta boyunca birikmiş olan ufak tefek işlerle meşgul geçiyor, bir dakika olsun durup nefes alacak fırsatım olmuyor. Durup bir kendime gelmek, içime dert olan her şeyin sesini bir süreliğine susturup kafa dinlemek, beynimdeki sessizliğin tadını çıkarabilmek istiyorum. 

Katedral ya da müze gibi yerler insanın ruhunu dinlemesi ve düşüncelere dalması için birebir. Ama Londra'da bedava girilen bir katedral yok, evimin dibindeki British Museum'un ise maalesef her bir metrekaresi turist kaynıyor. Louvre'daki gibi ücra, boş bir oda bulup oturamıyorsunuz.

Evet, kendime kafa dinleme mekanı bulmam gerek. Eskiden Southbank'e gidiyor ve oturup nehri, turistleri izliyordum, ama artık evime uzak kaldı.

No comments: